28 Temmuz 2014

Adaylar kadınlara ne söylüyor?

Her seçim, nasıl bir yaşam istediğimizin de seçimi aslında. Cumhurbaşkanlığı seçimi de devletin tepesinin kadına nasıl bakacağının dolayısıyla kadınları nasıl bir hayatın beklediğinin de seçimi olacak.  
Hadi diyelim ki hiç bilmiyoruz Erdoğan’ın bu vakte kadar kadınlara reva gördüğü hayatı. İhsanoğlu’nun da aynı erkek egemen, eşitsizliği fıtrata ait gören ve derinleştiren muhafazakar anlayışın başka bir tonu olduğunu düşünmüyoruz diyelim. Çok somut bir şeye, aday olarak halka ne sunduklarını gösteren programlarına bakalım mı ne diyorlar kadınlar için?
İronik ama anlaşılmaz değil, programında kadınlara en çok yer veren Erdoğan. Kadının ismen yeri var da, cismen ancak aile ve gelenek içinde anlam kazanıyor kadın bu programa göre. Zaten belgede kadın erkek eşitliği yok, fırsat eşitliği var. Malum, bu kafaya göre eşitlik ‘fıtrat gereği’ zaten mümkün değil, olsa olsa sağlanacak fırsatlarda bir eşitlik olabilir, o da kadınlık rollerine uygun fırsatlarsa! “Kota sisteminin kadınlara kısıtlayıcı bir sınır çizdiğini düşündüğümüz için kadının toplumda ve siyasette hiçbir kotaya tabi olmaması gerektiğini ifade ettik… Siyasi hayatımız boyunca kadının toplumsal ve siyasal hayatta yer edinmesine özel bir önem verdik” diye kasım kasım bir cümle var. Gören de AKP’nin her düzeyde kadın temsiliyetini gözettiğini, yerelde ve Mecliste en yüksek kadın yönetici oranına sahip parti olduğunu sanır! Kadınları hedef alan, yuhalatan, suçlayan ve sokağı, eylemi, söz söylemeyi burnundan getiren parti AKP değil sanır! Ama devamında kadınların toplumsal ve sosyal yaşama dahiliyetinin “milletin temeli” olarak ifade edilen aile kapsamı ile sınırlı olduğunu görünce anlaşılıyor: AKP için toplumsallığın, sosyalliğin, siyasal hayatın kapıları sadece aileye açılıyor.
Metinde evlilik öncesi eğitimlerle ailenin yıkıcı her türlü etkiden korunmasına yönelik önlemlerin alınacağı vurgulanıyor. Tabii aile içi şiddetten, nasıl önleneceğinden bahseden yok. Yine kadınlara yönelik faaliyetlerden bahsedilirken 2011 yılında Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığının kurulmasıyla övünülüyor. Sanki daha sonra bakanlığın isminden “kadın”ı çıkararak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına onlar dönüştürmemişler gibi…
Ekonomik özgürlüğü özgürlüklerin temeli, girişim özgürlüğünü ise ekonomik özgürlüğün temeli olarak gören bu anlayışın kadınların önündeki engellerin kaldırılması için önerisi ne? Gelir desteği ve girişimcilik! Sosyal haklar, güvenceli iş… Bunların yanından bile geçilmiyor elbet.
İhsanoğlu’nun belgesi kadına yönelik baskılarla neredeyse övünen iktidarın karşısında şöyle göğsünü gere gere “Kadınlar vardır, hakları vardır” diyemeyen korkak bir metin. LGBTİ’lere yönelik ise hiçbir şey yok. Kadın haklarını hemen insan haklarının yanına iliştiren, kadınlara yönelik baskıları erkek egemen şiddetle, önerileri ise toplumsal duyarlılık ve meclis iradesini seferber etmekle sınırlı tutan sembolik bir yaklaşım var.  Kadın istihdamına ilişkin de tek bir söz bile yok!
Erdoğan ve İhsanoğlu, aynı yeni muhafazakar siyasi geleneğin temsilcisi. Bu gelenek; erkek egemenliğini yüceltiyor, kadın-erkek eşitsizliğini derinleştiriyor, kadın özgürlük mücadelesinin kazanımlarını tehdit ediyor, kadını sadece aile içinde, eş ve anne olarak tanımlıyor, geleneksel kalıplara hapsediyor.
Biz ise kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesine güç veren, erkek egemen ve tek adam yönetimine karşı siyasette kadınların eşit temsili anlayışını benimseyen ve bunu fiilen uygulayan; birlikte söz kurup birlikte yöneteceğimiz bir siyasi anlayış talep ediyoruz.  
Demirtaş’ın “Yeni Yaşam Belgesi” adıyla sunduğu
program, bu anlayışı ortaya koymakla kalmıyor, “Yeni yaşam ancak kadınların öncülüğünde örgütlenebilir” diyor. Kadına yönelik ayrımcılıklarda ilkesel ve net tutum alan, LGBTİ’lere yer veren tek metin olan Yeni Yaşam Belgesi bu kara tabloda biraz nefes aldırıyorsa, o metinde yer verilenler gerçekleştiğinde neler olur, varın siz düşünün.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et