02 Temmuz 2014 00:10

Sivas Bağdat hattı

Sivas Bağdat hattı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İstanbul’dan başlayarak, Anadolu’nun birçok kentinde, köyünde, kasabasında, bir dağın belinde, bir vadinin ucunda “Bağdat Caddesi”, “Bağdat Yolu”, “Bağdat Kapısı” adı verilen geçitler yollar vardır. Doğuya, kuzeydoğuya giden ana yolların başlangıçları ya da geçitleri, tarih içindeki seyrüseferlerin, askeri, ticari yolları laf olsun diye böyle adlandırılmış değillerdir. Gerçekten her birinin ucunda, çok uzak bir yerde Bağdat vardır. Anadolu’dan Bağdat’a bu kadar çok yol olmasının sebebi, yüz yıllar boyunca hem Selçukluların hem Osmanlının, siyasi ve ekonomik bakımdan bu kentin düğüm noktası değerinde olduğunu öğrenmiş olmalarıdır. Bağdat’ı elinde tutan, İran’a, Bahr-i Hind’e, velhasıl yedi iklime ve dört köşeye hakim olur!
Selçuklular ve Osmanlılar zamanında Bağdat’ın savaş konusu olduğu her durumda İran’da hüküm sürenler Şii, bu taraftakiler de Sünni idiler. Bu ayrım tarihin onlara yakıştırdığı iki etiketten başka bir şey değildi. Birkaç etkenin yer değiştirmesiyle, pekâlâ her ikisi de Şii, ya da her ikisi de Sünni olabilir, ya da etiketler yer değiştirebilirdi. Fakat Bağdat’ın kilit önemi değişmez, aralarındaki savaşlar da eksik olmazdı.
Her zaman çatışmanın maddi, nesnel sebepleri vardır ve din ya da mezhep farklılıkları bu maddi çıkarların üstündeki örtü olmaktan başka anlam taşımazlar. Selçuklular, Abbasiler, Fatımiler sonra Osmanlılar, Safeviler… Gelip geçen her krallığın, beyliğin, sultanlığın altında savaşa zorlanan, vergi ve haraç vermeye mecbur halk kitleleri vardı ve silahı elde tutanların onlarla ilişkisini düzenleyen, egemenliği pekiştiren şey mezhepti, inançlardı.
Bugün 2 Temmuz, Sivas Katliamı’nın yeni bir yıl dönümü… Görünüşte bu vahşetin de temelinde de inançlar, mezhepler arasındaki farklılık duruyor. Günler ve yıllar geçtikçe, yangının dumanından sıyrılan görüntüler işin arkasında bir ucu Bağdat’a kadar uzanan büyük bir iktidar kavgasının parçalarını açığa çıkarıyor. Tarihte bazı şeyler hiç değişmiyor gibi görünüyor. Gerçekte egemenlerin çıkar savaşları sürdükçe, inançların savaş aracı olarak kullanılması değişmeyecek. Bir gün nefret ve utançla hatırlanacak her şeyi bizim hayatımız haline getirenler silinip gittiğinde, başka bir tarihin de mümkün olduğunu anlayacağız.
Sivas Katliamı’nın kurbanlarını saygıyla anarken, aynı vahşeti Bağdat ülkesi üzerinde sürdürenleri lanetliyoruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa