Güvenlik masalıyla korku ve itaat üretmek
Fotoğraf: Envato
Genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğü için, Şişecam grevi ertelendi. Nedense, genel sağlık sermaye sahipleri tarafından bozulduğu zaman hükümet harekete geçmez de işçiler, emekçiler örgütlü davranarak grev yaptıklarında ya da iş bıraktıklarına genel sağlığı bozdukları sonucuna hemen varılır. Hele hele bir de milli güvenliğin bozulduğu iddia edildi mi, bütün akan sular durur. Bu ertelemeye tüm işçi örgütlerinin, emekçilerin, karşı çıkması gerekir. Sunulan gerekçelerle bu grevin ertelenmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Yine de muhtemelen toplumun geniş bir kesiminde bu erteleme kararı meşru görülmüş, olağan karşılanmış ve tepkisiz kalınmıştır. Bu meşruiyet algısının ve tepkisizliğin sağlanmasında güvenlik kavramının önemli bir yeri var.
Özellikle milli ya da milli olmayan güvenliğin bozulması tehlikesi iddia edilerek neler neler engellenmez ki. Kitlesel gösterilerin yapılması engellenir, büyük meydanlarda siyasi eylemlerin yapılması engellenir. Bir ülkeye başka ülkelerden insanların girmesine çeşitli engeller konulur; 11 Eylül saldırısı sonrasında ABD tarafından yapıldığı gibi… Güvenlik masalıyla insanlar gözetlenir de… Sokaklara kameralar konulur, bu sayede hırsızların, katillerin daha kolay yakalanabileceği iddia edilir. Okullara da kameralar yerleştirilir. Gerek öğrenciler arasındaki kavgalar gerekse okula dışarıdan yapılabilecek saldırılar öne sürülerek bu kameralar sadece okulun koridorlarına yerleştirilmez, sınıflara da yerleştirilir. Çocuklar ve gençler söz konusu olduğu zaman, anne babaları bu güvenlik masalıyla kandırmak çok kolay olur. Çocuklar ve gençler ailelerin en değerli varlıklarıdır çünkü. Çocuk işçiliği varmış, çocuk gelinler varmış, çocuklar taciz edilirmiş, istismar edilirmiş falan kimse bunları hatırlamaz bile. Zaten çocukların, okula kamera yerleştirilmesine neden itirazı olsun ki… Okulda boykot yapacak değiller ya… Nasıl olsa boykot ertelenir. Kameralar önünde derslere girip çıkmak belki eğlenceli de olabilir. Tıpkı televizyonda ünlü olmak gibi bir şey…
Güvenlik masalı diyorum ama farkındayım güvenlik dedin mi istisnasız herkes bir durur düşünür, irkilir, korkar, endişe duyar, kaygı duyar. Bu sayede kitleleri güvenlik korkusuyla bir şeylere ikna etmek çok kolay olur. Kitleler de meşru(!) şiddeti, polis ve asker aygıtlarını kullanarak uygulama hakkına sahip olan devlete sırtını dayar. Halkın kendisi silah taşıyıp kendisini savunacak değil ya… Devlet ne güne duruyor! Devlet, yasaklasın, kötü insanları dövsün, vursun, korkutsun.
Devletin kullandığı güvenlik gerekçesi, herhangi bir şeyin engellenmesine, yasaklanmasına, kısıtlanmasına imkan sağlar. İşte günümüz bireyinin ve toplumunun en çok endişe duyması gereken şeylerden biri budur: Güvenlik gerekçesiyle yaşam alanlarının, kendini ifade yollarının engellenmesi ve merkezi otorite tarafından tahakküm altına alınması.
Güvenlik gerekçesiyle korku ve rıza üretmek bu tahakkümü mümkün kılar. Son dönemlerde özellikle de okullarda güvenlik gerekçesiyle koridorlarda ve sınıflarda kamera kullanılmaya başlamıştır. Bu, korku ve rızanın üretimi için çok önemli bir rol oynar. Bu sayede, gündelik hayatın bir parçasıymış gibi bunu algılamaya başlarsa çocuklar ve gençler, ileriki yıllarda da yine güvenliği gerekçe olarak göstererek, merkezi otorite, her yeri gözetlemeyi, tıpkı bugün olduğu gibi grevleri, iş bırakmaları ertelemeyi daha kolaylıkla yapar; daha rahatlıkla kendinde bu hakkı görür. Çünkü okul, güvenlik gerekçesiyle bazı şeylerin engellenmesinin, kısıtlanmasının, gözetlenmesinin meşru olarak algılanması yolunda önemli bir işlevi yerine getirmiştir.
Yukarıda ima ettiğim sorunlara, kapitalist üretim biçiminde çözüm bulmak mümkün değildir. İnsanlık, hukuk devleti kavramı sayesinde bu sorunların yarattığı zararı bir dereceye kadar hafifletmenin yolunu bulmuştur. Tabii ki, mecliste hangi toplumsal sınıfların talep ettiği kanunların çıkarıldığı da özgürce sorgulanabildiği ölçüde, hukuk devleti, bu sorunların yarattığı zararı hafifletme şansına sahiptir. Ancak, zararı hafifletmenin de bir tür rıza ürettiğini ve insanların daha fazla katlanabilmesini sağladığını da unutmamak lazım gelir. Ancak ve ancak, fırsat eşitliğinden ziyade hak eşitliği ve özgürlük temelinde oluşmuş demokratik bir hukuk devleti gerçek bir çözümü mümkün kılabilir.
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13