\'Amin Amin Amin\' meselesi
Kirvem,
Hayli zamandan beri cumhurumuzun başının seçimiyle ilgili meselenin nihayet bir basamağını da şimdilik aştık.
Bu işe soyunacak “aday”lar yavaş yavaş “er meydanı”na çıktıklarına göre; anlaşılan o ki, bu saatten sonra bizler “cumhur” olarak bu zevatın verecekleri “vaaz”larla ya da sağda solda dillendirecekleri “vaat”lerden yola çıkıp, günü saati geldiğinde de sandıklara atacağımız oylarla cumhurumuzun başını “milli birlik ve bütünlük” içinde seçeceğiz inşallah…
Kimileri bu adayların vaat ya da vaazlarını dinlemeden, peşinen, hatta belki de daha şimdiden seçeceği adayı gönül rahatlığıyla zaten belirlemiş, kararını kesinlikle vermiş, dolayısıyla kafası dinç, vicdanı rahat, kendi işinin, kârının başına geçip bu defteri çoktan kapatmışken, bazılarımız da kendi meşrebimize, kendi “kriter”lerimize hangi adayın daha yakın olduğunu anlamak için oy vereceğimiz günü sabırla bekleyip, böylece “Acele işe şeytan karışır” deyimince kararımızı bilahare verip, ardından da oylarımızı kullanacağız.
Er meydanına çıkan bu adayların her biri kendi performanslarını sergilerken acaba ata sporumuz “yağlı güreş”i mi, yoksa tam aksine “grekoromen” sitilini tercih edip, hünerlerini bu yolla mı sergileyecekler henüz belli değil ama öte taraftan hani nasıl derler gün gibi aşikar olan şu ki, bu bapta “başpehlivan”lığı kimselere kaptırmamak için meydanlara tam “kadro” ve tüm “kurmay”larıyla inen başımızın başı Erdoğan’ın, daha adaylığını açıklar açıklamaz, daha ayağının tozuyla verdiği vaaz ve vaatlerin yanı sıra, keza memleket idaresinin bundan kellim hangi “ferman”lar doğrultusunda şekillenip, hangi rotalarda yürüyeceğine dair çaktığı “sinyal”lere bakılırsa; görünen o ki, işimiz önce Allah’ın “hikmet”ine, ardından da Erdoğan’ın “himmet”ine kalmış!
Nitekim muhterem başbakanımızın uzun uzadıya dillendirdiği bu konuşmasının daha girizgahı, işimizin Allah’a kaldığının sanki kanıtı:
“…Alemlerin rabbi Allah’a hamd olsun. Mülkün sahibi Allah’tır. Zaferin sahibi sadece ve sadece Allah’tır. Bu davayı, bu hareketi, bu mücadeleyi işte bugünlere eriştiren rabbime sonsuz hamdü senalar olsun.”
Kirvem, özellikle dini “inanç”lar konusunda isteyen istediği gibi saz çalarken, kendi payıma sıkça tekrarladığım gibi “tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna” tekerlemesi benim için çok daha “geçer akçe”dir; ancak yarın, ertesi gün seçilip cumhurumuzun başı olacak şu veya bu zatı muhteremin, üç satırlık bir cümle içinde en azından üç kez Allah’tan söz etmesi belki birilerinin hoşuna gider ama, devletin en önemli koltuğuna oturacak kişinin direkt ya da dolaylı yollarla bir bakıma “din bezirganlığı”na soyunması özüme terso gelir!
Başımızın başının kendi inançları doğrultusunda gerkirse günde beş vakit “villa”sında veya herhangi bir “cami”de namaz kılıp, ardından da kendince sessiz sedasız, içinden Allah’a yalvarıp “niyaz”da bulunması bittabii ki kendi bileceği iştir ama, cumhurbaşkanlığına “talip” olur olmaz, hemen akabinde çıktığı kürsüden halka alanen hitap ederken, işlerimizi Allah’a bakın nasıl havale ediyor:
“…Sen ki her şeye gücü yetensin bu mübarek günde dileğimiz odur ki bu milleti bir kez daha zaferle müjdele ya Rab. Bugün çıktığımız kutlu yolculuğu Türkiye için, milletimiz için hayırlara vesile eyle ya Rab. Amin, amin, amin.”
Allah indinde hangi dualar kabul edilir, tüm dualar neden “amin”le noktalanır, “amin”siz dualar postalandığı yere daha mı geç ulaşır, veya ardı ardına üç kez “amin, amin, amin” denerek altı kırmızı çizgiyle çizilen bu dualara öncelik mi tanınır bilemem, ama başımızın başının gerek ülkemiz, gerekse milletimiz için Allah katına havale ettiği bu “dilekler”ine, ben özüm de keza bu ülkenin “birinci sınıf” bir “vatandaş”ı olarak gönülden “amin” derken, öte taraftan da benim gibi günahkar bir “gavur”un, ardı ardına üç değil, on üç kez “amin” dediği bir duanın göklerdeki “Baba”mızın kapısına, hatta eşiğine bile ulaşıp ulaşamayacağından da maalesef emin değilim…
Öyleyse?
Öyleyse demem o ki, Allah katına ikide bir dilekçe dayayıp, üstelik hemen her vesileyle işlerimizi Allah’a havale edip bunun kolaycılığına kaçmak, önce Allah’a, sonra da bizatihi kendimize karşı saygısızlık mı olur, kim bilir Kirvem!
Evrensel'i Takip Et