18 Temmuz 2014 01:23

Tutunamayanlar!..

Tutunamayanlar!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Almanya, Dünya Kupası’nı kazanınca, bir kez daha teknik direktörleri Joachim Löw’ün hüsranla sonuçlanan Türkiye serüveni gündeme getirildi. Brezilya’dan, kariyerine dünya şampiyonluğu ekleyerek dönen Löw’ün, bir zamanlar çalıştığı Türkiye’de nasıl değerinin bilinmediği hatta sergilediği başarısız performansla alay konusu dahi edildiği üzerine “özeleştiri” içeren yorumlar yapıldı. Bu kez alayların hedefi Löw’ü kovanlardı...
Tabii konu, “Türkiye’de tutunamayan yabancı teknik adamlar” olunca, Löw’ünkine benzer hayal kırıklıkları yaşayan/yaşatan diğer yabancı teknik adamlara da değinilmeden geçilmiyor. Parlak kariyerlerine karşın beklentilere yanıt veremedikleri gerekçesiyle görevlerine son verilenler arasında kimler yok ki... Guus Hiddink, John Toshack, Lazaroni, Joachim Löw, Otto Baric, Zdenek Zeman, Jean Tigana, Nevio Scala, Bernd Schuster, Vicente Del Bosque, Luis Aragones, Frank Rijkaard, Roberto Mancini ilk akla gelenler... Listeyi daha da uzatmak mümkün. Hayal kırıklığı yaratmış yabancı teknik direktörler üzerinden yeni bir “Tutunamayanlar” romanı bile yazılabilir!..
Bu arada, Joachim Löw’ü Adanaspor’dan nasıl kovduğunu hâlâ gurur duyarak anlatan yöneticilerimiz de eksik değil futbol ortamımızda... Hayranlık duyulası bir cüretkarlık ve özgüven örneği!..
Yabancı teknik adam ve futbolculara, sihirli değnek sahibi tapılası kişiler muamelesi yapan ve kısa vadede başarı bekleyen yöneticiler mevcudiyetlerini korudukça daha çok, bu tür “kovulmalara” tanıklık ederiz...
Ayrıca, bir teknik adam ne kadar başarılı olursa olsun bu, gideceği takımda da başarılı olacağı anlamına gelmez. Başarı önemli bir göstergedir ancak sonraki başarıları garantilemez.
Bulunduğu ülkeye özgü koşullara ve bu ülkenin futbol kültürüne uyum sağlama yeteneği teknik adamların performansı üzerinde en belirleyici rolü oynar. Bundan başka, özellikle oyuncularla sağlıklı iletişim kurabilmenin önemi de inkar edilemez elbette. Tercüman konuşmaları aktarabilir ama duyguları asla. Oysa futbolcular yeterli konsantrasyon ve motivasyon sağlayabilmek adına, başlarındaki teknik adamın inancını, coşkusunu, umudunu, hırsını, kararlılığını, cesaretini, güvenini en sıcak haliyle hissetmek ister. Futbolun duygusal boyutu zaman zaman performanslar üzerinde oldukça etkili bir faktöre dönüşebiliyor.
Ülkemizde, kariyer sahibi isimlerle birlikte başarının da otomatik olarak geleceğine duyulan inanç çok güçlü. Bu nedenle, tersi durumda yaşanan hayal kırıklığı da aynı oranda yıkıcı olabiliyor ve kulüplere ağır darbe vurabiliyor.
Teknik adamlar, farklı bir futbol kültürü, geleneği, görgüsü ve ekolüne sahip ülkelerde uyum sorununu aşabilmek ve belirlenen hedeflere ulaşabilmek için 2-3 seneye ihtiyaç duyabilir. Ne var ki yöneticilerimizde o kadar süre bekleyecek sabır yoktur. Bir an önce şampiyonluğa ulaşarak kulüp tarihine damga vuran efsanelerin arasına kendi isimlerini de yazdırmak isterler!..
Ama her şey o kadar da basit değil. Uyum sağlama ve bilgi aktarımı meselesi, dil yüzünden sıkıntı yaratabilir. Dolayısıyla büyük umutlarla, beklentilerle başlayan birliktelikler, yeterince verimli olamamak bir yana, bir süre sonra ciddi sorunlara dahi yol açabilir. Böylesi gelişmelerin ardından başarısızlığın bir numaralı sorumlusu olarak kabul edilen teknik adamın kapının önüne konması ise doğal karşılanır.
Kısa vadede başarı peşindeki yöneticilerin, “Parayı bastırıp getirelim başarılı olmuş teknik adamı, bizi de şampiyon yapsın” şeklindeki düz mantığını anlamak güç.
Saha içinde futbol oyununa etki eden sayısız parametrenin varlığı söz konusuyken bütün bir aktiviteyi neredeyse sadece bir kişinin futbol birikimine, futbol görgüsüne indirgeyip başarı hedefini de bu kişinin göstereceği performans üzerine inşa etmek, tuhaf olduğu kadar son derece hayalci bir yaklaşım.
Çoğu zaman kariyerli yabancı teknik adamın yanında kariyerli yabancı futbolcular da transfer ediliyor. Böyle durumlarda sonuç başarısız olursa, sportif hüsranın yanına ekonomik sıkıntı da ekleniyor ve yıkım daha bir katmerleniyor.
Yabancı teknik adamlarla ilgili olarak yaşanan sorunlara son vermek için yöneticilerin futbola bakış açılarını değiştirmeleri, futbolun çok boyutlu, çok faktörlü bir oyun olduğunu, uyum ve iletişim meselesinin de bu faktörler arasında çok önemli bir yer tuttuğunu anlayıp özümsemeleri gerekiyor.
Futbolda, kısa yoldan başarı getiren sihirli bir formül ya da reçete yok. Bununla birlikte zaman zaman günün koşullarına bağlı olarak kısa vadede başarı yakalamak mümkün olabiliyor. İstikrarlı ve kalıcı başarılar içinse, yoğun bilimsel, kültürel çalışmaları kapsayan bir süreç şart...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa