Sene olmuş 2014, cumhurbaşkanı halk oylamasıyla seçiliyor, adaylardan biri için yürütülen karşı propaganda, siz deyin ‘90 model, ben diyeyim 90 yaşında. Adaylığı açıklandığından beri Demirtaş’ın ne PKK’liliği kaldı, ne “terörist”liği, ne cumhuriyet düşmanlığı, ne “bölücü”lüğü. Hatta çatı ekibinin mermer ustası, adaylığın yasalara bile aykırı olduğunu seçim kuruluna öğretmeye kalktı.
Zaten onu da demeseler, üç aday içinde despotluğa karşı demokrasiyi savunanın tek olduğunu görmek zor değil. Bir tarafta patronların saltanatı diğer yanda halkın yönetimi için bir araya gelmiş güçler, bir yanda “tek dil tek millet, çıt çıkmayacak ulan” naraları, karşısında eşitlik, kardeşlik talepleri, bir yanda devlet dini diğer yanda sekülarizm. Ayakkabı kutularını dolduran değil, “Bağlamadan başka bir şey çalmayan”, hanları hamamları olmayan bir cumhurbaşkanı isteyenler için tek seçenek olduğu belli aslında. “Uzun”a yetişmek kolay değildir elbet, ama aynı gelenekten gelen, aynı devlet baskısına hayran olan, olsa olsa üsluplarıyla birbirinden ayrılan, emperyalist projelerin iki adayının nasıl da tek bir cephe olduğu, belki hiç olmadığı kadar ortada. Karşısında tek alternatifin ülkenin Kürtlerinin, ezilenlerinin, emekçilerinin, halkının temsilcisi olduğu da. Alınacak oy da, bugüne kadar böyle bir birleşik cephenin aldığı en yüksek oy olacak, şimdiden anlaşıldığı kadarıyla. Bunun farkında olanlar için vicdanını rahat ettirecek bir oy vermek kolay neyse ki.
Ama bunları konuşmak yerine halkların seçeneğine inadına “bölücü” “terörist” deyip duranların işi zor. Demirtaş’ı PKK’li ilan etmenin, “PKK’lı” sözünü en ağır hakaret olarak kullananların işine gelmeyecek yanı, yeni olan, halkçı olan, demokrasiden yana olan tek seçeneği PKK’li yapmak demek. O zaman daha büyük geçmiş olsun. Geri kalanların memlekete hiçbir faydası yoksa.
Bugüne kadar gelmediyse, şu “terörist” yazan perdeyi kaldırmanın vakti artık gelmiş olsun. Demirtaş teröristse, terörist kelimesinin bugüne kadar yanlış anlamda kullanıldığını kabul etmeli. Demirtaş terörist değilse, barış için, demokrasi için halkların tek seçeneği olduğunu kabul etmeli. Bu teröre karşı olma meselesi, esasen gençlerin ölmesini istememekten değil mi? Tam da bu yüzden, en çok barış diyen adaydan daha çok desteklemeye değer kim var? Tipini beğenmediği herkesi terörist ilan eden bir iktidarın kavramlarını sorgulamaya, hiç değilse bu toprakların öldürülen çocuklarının hatırına girişilmeli. Madem güzel anlatıyor, madem kimseye eyvallah demiyor, patronların, sömürücülerin borusunu çalmak yerine halkla beraber, ezilenle kol kola yürüyor, Demirtaş’ın hak ettiği muamele, ezberlenmiş ön yargıları ve korkuları yinelemek değil, yüzünü ona dönmek.
Perdeyi kaldırınca manzara pek net görünüyor çünkü. Çıplak gözle birbirinden ayrılamayacak iki aday olduğu mesela. Güneşin battığı yerde, halkına karşı devletin iki bayrak taşıyanı. İkisinin arasından sıyrılan biri de, yıllardır köşke aday olan kimsenin ağzından çıkmayan güzellikte bir ülkenin türküsünü, bağlama çalıp söyleyerek geliyor. Buna kulak mı tıkanır?

Evrensel'i Takip Et