Gül\'ün AKP\'nin başına dönüşü mümkün mü?
AKP geleneğinin en önemli iki ismi arasındaki ‘soğuk savaş’ın kendini hissettirdiği günler yaşıyoruz.
Abdullah Gül, bir süre öncesine kadar cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin sorulara, bu konuyu Erdoğan ile aralarında konuşacaklarını ifade eden yanıtlar veriyordu. Ancak, görev süresinin dolmaya yaklaşması ile birlikte Gül’ün yavaş yavaş Erdoğan tarafından ötelendiğine tanıklık etmeye başladık.
Önceki gün Abdullah Gül’ün, görev süresinin dolmasının ardından partisi AKP’ye döneceğini açıklaması, AKP MKYK’nin da Gül’ün bu açıklamasından çok kısa bir süre sonra Erdoğan’dan boşalacak genel başkanlık ve başbakanlık koltuğunu belirlemek için 27 Ağustos’ta kongre toplama kararı alması bu gerilim açısından son derece kritik anlamlar içeriyor.
AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik, her ne kadar kapılarının Gül’e açık olduğunu söylese de, kongreyi Erdoğan’ın başkanlığında toplayacaklarını ve genel başkan ile başbakanın aynı kişi olacağını vurgulaması başlı başına Gül’ün önünü kesme formülü anlamına geliyordu. Zira Gül milletvekili olmadığı için zaten başbakan olamıyordu.
Çelik, “Kongre tarihinin 27 Ağustos’a, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı görev süresinin bitmesinden bir gün önceye alınması, Gül’ün genel başkanlığının engellenmesi midir?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Bu tarih Sayın Gül’ün gelmesiyle ilgili değil Sayın Başbakanın gitmesiyle ilgilidir.” Bu aslında ilk bakışta son derece teknik bir açıklama olarak görülse de, politik imasının “Biz kendimizi Erdoğan’a göre ayarlıyoruz, Gül’e göre değil” anlamına geldiği de açıktır. Çelik’in Gül’e dair açıklamasının dolaylı bir anlamı da şudur: “Erdoğan, sizi genel başkanlık ve başbakanlık koltuklarında görmek istemiyor.”
Gül’ün, 15 Temmuz 2014 günü gerçekleşen TOBB’nin Genel Kurulu sırasında yaptığı “Şüphesiz ki bundan sonra da milletime hizmet etmeye devam edeceğim. Millete hizmet etmenin çok yolları vardır. Bunun nasıl olacağını hep birlikte göreceğiz” açıklamasından sonra yine önceki gün basının önünde AKP’ye dönerek siyaset yapma isteğini ifade etmesi dikkat çekicidir.
Bu iki açıklama da, Milli Türk Talebe Birliği yıllarından beri siyasette birlikte davranan Erdoğan ile Gül arasındaki ilişkinin bugün ciddi bir kriz içinde olduğunu gösteriyor. İkili arasındaki gerilimin yeni olmadığı biliniyor ancak bu son durum önümüzdeki dönem AKP’nin gidişatına ilişkin tercihler bakımından da sonuçlar içeriyor.
Gül, AKP MYK toplantısının yapıldığı günde AKP’ye dönüşünü ilan ederek, kongre tarihinin 27 Ağustos’tan ileri bir tarihe, yani kendisinin dönüşünü de dikkate alan bir tarihe alınmasını sağlamak istemiş de olabilir. Ama Gül, deneyimli bir politikacı olarak Erdoğan’ın bu derece ağırlığının olduğu bir AKP’de şu an için bunu sağlayamayacağını da hesap etmiş olmalıdır.
Bu açıdan ele alındığında Gül belli ki, AKP’ye dönüşünü ilan eden açıklamayı, AKP içindeki ve kamuoyundaki etkisini ölçmek için yapmıştır. Yani bir anlamda Erdoğan’ın kendisini ‘sessizce’ öteleme tutumunu aşmak için bir hamle yapmıştır. Bu tutumuyla Gül’ün kamuoyunda ve AKP içinde bir tartışma yaratmak istediği açıktır. Muhtemelen de bundan sonraki tavrını bu hamlesinin yaratacağı etkiye bakarak belirleyecektir.
27 Ağustos’ta AKP’nin başına gelecek isim, 2015’teki seçimlere kadar partiyi taşıyacak Erdoğan’a bağımlı bir isim olacak. Bu ismi de zaten Erdoğan belirleyecek.
Gül ise, 2015’teki seçimlere kadar kendisinin adaylığına ilişkin gerekli ortamın oluştuğunu görürse adaylığını ilan edecektir. Bunun için de kamuoyunda bu açıdan bir talep oluşturup, bu talebin AKP içinde kendisini destekleyenlerin sayısını artırıcı bir basınç yapmasını umduğunu tahmin edebiliriz.
Bu sürecin nasıl yaşanacağını şimdiden öngörmek kolay değil.
Ancak Erdoğan’ın, iktidarını Gül gibi yüksek profilli bir isimle paylaşmak istemediği ortadadır ve şu ana kadarki gelişmeler de bunu gösteriyor. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte bu gerilimin etkileri sürecektir.
Evrensel'i Takip Et