09 Temmuz 2014 07:35

Istıraplı yazı..

Istıraplı yazı..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Mazeretime binaen… Koca haziranı pas geçtik… Yazamadım…
Bittabi sizden uzak kalmak fevkalade üzdü…
Kıymetli fikirlerimi size nakletme mesuliyetimi yerine getirememenin ıstırabı ziyadesiyle acı verdi…
O kadar ki… harfiyat sahasındaki bu sessizliğin, Evrensel’de yarattığı tenhalığı düşünmeye bile cesaret edemedim… Uzunca süre…
Etraftan gelen, “Ne iş! Sen yazmayalı sizin gazetenin satışları katlamış!..” dokundurmalarını duymazdan geldim… Tabiatıyla…
Kendine bilmez ayaktakımının münasebetsiz latifeleri olarak telakki ettim… Tabiatıyla…
Derken… İtiraf edeyim ki içime kurt düştü… Ve sonunda hakikatle yüzleşme basiretini gösterebildim… Ve:
Sahiden de doğru… imiş. Kıymetli okurlarımı yazılarımdan mahrum bıraktığım zaman zarfında Evrensel’in tirajı bi’hayli yükselmiş… Handiyse iki katı artmış…
Ne yalan söyleyeyim, vaziyeti idrak etmemle karışık hislere gark oldum…
Gazetemiz namına sevinirken, neden bunda ben pay sahibi olamadım, diye hüzünlendim…
Yoksa yoksa… Hesaplaşması zihnimi kemirirken, telefon çaldı…
Çağrı Sarı… Sayfa editörüm… Haklı olarak soruyor; “Yazıyor musun?..”
Aslında önümüzdeki hafta başlayayım da, bi’süre en azından kesintisiz yazayım, kararındaydım…
Çağrı Hocamın suali, bahse konu halet-i ruhiyede yakalayınca… Hiç bi’hazırlığım olmadığı halde…
“Tabii tabii… yazıyorum” deyiverdim…
Lakin hemen kendimi toparladım:
“Emin misiniz?.. Tirajlar ben yokken yükselmiş de… İsterseniz yazmayayım?..”
Neyse ki arkadaşımız sükuneti elden bırakmadı...  Bi’küçük burjuvanın fevkalade hüzünlü bunaltıcı megolamanisiyle asabımı bozamam bu saatten sonra… demedi…
En azından ahizeden işitilmedi… (Hayır, IŞID’i karıştırmayın lütfen…)
Bilakis… Zarafetiyle gönlümü aldı:
Yoo… Hiç olur mu!.. Hatta iki-üç kişi niye yazmıyor? diye soran bile oldu…
Sevgili editörümün burnu o sırada büyüdü mü bilemem ama…
Ben sanki teselli cümlesi arıyormuşçasına….
Ala… Görüşürüz, o halde, deyiverdim… Ve..
İşte… Görüşüyoruz bu halde…

SATIR ALTINDAN NOTLAR…  
EYY AKP… GİT GETİR IŞİD’DEKİ O ÇOCUKLARI
Hani beklenen karşılaşmanın akabinde olur ya…
Böyleyken böyle oldu, kabilinden ayrılığın hülasası geçilir, ayaküstü… O şekil…
Hasret giderme babında dertleşiyoruz… Biz bizeyiz diye anlattıklarımdan menfi neticeler çıkarmanızı…
Yazdıklarımdan hareketle hakkımda psikolojik spekülasyonlar yapmanızı istemem…
Misal. Ne bileyim “Amma da….mış” şeklinde yorumlarınız rencide eder…
En çok da kamusal alan olarak ‘köşe’de şahsi figürler attırdığımı düşünmenizi istemem…
Zira doğru değil…  Bu satırları yazarken değil sadece… Ayrı kaldığımız süre içinde de notlar almaya gayret ettim, sizinle paylaşmak için…
Bunları yazacağım…
Misal… IŞİD’e katlan Türkiyeli çocuklar…
Tam da PKK’ye katılan çocuklar meselesinde ortalık ayağa kaldırılmaya çalışılırken gündeme gelmez mi?
BDP/HDP’ye ‘Gidip getirin o çocukları dağdan… Alın PKK’nin elinden’ vaveylası koparan Başbakan…
Ve maiyet medyası bu konuda ne sus pus ki?
Suç ortaklığı olabilir mi?

KAPİTALİZMİN MEALİ
Dirimizi kiralayan kapitalizm, ölümüzü satıyor!
Hamaset değil hakikat…
Gelinen nokta itibariyle insanlığın hülasası…
Hem de… Marx değil, medya yazdı:
Evet… Bu bir ‘kapitalizm nedir?​’ sorusuna hayatın içinden verilen acıklı cevabın haberi... dir:  
“İspanya’da defin işlemleri 5 bin Euro’ya ulaşınca krizden etkilenen bazı aileler ölülerini hastane ve tıp fakülteleri önüne bırakmaya başladı. Ülkede tıp eğitimi gören öğrencilerin kadavra ile yaptıkları çalışmalarda son yılların en büyük ceset fazlası ile karşı karşıya kalındığı açıklandı.”
“… aileler, tıp fakültelerine cesetleri 750 Euro karşılığında sattığı belirlendi.”
“…Madrid Complutense Üniversitesi Tıp Fakültesi(nin)… ayrıca sahipsiz bulunan veya bağışlanan bu cesetleri özel firmalara deney için 750 Euro’ya sattığı da ortaya çıktı. Bazı doktorların ise bu cesetlerle özel kliniklerde öğrencilere para karşılığında ekstra kurslar verdiği belirlendi.” (7 Temmuz 2014 http://t24.com.tr/haber/ispanyade-defin-parasini-bulamayan-aileler-cesetleri-hastane-onune-birakti,263525)
Ama orası ‘gavur’ İspanya demeyin..
Burası da Müslüman Türkiye…
Ve misal:
AKP’li Beykoz Belediyesi, borçlarından kurtulmak için mezarlıkları satışa çıkarıyor (12 Mart 2013)
Başka mı?
AKP’li Üsküdar Belediyesinin vergi borcuna karşılık mülkiyetindeki dört camiyi hazineye devretmişti. Sancaktepe Belediyesi, borç batağından kurtulmak için 6 camiyi... diye devam edebiliriz… de… lüzum var mı?
Anlatılanlar altını bi’kez daha çizmiş oldu:
Her şey satılık!

VAY BE!
İktidar blokundaki iç savaş, suç örgütünün foyasını da ortaya çıkarıyor…
Kapatılma davasına karşı AKP’nin savunmasını hazırlayanlardan Mümtaz’er Türköne yazdı:
“Eğitim sistemini kökünden değiştiren ve ‘resmi din eğitimi’ alanını genişletme amacı güden 4+4+4 düzenlemesi, AK Parti’nin Milli Eğitim Bakanı’ndan ve Bakanlar Kurulu’ndan çıkmamıştı; doğrudan Hayrettin Hoca’nın ismini zikrettiği kuruluşların (tarikatlar ve uzantısı kuruluşlar e.a) eseri olarak icat edilmişti.” (Zaman, 4 Temmuz 2014)
Bakalım daha neler ortaya çıkacak…

CEMAAT DE ULUSLARARASI KOMPLO KURBANI…
İmiş… Meğer.
Ali Bulaç öyle yazıyor (Zaman 7 Temmuz 2014):
“Ben Türkiye’de ve Ortadoğu’da ‘içeriden destekli uluslararası operasyon’un yürütülmekte olduğunu düşünüyorum.”
Hedef mi?
Şu imiş:
“Bu operasyon İslâm’ın varlığının… özel, marjinal ve izafi alana çekilmesi…”
Haklısınız… Sanki klasik Erdoğan beyanatı!
Niye bu paralellik?
Bulaç’ın Erdoğan vari bu üslup ve argümanlarının maksadı, “Hepimiz tehlikedeyiz, barışalım” mı demek istiyor?
Belki…
Ama şu kesin:
Zaman Yazarı, AKP’nin de hedefte olduğunu düşünüyor ve oradan devam ediyor:
“AK Parti’de ‘küçük bir klik’ partinin kumanda merkezinde etkin roller üstlenmiş bulunuyor.”
AKP’liler ne diyor(du): Cemaatin tabanı ile karanlık küçük grubu ayırmam lazım… Uluslararası şer güçleriyle bağlantılı bu ‘küçük klik’ yaşanan melanetlerin sorumlusu…
Bu ifadeler anlaşılan Bulaç’ın kaleminde “AK Parti’de küçük bir klik”e dönüşüyor…
Kaldığı yerden devam ediyor Ali Bulaç:
“Operasyona Hizmet’ten başlandı… Diğer cemaat, dini gruplar ve AK Parti de kapsam içindedir.”
Anladığım şu:
Erdoğan da o AKP içindeki “küçük klik”e dahil mi kısmı açık  değil…
Lakin şu kesin Bulaç’a göre: Bugün Cemaate karşı operasyon çeken AKP, aslında bir süre sonra kendi ipini de çekecek uluslararası şer güçleri adına hareket ediyor…
Çünkü “Uluslararası güçler… Dindarlara karşı darbe operasyonları yürütüyorlar.”
Bulaç’ın bu tespitleri Fethullahçıları bağlıyorsa eğer…
Vaziyet:
AKP’den sonra eski ortağı, yeni muarızı Cemaat de aynı dertten mustarip:
Uluslararası komplo ve darbe...
Görünen şu:
“Darbe” retoriğinde ekmek çok… Cemaat de bu ortak icatlarından da payına düşeni almak istiyor…

KADINLARIN DA ORUCU BOZULMAZ MI HOCAM?
AKP’nin fetvacısı Hayrettin Karaman buyurmuş ki:  
“Kadına bakarken dokunmadan boşalmak orucu bozmaz.” (Yeni Şafak, 7 Temmuz 2014)
Ala…
Hoca efendi bu beyanıyla kaç kişinin hayır duasını aldı… Bilemem.
Lakin kalbi duygularla, “Allah senden razı olsun” nidalarıyla karşılanmış olduğu kesin.
Zira belli ki kişisel tecrübe ya da gelen sualler nazarı dikkate alınarak açıklama ihtiyacı hasıl oldu…
Bi’kısım Müslüman erkeğe tebelleş olan libidinal krizi çözdü, yürekleri soğuttu…
Kafama takıldı, sormak isterim:
Kadınların durumu ne olacak?
Erkeğe bakarken dokunmadan boşalmak orucu bozar mı?
Aynı yorumu kadınlara teşmil etmek mümkün mü?
Ne dersin Hayrettin Hoca?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa