18 Temmuz 2014 01:23

Yarış-ma... (2)

Yarış-ma... (2)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Ya yeni bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol yapacağız…” Hannibal

“Peki ne yapmalı?​”
Yarışmaları reddedemeyiz. Bütün mesele yarışma kültürünün içeriğini doldurmakta. Bildiğimiz gibi bir çok kavramın içi nasıl sistemin mantığıyla örüldüyse bizde kendi içeriğimiz-le kullanmalıyız. Bu anlamda “yarışma” kelimesi sistemin anlamlandırmasıyla özdeşleşmiştir. Eğer Kapitalizme karşıysak, eğer burjuva düzeninin birer soytarısı olmanın dışında tahayyüllerimiz varsa, eğer sosyalist isek, eğer muhalif ve alternatif bir dünya düşüncesine sahipsek, ve bu anlayışlardaki kurumlar içinde örgütlüysek örneğin sendika, parti, kültür merkezleri gibi… Yarışma kültürünü de sorgulamalı ve alternatifini hayata geçirmeliyiz. Muhalif ve alternatif bir anlamlandırma ile “Yarış-Ma” demek gerekiyor.
Yarışma’lar konusunda İnternet’te yaptığım incelemelerde “Burjuva rekabet ve Sosyalist yarışma” başlıklı  yazısında Seyfettin Arslan şöyle özetliyor;  “…Sınıflı topluma özgü ilişkilerde yarışma; ötekilere üstün gelmek isteğine dayanır: Kendimi özne görürüm öteki ise nesnedir, hasımdır anlayışı. Her ne kadar ideal burjuva rekabet emeğe dayansa da pratikte bu ezici çoğunlukla kurt kanunu olarak gerçekleşmektedir, yani gözünü zayıf durana dikmek, onun düşmesini beklemek ve düşeni parçalayıp yemek yasası; orman kanunu, büyük balığın küçük balığı yutması hikayesi. Burjuva insan ilişkilerinin özeti budur.
Rekabet, hırs, paraya bitmez-tükenmez doyumsuz-luk, mevki-kariyer hevesi; bunların hepsi günden güne çürümesine tanık olduğumuz sınıflı toplumdaki insanı insanlıktan çıkaran bireyciliğin ifadeleridir. Bireycilik; insanın sosyal bağlara yaşamsal ihtiyacını ve insanın insana karşı ahlaksal sorumluluğunu inkar eder, onu yalnızlığa mahkum eder. Kişi belki ilk bakışta yalnız görünmeyebilir ama öz olarak yalnızdır. Sıradan insan kişiliği işte bu kapitalist çirkefin belirleyici olduğu koşullarda şekillenir…. “                                           Bende katılıyorum.
“Sosyalist sistemde yarışmaların amaç ve fonksi-yonları” diye bir başlık açarsak, Özetle yukarıda söylediklerimizin tersine olandır diyebiliriz.
Yarışmaların içeriği toplumsal fayda ile açıklanır. Toplumun ilerlemesinin özünde bireyin gelişimi olduğu bilinci hakimdir. İnsan doğasında var olan kendini ispatlama ve gösterme özelliğinin iyi yönde geliştirilmesine hizmet eder.
“Burjuva rekabet ve Sosyalist yarışma” başlıklı yazısında Seyfettin Arslan’ın yine yazısından alıntılayarak;”…İnsanın insana sevgi ve yakınlığından, sorumluluk duygusundan ve devrimci eleştiricilikten kaynaklanır. Birbirinden etkilenmek, derin sevgi ve sorumluluk duyduğun insanlığın ve arkadaşlarının gözünde hak edilmiş değer sahibi olmak, onların hak edilmiş takdirini kazanmak sosya-list yarışmanın itici gücüdür. Devrimci eleştiricilik de burada kendini devrimci objektif bir bakışla sürekli gözden geçirmeye, var olanla yetinmemeye ve daima daha iyisini gerçekleştirmek için çalışmaya hizmet eder…
Marx bu saptamayı “Madem ki insan yaşadığı çevrenin ürünüdür o halde çevreyi insanca şekillendirmek, yani dünyayı insanileştirmek gerekir” düşüncesiyle yapmıştı. Sosyalist yarışmanın hedefi işte budur.. .Devrimci yenilenme yolunda eğitim ve dayanışma hareketi yaratmak için sosyalist yarışmaya çok ihtiyacımız var. ..Bu aşamada sosyalist yarışmanın en önemli alanı da… grup çalışmalarıdır.”
Bir çok demokratik kurum ve kuruluş iyi niyetle yola çıkıp yarışmalar düzenliyorlar.  Sonuç genellikle zayıf oluyor. Ya katılım düşük kalıyor, gelen işler yeterli kalitede olmuyor, dolayısıyla sessiz sedasız istenilen sonuç alınmadan heba olan emekle kapanıp gidiyor.
Benim düşüncem kolektif çalışma gruplarının oluşturulması ve projeli işlerle etkinlikler yapılması. Bu her alan için geçerli olabilir. Ödüllendirme ise etkinliğin çeşitine göre değişebilir. Katılımcıların genelinin ortak çıkarına hizmet eden paylaşımlar olabilir. Sergileme, broşür, katalog gibi kalıcılığa hizmet eden yayımlar yapılabilir.  Ayrıca kurumlar arası iş birliği ve dayanışma ruhu ile genişletilebilir.
Redfotoğraf 2008 yılından bu yana fotoğraf alanında “yarışma yerine” “kolektif fotoğraf etkinlikleri” gerçekleştiren ve bir model olarak bu alandaki örnek çalışmaları sürdürmektedir. redfotoğraf grup çalışmalarının 1 Mayıs çalışmalarını ve alternatif platform içinde yer alan birçok kolektif ve grupların yaklaşımlarını görebiliriz. Redfotoğraf’ın ve AFSAD’ın Tekel işçileri için açtıkları sergiyi gösterebiliriz. Gezi direnişlerinin sanat boyutunda ortaya çıkan “Gezi Sanatı”nı daha geniş bir kolektif dayanışma  olarak görebiliriz. Üzerinde düşünerek yeni formüller geliştirilebilir. Jüri /seçici kurul olarak kendi alanında uzman arkadaş ve kurumlar yer alabilir. Bu kurulun görevi de katılan işlerin teknik anlamda ve yapılması düşünülen içeriğe uygunluğun denetlenmesi olabilir.
Bu konuda yazan çizen arkadaşların öneri, eleştiri ve düşünceleriyle katkı vermeleri
“Yarış-ma”-“paylaş” kültürünün geliştirilmesinde önemli olacaktır. Bu konuda e-posta yoluyla yazılarınızı benimle paylaşırsanız bu köşede tartışma başlatabiliriz. Haftaya görüşmek üzere…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa