16 Temmuz 2014

Ortaöğretime geçiş macerası devam ediyor

Geçen hafta kaldığım yerden devam edeyim. Temel eğitimden ortaöğretime geçişin değiştiğinden söz edip bu değişikliğin esas amaçlarını bazı sempatik amaç cümlelerinin arkasına gizlediklerini vurgulamıştım. Yazının sonunda ailelerin çocuklarını hiç de istemedikleri okullara ya da okul türlerine kayıt ettirmek zorunda kalacaklarını belirtmiştim.
Bu zorundalığın nasıl gerçekleştiğine bakalım. Aileler aynı anda iki tür seçim yapacaklar. Birinci seçimde istedikleri 15 okulun isimlerini yazacaklar. Buna A grubu tercih deniyor. Bir de B grubu tercih var. Bu tercih grubunda okul adı yerine okul türü işaretlemesi yapılıyor. Veliler, A grubunda tercih ettikleri okullardan birine çocukları yerleşmezse daha sonra altı okul türünden en az dört tanesini ZORUNLU olarak seçecekler ve çocuklar, ikamet adresi, yerleştirmeye esas puan, tercih önceliği, okul kontenjanı ve okulun A grubu yerleştirme taban puanına göre, sistem tarafından bir okula otomatik olarak yerleştirilecekler. Bu grupta da çocuk bir okula yerleşemezse veya herhangi bir tercih yapmazsa, ikamet adresi, yerleştirmeye esas puanı, okul kontenjanı ve okulların A grubu yerleştirme taban puanlarına göre sistem tarafından yine otomatik olarak bir okula yerleştirilecek. Bu OTOMATİKLİK kilit nokta sanırım. Bu yerleştirme şeklini okuduğumda, yüreğim sıkıştı sanki. Çocuğum olsaydı ne yapardım, diye düşünmeye başladım. Sanki bir oldubittiye getirmeye çalışıyorlar gibi geldi bana… Her zamankinden daha katı, anne babaların hemen hiç kontrollerinin olmadığı bir yerleştirme sistemi. Bir de nakil konusu var ki, o daha da ilginç. Aileler OTOMATİK olarak çocuklarını kayıt yaptırmış oluyorlar bu yerleştirme sürecinde, ama eğer okulları beğenmezlerse kontenjan açığına göre başka okullara çocuklarının naklini isteyebilecekler. İşte bu aşamada yaşanabilecek kargaşayı, memnuniyetsizlikleri, koşuşturmacaları düşünemiyorum bile…
Geçen hafta da vurguladığım gibi aileler çocuklarını hiç de istemedikleri türdeki okullara kaydettirmek zorunda kalabilirler. Böyle düşünmemin nedeni, her okul türünde yeterli sayıda okul bulunmaması… Böylece, çok arzu edilen okullara yerleşme gerçekleştikten sonra çocuğun başarı durumu onu hiç istemediği bir okul türüne doğru itecek. Son dönemde AKP’nin çok fazla sayıda imam hatip lisesi açmaya çalışması böyle bir anlam taşıyor. Bu okullar mesleki okulmuş gibi görülmüyorlar AKP tarafından. Bunu başbakanın söylevlerinden anlamak mümkün… İmam hatip meselesini bir dava gibi görüyor. Bu zorunlu ve ailelerin elinde olmayan yerleştirme süreci sonucunda imam hatip liselerine bir zorunlu kayıt durumuyla karşılaşılacak. Bu okullarla birlikte mesleki ve teknik liseler ile mesleki ve teknik eğitim merkezlerine de zorunlu kayıt durumu yaşanacak.
Bu yerleştirme ile iki amaç gerçekleşmiş olacak. Birinci amaca göre AKP, imam hatip davası uğruna bir cephe kazanmış olacak. Anadolu öğretmen liseleri de belirsiz bir gerekçeyle sessiz sedasız kapatıldığına göre cumhuriyetin öğretmeni imam ile yer değiştirecek. Cumhuriyetin kuruluşundan beri tersinin yapıldığı gibi… İkinci amaç da, mesleki ve teknik liseler ile mesleki ve teknik eğitim merkezlerine çocuklar zorla yönlendirildiğinde gerçekleşecek. Bu kurumlarda kapitalist düzen için gerekli olan ara eleman(!) açığını kapatmak amacıyla çocukları yetiştirecekler. Bunun diğer adı, mesleği öğrenmek amacıyla yaptırılıyormuş gibi görünen stajlar yoluyla teşvik edilen çocuk işçiliği… Bu şekilde kapitalist üretim biçiminin hakim olduğu toplumun sınıflarına geleceğin üyelerini yerleştirmiş, yani çocuklara kader biçmiş olacaklar. Tercih olarak sunulan okul türlerine düşen okul sayısının dengesizliğinin nedeni de bu zaten: İnsanları belli okul türlerine sıkıştırmak.
Ortaöğretim konusu çok boyutlu bir konu… Daha bitmedi… Farklı temalar çerçevesinde gelecek haftadan itibaren devam…

Evrensel'i Takip Et