Filistin ve Rojava ile dayanışma, enternasyonalist tutum-1 Filistin ve Rojava ile dayanışma aynı şeydir
Fotoğraf: Envato
Filistin’e yönelik İsrail saldırıları ile Rojava’da Kobani Kantonu’na yönelik IŞİD saldırıları aralıksız sürüyor. Gazze’de ölenlerin sayısının 165’i geçtiği belirtilirken, İsrail özel kuvvetlerinin “kara operasyonlarına” giriştiği de gelen haberler arasında.
İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları karşısında ABD başta olmak üzere batılı devletler ve BM “Şiddetin sona ermesi” çağrısı yapmakla yetiniyor.
Türkiye ise, Erdoğan’ın ağzından, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırısına çok sert karşı çıkıyor görünüyor. Ancak, İsrail’le ikili bir diyalog bile sürdüremeyen Türkiye’nin bu lafla sınırlı tavrının İsrail üstünde hiçbir etkisinin olamayacağı da açıktır. Dahası AKP Hükümeti, Filistin’e yönelik desteğini Gazze’deki “Hamas yönetimini desteklemeye” indirgeyerek aslında Filistin’in bölünmüşlüğüne destek vermekte, böylece İsrail ve batılılarla “Bağımsız ve birleşik bir Filistin” karşıtlığında birleşen bir çizgi izlemektedir. Bu yüzden de Filistin üstüne AKP Hükümetinin söyledikleri sadece iç politikaya yönelik bir “propaganda” olmayı aşamamaktadır.
Kobani’ye yönelik IŞİD saldırıları ise BM ve bölgeye müdahale eden emperyalistler ve bölge gericiliklerinin gündeminde İsrail’in Filistin’e saldırısı kadar bile yer tutmamaktadır. Dahası Suudi Arabistan ve Katar IŞİD’i Arap milliyetçiliğinin ve Sünniliğin mücahitlerinin örgütü olarak görmeye devam ediyor. Türkiye ise IŞİD’le el altından iş birliğini sürdüren bir hatta ısrar ederken, Rojava’nın IŞİD’in denetimine geçmesinden memnun olacağını gösteren bir tutum izliyor. Irak Kürt Federe devleti de Türkiye ile aynı çizgiyi izliyor.
Ancak Türkiye’nin halkları gerek Filistin’e yönelik İsrail saldırıları gerekse Rojava’ya yönelik IŞİD saldırıları karşısında öfkeli ve bu saldırıya uğrayan halklarla dayanışmadan yana. Bunu değişik eylem ve etkinliklerle gösteriyor.
Ne var ki, Filistin’e İsrail saldırısına tepki gösteren halk kesimleri ile Rojava’ya yönelik IŞİD saldırılarına karşı çıkan halk kesimleri birbirinden farklıdır.
Örneğin Filistin’e yönelik İsrail saldırılarına Sünni-İslam geleneğinin etkisi altındaki halk kesimleri tepki göstermekte, cuma çıkışı eylemler yaparak bu tepkilerini ifade etmektedirler. Ama bu kesimin Rojava’ya yönelik IŞİD saldırılarına karşı aynı duyarlılıkta olmadıkları da ortadadır. Dahası İsrail’e en radikal söylemlerle karşı çıkanların IŞİD’e sempatiyle baktığını, milliyetçilik etkisindeki İsrail karşıtı kesimlerin ise Rojava halkına Kürt oldukları için düşmanlık duyduklarını da söyleyebiliriz. Alevi kitleleri ise, İsrail’in Filistin saldırılarına karşı açıkça karşı bir tutum içindeyken, Sünni şeriatçısı IŞİD’e de karşıdırlar ama Rojava halkının IŞİD’e karşı özgürlük mücadelesine açık destek vermekte ise Türk milliyetçiliği etkisiyle kafa karışıklığı içindedirler.
Türkiye’nin demokrasi güçleri; ilerici demokrat kesimleri, ileri işçiler ile siyasi bakımdan daha ileriden tutum alan Kürt halkı Rojava’ya IŞİD saldırılarına karşı açık ve net tutum alırken, Filistin’e yönelik İsrail saldırılarına karşı da açıkça karşı çıkarak enternasyonalist bir tutarlılık göstermektedirler.
Dahası IŞİD’e verilen destek karşısında Kürt gençleri ve ilerici gençlik kesimleri içinde “Rojava’ya gidip IŞİD’e karşı savaşmak” isteyenlerin olduğu, böyle tartışmaların yapıldığı da bilinmektedir. ‘60’lı yıllarda Filistinlilerin özgürlük mücadelesine destek vermek için Filistin’e savaşmaya giden gençlerle benzer biçimde özellikle Kürt gençlerinde bu konuda güçlü bir eğilimin olduğu tartışılmazdır.
Kuşkusuz böyle bireysel düzeyde tepkiler için burada söylenebilecek çok bir şey yoktur. Ancak Türkiye’nin işçilerinin ileri kesimlerine, sınıf partisine ve Türkiye’nin demokrasi güçlerine hem Filistin hem de Rojava’ya dayanışmak için bugün son derece sıcak enternasyonal görevler düştüğü apaçıktır.
AKP Hükümetinin IŞİD’e destek veren, Filistin’in birlik bağımsızlık mücadelesini zayıflatan politikalarına karşı mücadele, bu amaçla geniş halk kesimleri ve işçi sınıfına Rojava ve Filistin’e destek vermenin aynı şey olduğunu, her iki direnişin de aynı düşmanlara; emperyalistlere ve bölge gericiliklerine karşı verildiğini göstermek son derece önem kazanmıştır. AKP Hükümetinin bugünkü bölge politikalarından vazgeçmesini sağlamak için geniş ve sistematik bir aydınlatma faaliyeti yürütmek, çeşitli etkinliklerle kamuoyunun Rojava ve Filistin’le dayanışmasını ifade edecek girişimler yapmak; bu amaçla işçiler, emekçiler arasında tartışmalar düzenlemek, oluşan tutumu çeşitli etkinlikler, mitingler ve benzeri yollarla alanlara dökmek ertelenemez bir sorumluluk olmuştur.
Sorunun diğer boyutlarına yarın değineceğiz.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00