Kafka\'nın dünyası
Ne zamandır yazmak istediğim halde, bir türlü sıra gelmemişti. Son birkaç haftayı dünyanın, özellikle de Ortadoğu’nun dört bir yanından merkezine hızla çekildiğimiz şiddet sarmalı ile yaşadığımız kaygı ve öfkeye inat insanın dünyaya kattığı değerler üzerine yazarak geçiriyorum. İnsanın değerini yerle bir etmenin şiddeti çağıran ve besleyen yönlerini görmeden olmaz… Nazlı Ilıcak’ın Bugün gazetesine Kafka’yı anarak bir ay önce yazdığı yazıyı okuduğumda, önce şaşkınlık yaşamıştım. Dame de Sion Fransız Lisesi, ardından Lozan Üniversitesi gibi iyi okullarda öğrenim görme olanağı bulmuş bir insanın Kafka’yı Fransız, hamam böceğini de örümcek yapması hayrete düşürmüştü beni açıkçası. Öfke sonra geldi, insanı değersizleştiren boyutu ile düşündükçe.
Gregor Samsa ile 1973 yılında tanıştığımı keşfettim, kitaplıkta kitabı bulup elime alınca. Ataç Kitabevi’nin Vedat Günyol çevirisi ile adı “Değişim”, ama sonra başka çevirmenlerle “Dönüşüm”, “Başkalaşım” isimleri ile de yayımlanmıştı anımsayabildiğim kadarıyla. Tam 41 yıl olmuş okuyalı, Kafka ile de tanışmama aracı olan bu kitabı… “İşte benim yazarım!”, diyebileceğim bir yazar değildir Kafka. İflah olmaz bir iyimser olarak benim için fazla karamsardır, ama sonra gittiğim Prag’da canlı renklerle boyanmış olsa da yaşadığı ev, sokak, Prag’ın o büyülü ama aynı zamanda da ürkütücü yüzü ile karşılaştığımda sezdiğim hüzünle uyumlu bulduğum bir karamsarlıktır onunki. Üstelik iflah olmaz bir iyimsersem, bunda Gregor Samsa’nın, onun uyarılarının katkısını yadsıyamam.
Nazlı Ilıcak da muhakkak tanışmıştır Gregor Samsa ile, o da bizim kuşakların şanslı azınlıklarından, iyi okullarda öğrenim görebilme ve yalnız dayatılan içerik ile sınırlı kalmayan olanakları yakalayabilenlerden. Ben okuyalı 41 yıl olduğuna göre onun da uzun bir süre önce okuduğunu, ayrıntıları da unutmuş olabileceğini düşünebiliriz pekâlâ. Ama yok, öyle düşünmeyelim lütfen! İnsanların okuması için bir yazı yazıyorsanız, eksik ve yanlış olmasın diye düşünüp, dönüp araştırmalısınız. Araştırmadan yazmak okura, dolayısıyla insana saygısızlıktır. Okurlarınızın zaten Kafka’yı tanımayan insanlardan oluştuğunu düşünüyor ve yaptığınız hatayı fark edemeyecek kadar cahil olduklarını baştan kabul ediyorsanız daha da üzücü. İnsanlığa değer katmak için insanın değerini önemsemeli diye düşünenlerdenim ben.
Mısır’dan piramitleri geri almak konusunda sokak ortasında alınan görüşleri ilk bakışta komik bulmak da örneğin, yüzlerce yıldır bu topraklarda insanı değersizleştirmenin bir parçası olarak tam tersine inanılmaz hüzünlendiricidir. İlahi Komedya’yı ilk baskısından okuyan egemen, matbaayı yasaklayarak, sonra da bilmeyeni değersizleştirerek var oluşunu tartışılmaksızın bugüne dek sürdürmektedir böylece.
Filistin’i işgal eden, katleden, yakıp yıkan İsrail egemenlerine karşı kendi topraklarında yaşayan halka şiddet kusanların, İsrail’de bu işgale karşı çıkanların maruz kaldığı şiddetten haberdar olmaması, kaynakların ve insanlık değerleri için önemli bir kaynak olan bilginin eşitsiz paylaşımının ürünü değil midir?
Şiddete tanıklık ederek büyüyen, o şiddeti yeniden üretmek için evlendirilen çocukların, onların cellatlarının, bu sistemi değiştirmek adına yola çıkıp başka türlüsünü bilmediğinden yolda cellada dönüşen kurbanların hamam böcekleri gibi ayakları havada debelenip durmanın ağırlığını öğrenmeleri için tüm olanakları kullanmak gerekir. Kafka’nın karamsar dünyasından farklı bir dünya olsun diye…
Evrensel'i Takip Et