Adayların yan yana ilanlarının olduğu büyük reklam panolarının bir fotoğrafı var. Yan yana ilan demek tam doğru değil gerçi. İki adayın, Erdoğan ile İhsanoğlu’nun ilanları, fotoğrafların üstüne büyük puntolarla “Değişimin lideri” ya da “Ekmek için” gibi sloganlarıyla birlikte duruyor. Yanlarındaki boş panoda ise, sade, en azından okunaklı bir yazıyla şu kadarı yazıyor: “Adayımız Selahattin Demirtaş”.
Sosyal medyada dolaşan, geçen akşam Ahmet Hakan’ın da Demirtaş’a gösterip soru sorduğu fotoğraf, Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili anlamlı bir özet. Memleket demokrasisinin gurur kaynağı darbeci Kenan Evren’in anayasa farkıyla koltuğu kapmasını saymazsak, halkın oyuyla yapılacak ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde, adayların ahvaline dair küçük bir espri. Yarışın eşitsizliği, eski dost iki adayın birbirine benzerliği ve aslında, halkın tek adayı için eksik olmayan, heyecan yaratan, yüz güldüren destek.
Tarihi bir an yaşandığı sırada orada olmanın hissi, son yıllarda az çok tanıdık hale geldi. Gezi’de olmak başlı başına böyle bir deneyimdi mesela, polisin tüm saldırganlığına rağmen giderek kalabalıklaşan eylemlerinde, parklarda kurulan hayatta, köprüyü geçerken kendini hissettiren. Demirtaş’ın adaylığı, kampanyası, ilkeleri ile, tarihe bir başka not düşmenin vakti geldi çoktan. Bugüne kadar verilen mücadeleleri, ortak yürüme deneyimlerini bir araya getiren geniş tabanı, gerçekten demokratik bir ülke için siyaset yapmanın mümkün olduğunu, hiç bugüne kadar başarılamayan bir yaygınlıkla anlatmaya başlaması, bu kampanyanın özü oldu. “Bağlamadan başka bir şey çalmayan”, ülkenin yönetilme şekline en sahici itirazları yapan, halkı dinleyen, ondan öğrenen, saygı duyan, saygı uyandıran, evet Kürt hareketinden gelen bir aday da olabildiği görüldü, oya dönüşmeyeceği zihinleri bile önce bir silkeledi.
O günler gelip de, artık ne yasaklanmış diller, ne hukuksuz tutuklamalar, ne sonu gelmeyen yasaklar, ne sansür, ne baskı güncel birer mesele olunca, Demirtaş’ın programı artık yeni herhangi bir şey vaat etmeyen bir belgeye dönünce, “yeni yaşam” sadece “yaşam” olunca, geleceğin tarihçileri bilecek ve diyecek, özgürlük yürüyüşünün büyük bir adımının bu günlerde atıldığını.
Biz daha çok, hangi adayın ne kadar oy alacağı, ilk turda seçimin bitip bitmeyeceği, olursa ikinci tura kimlerin kalacağı, iki eski dost ikinci turda yarışırsa “Halkların ve değişimin adayı” diyen adayın seçmenlerinin ne yapacağı sorularıyla meşgulüz ne de olsa. Bunlar da önemlidir elbet ama cevapları ne olursa olsun, Demirtaş’ın oyları ne kadar küçük olursa olsun, memleket için büyük olacak.
Düzen güçlerinin iki adayının alternatif olmaktan yoksunluğu ile daha da belirginleşti halkçı çağrısı. Yani demokrasiyi dert eden, özgürlük isteyen, baskılardan, yasaklardan yılan herkes için adres, fazlasıyla net. Söz söyleme, sokağa çıkma, örgütlenme özgürlüğünü isteyenler, devletin dini dayatmalarını değil sekülerliği savunanlar, halkların eşit haklarla bir arada yaşamasını hayal edenler, sınırların, sınıfların ortadan kalkması davasına el verenler için, apaçık. Medyada ya da başka mecralarda böyle tarif edilmiyor, birçok seçmen tarafından böyle görülmüyor, herkesin kafası başka sorular ve başka önceliklerle meşgul olabilir. Bu, manzarayı daha az açık yapmaz. Su berrak, gökyüzü dupduru. Gözlüğü kirli olanlar ne derse desin.
Tarihten bizim payımıza, ayrımcılık, halk düşmanlığı konusunda kendi rekorunu her gün kıran bir tanesi düştü. Her gün onu yaşıyoruz. Belki 12 numaralı formayla yeniden, belki ilk turda çıkar. Belki kimsenin aklına bile gelmeyecek goller attığını görürüz daha. Ama bu ülkenin her yanında “yeni yaşam çağrısı” ile bir araya gelen her renkten güzel insanlar burada ya; zalime “Sen ne dersen de” demek için, gerçek bir demokrasinin ne olduğunu bilerek ve onu talep ederek ayakta ya, bir kenara yazılacak olan o. Bugünlerin payına bir de böyle umutlu başlangıçlar düştü çünkü, unutulmasın.

 

Evrensel'i Takip Et