Futbol kitapları
Fotoğraf: Envato
Futbolu çok seviyoruz.
Memleket coğrafyasında günlük gazete alanların önemli bir çoğunluğu gazeteyi okumaya son sayfalarından, spor bölümlerinden başlıyor.
En ağır siyasal gündemin bile bir anda futbolun gündeminin arkasında kalması çok sık karşılaştığımız bir durum değil mi?
Futbolu tartışmayı, dedikodusunu paylaşmayı, futbol üzerinden kavga etmeyi seviyoruz.
Ama futbol üzerine gerçekten kafa yorduğumuz söylenebilir mi?
Basmakalıp klişelerle, incir çekirdeğini doldurmayan tartışmaların yapıldığı futbol programlarına saatler harcıyoruz ama futbol üzerine yazılmış bilimsel-akademik çalışmaların neredeyse yüzüne bakmıyoruz. Bu saptama üstünkörü yapılan bir gözlemin sonucu değil. Söz konusu futbol programlarının izlenilirlik oranlarıyla, memlekette futbol üzerine yazılmış bilimsel-akademik kitapların satışını karşılaştırmak bu sonuca ulaşmak için yeterli.
Bayram tatilini, yaz tatiliyle birleştirip benim gibi dinlenirken kitaplara gömülmek isteyenler için bu haftaki köşemi bir demet futbol kitabına ayırdım.
Duygu Hatipoğlu ile M.Berkay Aydın’ın birlikte kaleme aldıkları, Epos yayınlarından çıkan “Bastır Ankaragücü: Kent, Kimlik, Endüstriyel Futbol ve Taraftarlık” kitabı, özellikle tribüncü olarak anılan bütün taraftarların ve taraftar kimliğini anlamak isteyenlerin mutlaka okuması gereken bir çalışma. Kitapta Ankaragücü örneğinden hareketle, sermaye mantığıyla endüstrileştirilen futbolda edilgenleştirilmeye, “müşterileştirilmeye” çalışılan taraftarlar ve buna direnen tribünler, İngiltere örneğinden yola çıkılarak inceleniyor.
Taraftar kimliği üzerine yürütülen ve taraftarları “suça eğilimli” insanlar olarak göstermeye çalışan “algı operasyonun” nedenleri açık biçimde sergileniyor.
Sadece tatilde kitap okumak isteyenlerin değil, 2-3 Ağustos’da İstanbul Maltepe’de Türkan Saylan Kültür Merkezinde “Müşteri Değil Taraftarız” başlığı ile düzenlenecek sempozyuma katılacakların da bu incelemeden faydalanacakları çok şey var.
“Beyefendi”nin bütün ağırlığıyla futbol ortamında olduğu bir dönemde en çok duyduğumuz sözlerden biri de “futbola siyaset bulaştırmayalım”. Genç yaşta yitirdiğimiz Mehmet Ali Gökaçtı’nın İletişim yayınlarından basılan “Bizim İçin Oyna –Türkiye’de Futbol ve Siyaset” başlıklı çalışması, “futbola siyaset bulaştırmayalım” cümlesinin ikiyüzlülüğü ortaya çıkarıyor. Türkiye’de futbolun oynanmaya başladığı andan beri genel olarak doğrudan devletin güdümü ve genel politik ortamın belirleyiciliği altında nasıl biçimlendiğinin araştırıldığı çalışmada, futbolun siyaset ile ilişkileri açık biçimde sergileniyor.
Memleketin futbol gündemini üç senedir belirleyen en önemli olay hiç kuşkusuz futbolu yeniden biçimlendirmek isteyenlerin düzenlediği “3 Temmuz operasyonu”. Fenerbahçe taraftarının daha ilk günden itibaren kararlı direnci, bugünlerde meyvesini verdi ve “yeniden yargılama” kararı çıktı. Bu süreç içerisinde Fenerbahçe taraftarının gösterdiği direnç taraflı tarafsız herkesin “takdirini” kazandı. Uzay Gökerman’ın Cinius yayınlarından çıkan “3 Temmuz ve Fenerbahçe İdeolojisi” isimli kitabı sadece bu sürecin bir özeti niteliğini taşımıyor, Fenerbahçe taraftarının hangi saiklerle direndiğini de ortaya koyuyor. Sadece Fenerbahçe taraftarının değil, Fenerbahçe taraftarının neden bu kadar güçlü bir direnç gösterdiği merak edenlerin de okuması gereken bir çalışma.
Son kitap doğrudan futbol üzerine bir çalışma değil. Memlekette medyanın içinde bulunduğu durum pek çok çalışmanın konusu oldu. Siyasal iktidarın medya üzerinden yürüttüğü “algı yönetimi” siyasal alanla sınırlı değil. Futbol da bu “algı yönetiminden” nasibini alıyor. NTV ve 24 kanalının eski yöneticisi Mustafa Hoş’un kaleme aldığı ve Destek yayınları tarafından basılan “Abluka: Medya Nasıl Teslim Alındı?” adlı inceleme başlığında da belirtildiği gibi medyanın teslim alınış sürecini içeriden anlatıyor. Çalışma futbol dahil olmak üzere medyanın yürüttüğü “algı operasyonlarının” nasıl biçimlendiğini örnekleriyle ortaya koyuyor.
Memlekette futbol üzerine akademik-bilimsel külliyatın giderek çoğalması sevindirici, köşenin sınırları içinde şimdilik dört tanesiyle sınırlı kalsak da, bu paylaşımlara fırsat çıktıkça devam edeceğim.
Keyifli okumalar dilerim...
- Rasim Ozan gitti futbol medyası temize mi çıktı? 30 Kasım 2017 00:15
- Fenerbahçeli medyayı deşifre edelim 16 Kasım 2017 00:26
- Cüneyt Çakır, Mete Kalkavan gerisi yalan… 25 Ekim 2017 23:01
- 'Yıldırım Demirören yeter' 05 Ekim 2017 01:21
- Ne etti la bu Aykut Kocaman size? 21 Eylül 2017 01:00
- Aykut Kocaman'a niye saldırıyorlar? 14 Eylül 2017 00:15
- Federasyon, Tribün Mühendisliği: Beleştepe, Göztepe, Konya... 24 Ağustos 2017 00:15
- Terim kovuldu sıra Demirören’de mi? 04 Ağustos 2017 01:01
- Terim ve Demirören'e sonsuz teşekkürler! 20 Temmuz 2017 01:00
- Futbola da adalet lazım 13 Temmuz 2017 00:15
- Arda Turan'a neden kızıyorsunuz ki? 15 Haziran 2017 00:30
- Şampiyonluklara seviniyor musunuz? 01 Haziran 2017 01:00