On iki yıllık zorunlu eğitimde zorunlu ve sorunlu yerleşme
Fotoğraf: Envato
Ortaöğretim konusunun çok boyutlu olduğunu belirterek bitirmiştim geçen haftaki yazımı. Bu hafta da ortaöğretime yerleştirme işlemlerini güncelleme amaçları üzerinde durmak istiyorum. Bakanlığın sayfasında bulunan metni kullanacağım yine, iki hafta önce olduğu gibi…
Yerleştirme işlemlerinin şu amaçlar doğrultusunda güncellendiği belirtiliyor: (a) Yerleştirme işlemlerini ortak sınavları şekillendiren felsefe ve pedagojik ilkeler ile uyumlu hale getirmek, (b) Öğrencileri öğrenim görmek istedikleri okul türüne yerleştirmek, (c) Beşerî ve ekonomik kaynaklar üzerindeki işlem maliyetini azaltarak yerleştirme sürecini daha etkin kılmak, (d) Yerleştirme işlemlerinin öğrenciler ve aileleri üzerinde oluşturduğu baskıyı azaltmak.
Bu amaçlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde ve bu bütün mevcut sınav sistemiyle ve olası sonuçlarıyla karşılaştırıldığında çok fazla bir anlam ifade etmiyor. Yine süslü püslü sözler… Yerleştirme işlemlerini ortak sınavları şekillendiren felsefe ve pedagojik ilkeler ile uyumlu hale getirme amacı pek anlaşılmıyor. Ortak sınav dediğin şeyi tüm nüfusa hitap edecek sayıda ve çeşitlilikte okul kurumun olmadığı için yaparsın çünkü kapitalist üretim biçimi birbirinden üstün ve birbirinden aşağı sınıfları yeniden üretmek için tüm nüfusa isteği doğrultusunda hitap edecek sayıda ve çeşitlilikte okul kurumu kurmaya çalışmaz. Felsefesi budur yani. Böyle olduğu için de az sayıda var olan ve birçok kimsenin sınıf atlamak amacıyla girmek istediği okullara giriş için merkezi ve ortak sınavlarla dolu engeller yerleştirir. Bu engelleri gerektiği gibi geçemeyenler istemediği okullara yerleşir. Dolayısıyla bu amaçlar listesinin ikincisi de aslında gerçekleşmez. Gerçekleşmesi mümkün olmaz. Çünkü sadece bazıları,sınavda en yüksek puan alan birkaç bin kişi öğrenim görmek istedikleri okul türüne yerleşme şansı elde ederler.
Beşeri ve ekonomik kaynaklar üzerindeki işlem maliyetini azaltarak yerleştirme sürecini daha etkin kılmak da, okullara yerleşecek olan çocukların ayakkabıları giyilerek ve dolayısıyla onların sıkıntıları hissedilerek yazılmış bir amaç cümlesi değil. Sadece merkezi planlama açısından düşünülmüş bir amaç cümlesi. Burada kastedilen amaç aslında sistemin bir bütün olarak daha düşük maliyetle çalışmasını sağlamak… İşlem maliyetinden kastedilen, bir çocuğun bir okula yerleştirilme ve belirli bir öğrenim sürecine kanalize edilme maliyeti. İşlem denilen şeyin kapsamına giren, bir çocuk… Çocuk, işlem maliyetinin bir parçası olarak görülüyorsa, o çocuğun isteklerini sistem ne kadar dikkate alabilir ki?
Son amaç cümlesi daha da korkunç, adeta dalga geçiyor öğrenciler ve aileler ile. Yerleştirme işlemlerinin öğrenciler ve aileleri üzerinde oluşturduğu baskıyı azaltmak… Bir kere zaten merkezi sınavla az sayıda var olan ve çok sayıda çocuk ve aile tarafından yerleştirilmek istenen okullara öğrenci alıyorsanız o baskıyı azaltamazsınız. Yapılan bu güncelleme ile azaltıldığı iddia edilen baskı yerleştirme işlemlerinin otomatik ve bir çırpıda gerçekleştiriliyor olması nedeniyle oldu bittiye getirilmesi. Bu tür işlemlerde büyük bir çoğunluk, itaat eder ve kaderine(!) razı olur ve böylece üzerindeki baskı da azalmış olur. Çocuğunun yerleştirildiği okulu beğenmeyen bir kesim de boş kontenjanlara nakil işlemi yapmaya çalışır ve bu arada bir miktar baskı yaşar. Dolayısıyla bazıları açısından da başka türden bir baskı yaşanır.
Sözün özü, bu amaçlar listesinin mesajı sanki şöyle gibi: “Merak etme vatandaş, ben senin çocuğunun yerine düşünüp, onu, aslında bir gün okumayı istemek zorunda kalacağı bir okul türüne yerleştiririm. Bazı çocuklara böyle davranmak lazım… Pedagojik olarak yani… Zaten maliyetleri de hesapladım. Bizim ekonomiye ilişkin planlarımız doğrultusunda, bu yerleştirmenin de böyle olması gerekiyor. Zenginler, büyük şirketler bizden ara eleman istiyorlar. Onların da isteğini karşılamak lazım… Şimdiden bazı çocukları buralarda staj falan niyetine çalıştırmak lazım... Öğrensinler biraz gerçek hayatı. Derslerine çalışmazlarsa, merkezi sınavlarda başarılı olmazlarsa olacağı budur. Yapacak bir şey yok… Hem hesapladık, böylece her bir çocuğun ekonomiye olan maliyeti daha da düşmüş olacak. Ayrıca bazılarınızın çocuklarının dini okullara yerleştirilmesi de gerekebilir. Dini bütün ve itaatkar bir şekilde yaşamlarının geri kalanına devam etmeleri daha yerinde olacaktır. Merak etmeyin bu okulların sayısını daha da arttıracağız. Bilim insanlarımız araştırıp buldular, öğretmen liseleri hiç etkili olmuyormuş. O yüzden öğretmen liselerini de kapattık. Zaten daha fazla imama ve hatibe ihtiyaç var. O yüzden öğretmen liselerini kapatıp imam hatip liselerinin sayısını arttırmak daha mantıklı geldi. Ortaokul ve lisede başarılı olamayanlar için de açık öğretim diye bir şey icat ettik. Böylece zorunlu eğitimi de halletmeyi planlıyoruz. Zaten zorunlu eğitime katılacak çocukları kapsayacak kadar yeterli okul binası yok.”
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13