Ortaöğretime geçiş macerası
Temel eğitimden ortaöğretime geçiş uygulaması bu sene de değişti ve bugünlerde anne babalar ortaöğretime geçiş yapacak çocukları için endişeleniyorlar. Tabii kendileri için de... Son 30-40 yılda sistem birçok kez değişti ve bu değişen sistem hem çocukları hem de ailelerini, derinden iz bırakacak şekilde etkiledi. Benim üniversitede verdiğim derslerde öğrencilere, her sene bir vesileyle yazdırdığım bir fikir yazısı vardır. Buna göre, öğrencilerin eğitim kavramı ya da eğitim sistemiyle ilgili bir konu veya sorun hakkında bir metin yazmalarını isterim. Konuyu/sorunu seçmekte serbeste bırakırım. Büyük bir çoğunluğunun seçtiği konu ya da sorun eğitim sisteminin sürekli değişmesi olgusudur. Daha büyük ya da daha küçük kardeşinden daha farklı sistemde ortaöğretim ya da yükseköğretime geçiş yapmak zorunda kaldığını belirten ve bu durumdan dolayı olumsuz etkilendiğini söyleyen çok miktarda üniversite öğrencisiyle karşılaştım akademik kariyerim boyunca.
Şimdiki sistemin esaslarına bir göz atalım. Bu esaslara ilişkin bakanlığın web sayfasında yayımlanan bir metin var. Metnin ilk cümlesi ilginç… Belki de bakanlığın felsefesini yansıtıyor: “Eğitimin doğasında var olan değişim ve gelişime paralel olarak…” diye başlıyor ve değişikliğin amacını ifade ediyor. Bu başlangıca göre; eğitim denilen sürecin bir doğası var ve bu doğa değişiyor ve gelişiyor. Eğitim kelimenin etimolojik kökeni itibariyle yetiştirme, değiştirme, eğip bükme gibi özelliklere sahip. Hatta eski Türkçe sözlüklere göre hayvan ve köle yetiştirmek, beslemek anlamına da geliyor. Yani birilerinin birilerini maruz bıraktığı bir durum aslında… Birileri birilerini eğitime maruz bırakıyorsa eğitim toplumsal ve politik bir anlam da taşıyor. Yani başkalarını eğitimin süreçlerine maruz bırakan bazı toplumsal ve politik olarak güçlü kişiler ya da gruplar öyle kararlar alıyorlar ki, eğitime maruz bıraktıkları kişileri bir açıdan kontrol altına da almış oluyorlar. Yani bu cümle itibariyle, eğitimin doğasında var olduğu iddia edilen şey şu: Bir toplumda güçlü olan grupların “doğal” olarak diğer gruplar üzerinde kontrol sağlamak amacıyla eğitim sürecine ilişkin kararlar alabileceği ve buna göre bir toplumda gücü eline geçiren grupların değişmesine bağlı olarak eğitim süreçlerine ilişkin farklı dönemlerde değişik kararlar alınabileceği ve bunun da gücü elinde bulundurmayan gruplar tarafından kabul edilmesi gerektiği. Yani başka bir deyişle, ben bu değişikliği yaptım, güç bende artık, bu kararlara uymak zorundasın, yerse…
Bu yoruma göre, eğitim alanı da politik gücü elinde bulunduranların at oynattığı bir alan olmuş oluyor. Atlar da zaten daha önceki yazılarımda sıkça söz ettiğim ve herkesin ağzına da “yarış atı” benzetmesiyle pelesenk olmuş olan çocuklar ve gençler: Yaşlanıp işe yaramaz hale geldiğinde ya da başarısız olduğunda ya da güçsüz düşüp sakatlandığında vurulacak olan atlar yani…
Dolayısıyla bu girişin arkasından gelen amaç cümlelerindeki hoş, tatlı, düşünce, anlayış ve empati(!) dolu sempatik(!) cümlecikler havada kalıyor: “Öğrenci, öğretmen, veli ve okul ilişkisini güçlendirmek, başarı değerlendirmesini sürece yaymak, öğretmen programlarının uygulanmasını ve öğrenci kazanımlarını objektif bir şekilde izlemek ve değerlendirmek, eğitimde sınavların belirleyici rolünü düzenleyerek sınav kaygısını azaltmak, öğrenci merkezli eğitimi, okul ortamını, öğretmeni ve müfredatı daha da önemli hale getirmek…” Önemli amaçlar bunlar. Sanırsınız ki, yıllardan beri sendikaların, ailelerin, çocukların, gençlerin işaret ettiği sorunlara çözüm bulacak türden köklü değişiklikler gelecek arkasından. Halbuki ortaöğretime geçiş ile ilgili yapılan bu değişiklik, arkasında barındırdığı başka amaçları gerçekleştirmeyi hedefleyen stratejik türden teknik bir değişiklik.
Örneğin A ve B grubu seçimlerin bir çırpıda, tek seferde, şıpın işi yapılacak olması ve yerleşilen okullara otomatik olarak kesin kayıt yapılacak olması yukarıdaki amaçların hangisini gerçekleştirecek? B grubu seçimlerinin okul türleri temelinde yapılacak olması, çocukların sadece adreslerine yakın okullara yerleşecek olması ve her semtte her türden yeterli sayıda ve türde okul bulunmadığına göre bazılarının hiç de kayıt olmak istemedikleri okullara kayıt olmak zorunda kalacak olması yukarıdaki pembe panjurlu amaçlardan hangisiyle ilgili?
Gelecek hafta devam edeceğiz.
Evrensel'i Takip Et