19 Temmuz 2014

Açık konuşmak gerekirse, bazı anlar futboldan soğuyup, ondan uzaklaşmak isteğine kapılıyorum. Tekdüze, sıkıcı, paraya ve güce odaklı bir uğraşın parçası olma düşüncesi kendi adıma kabul edilebilir bile değil. Ama çabuk sıyrılıyorum bu durumdan. Bir futbol anını hatırlıyorum bazen, bir deplasman hikayesini özlüyorum yeniden ya da futbol üzerine çok düşündüren bir yazıya kaptırıyorum kendimi. Ve kabul ediyorum ki; futboldan kopmak kolay değil. Bana futbolu sevdiren yazılar listesinin ilk sırasına koyacağım bir yazıyı sizlere ulaştırmak niyetindeyim bu hafta.
Sevgili dostum Nuri Reis, şairlerden bir ilk onbir kurup, harikulade bir takım çıkarmış ortaya. Okumaya doyamayacağınız bir onbir…
Bu “futbol-edebiyat” yazısının, futboldan ümidinizi kestiğiniz, zor zamanlarınızda pusula olması umuduyla…
“ Futbol malum on bir kişiyle oynanıyor, bu yüzden yeşil zemine ismini yazamadığım nice şairden özür dilerim.
Meşin yuvarlağın ardına düşen şair olunca müdafaa en son düşünülen olgu oluyor haliyle. O çok meşhur “bloklar arası uyumu” da burada aramak ütopik bir durum. Sahadaki herkes kendi üslubunca oyunu güzelleştirmek için var.
Sunay Akın: “Kova Kaleci”dir. Şairimizin lakabı mahalle maçlarında. Arkadaşlarına sırtını dönemeyeceğini bilecek kadar da naiftir. “Uçacak” demişti onun için ilk kitabı yayınlandığında Süreya. Kaleyi ona teslim ederken içim oldukça rahat.
Ahmet Arif, Ömer Hayyam ve Can Yücel’den oluşuyor defans. Şairler defans yapmaz ama defansa da en sağlamları yerleştirir.
Dağların şairidir Ahmet Arif, oyunu en geniş açıyla okur ve ince görür takım arkadaşını. İnce ruhludur, çocuğuna babasının son sözcüğünü (Filinta Önal) isim olarak verecek kadar.
Hayyam’a çok şey diyebiliriz. Dar alanda yaptığı dört dörtlük (Rubailer) müdahaleleri çok daha önemlidir Celali Takvimi’nden.  
Can Baba… En sertidir şairlerin, ruhunun kanat çırpışı kısa mesafede kasırgaya dönüşür.
Orta saha özel adam İsmet ile bize en çok uyan Turgut’a emanet,  oyunu iki yönlü oynayacak üst düzey kabiliyetlerine istinaden. Hem toplumsal gerçeklikleri hem de duygusal travmaları yüreklerinde taşıyacak kadar maharetlidirler.
Sağ kanatta Akif olmalı her defasında. Nâzım’ın dediği gibi “İnanmış Adam” o. Tek kanatlı kalsa da takım, o inancıyla takımını geleceğe taşıyacak kudrete sahiptir.
Soldan Nâzım esmeli. Hassas yüreği doksan dakikayı tamamlayamaz belki ama oyunda kaldığı sürede herkesin kalbini fethedecek ferasete sahiptir.
Orhan Veli… Şiirde olduğu gibi futbolda da serbest adamdır o. Ne zaman oyun sıkışsa arkadaşları nefes almak için topu ona gönderir o da bunun hakkını verir hiç şüphesiz.
Futbolcu olsaydı hep en bencili seçilirdi takımın. Tribüne oynamayı severdi şüphesiz fakat kalecinin uzanamayacağı köşeye topu göndermekte üzerine yoktur Süreya’nın.
Ah Muhsin Ünlü, imgelerin şairi. Takımın zayıf tarafı belki ama ne zaman ne yapacağı belli olmadığından  sonuca en fazla onun katkısı olur hep. Kaç kaleci ters ayakta yakalanmıştır ansızın çıkardığı şutlarda.
Deniz’in Çocuğu, bu kadroda yedek kalmayı sorun etmeyecek tek kişi. Şair Ceketi’yle kadronun tek transferi. Kaybedilmek üzere olan bir maçın son dakikalarında oyuna girip maçı çeviren kurtarıcı. Sol açıktan  bir Karadeniz Fırtınası gibi taşır topu. Rüzgarda savrulan saçları binlerce mısralık bir şiirdir. Hırçın dalgaların sahili dövmesi gibi döver kaleyi.  “Şöyle güzel bir çalım, ceza sahası dışından takımıma galibiyeti getiren güzel bir şut” çıkardı mı yüzüne yayılan martı gülüşü ısıtır buz kesmiş havayı…
Mümkün olsaydı ve bir takım kurabilseydim şairlerden, futbola şiiri bulaştırabilseydim eğer böyle bir takım kurardım. Adını anmadığım şairlerin ve şiirin affına sığınarak. Sürçü lisan ettiysem affola!”

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Vergide sahte sefer

Vergide sahte sefer

Maliye Bakanı Şimşek’in servet sahiplerinin vergi ödememesine tepkiler üzerine ilan ettiği “vergi denetimi seferberliği”nden koca bir hiç çıktı. Müfettiş yetersizliği nedeniyle şirketlerin sadece yüzde 2’si denetlendi. Sınırlı denetimde bile kaçırıldığı tespit edilen vergi tüm şirketlerin ödediği kurumlar vergisinin yarısına erişti. Vergi yükü her zaman olduğu gibi bordro mahkumu emekçinin sırtında kaldı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Suriye’de Aleviler hem katledildiler hem de “Esed artığı”, “mezhepçi fitne”, “provokatör” gibi suçlamalara maruz kaldılar.

Evrensel'i Takip Et