‘Yabancı olarak doğmak’…
Fotoğraf: Envato
İçimdeki İstanbul Foğrafları”nı okuyorum. Mario Levi, İstanbul’da ‘yabancı olarak doğmanın’ kendi suçu olmadığını söylüyor söylemesine, ‘yerli olarak doğana’ inat, tüm yabancı doğmuşluğuyla İstanbul’u dolaşıyor, dolaştırıyor, eskilerden kalma anıların fotoğraflarını, yerli doğmuş bana gösteriyor. O fotoğrafların içinde ben de varım. Yerli doğdum ama içinde bulunduğum fotoğrafları, yabancı doğanlarla birlikte yaşadım. Mario Levi’yi duygusal olarak kolayca ve derinden algılıyorum…Farklı zaman dilimlerinde de olsa aynı yerlerde gezinmiş, benzer fotoğraf kareleri biriktirmişiz. Daha doğrusu benzer fotoğrafların bende de olduğunu, Mario Levi’nin yazdıklarını dinledikçe hatırlıyorum. Mario Levi’yle sanki ikiz kardeşmişiz, arkadaşmışız, tanışmasak da hiç ayrı kalmamışız gibi geliyor. O yabancı olarak doğmuş ama yerli; ben yerli olarak doğmuşum ama yabancı olamamışım, yıllar aktıkça yerli kimliğimle barışamamışım.
Kitabı okudukça hüzünleniyorum. Kaybolan ‘yabancı doğmuşlar’, diller; şehir de onlar kayboldukça kayboluyor, değişiyor, dönüşüyor, çoğu değerleri silinirken sözüm ona medenileşiyor. Medeniyetin vardırdığı, ‘yerli doğmuşlar’ damgalı şehrim…Bana yerli doğduğumu ama yaşadığım şehre yabancılaştığımı anımsatıyor; şehirde yerli kimliğimle niye barışamadığımı daha iyi anlıyorum.
Kitabı usulca yanıma bırakıyorum, şehri bir sonraki okuma anına kadar terk edip, şu an ayak bastığım toprakların gerçekliğine dönüyorum. Bu topraklarda Aristo gezinmiş, okul kurmuş, öğretmiş, tartışmış. O günün yerlileri onu ‘yabancı doğmuş’ olarak mı görürlermiş, bilemiyorum. Aristo’nun denize girip girmediği sorusuna da yanıt bulamıyorum. Ben, bugünün burada ‘yerli doğmuşları’ gözünde ‘dışarılıklı doğmuş’ olanım. Buralarda da yıllar önce ‘yabancı doğmuşlar’ ve diller kaybolmuş; onlar kayboldukça görmediğim fotoğraflar da silinmiş. Şimdilerde yazları da olsa yerleşen ‘dışarlıklı doğmuşlar’ artıyor; diller çoğalmıyor ama medeniyet yeşeriyor. Medeniyet yeşerdikçe yeşermiş ağaçlar, toprakların kendi bitkileri kayboluyor. Dışarlıklı doğmuş geldi mi, önce evin harçsız taş bahçe duvarlarının yerine tel örgülü beton direkler koyuyor, bahçedeki doğal bitki örtüsünü söküp, yerine geldiği şehrin bahçe hatta saksı çiçeklerini ekiyor. Aristo denize girer miydi, bilemiyorum ama otomobillerini denizle yemek yediği lokantanın arasına park eden dışarlıklıların, denize girseler de otomobillerini seyretmekten keyif aldıklarını biliyorum. Bura topraklarını özel kılan her şey, medeniyetin adımlarıyla giderek fotoğraflarda yaşar kalıyor.
Mario Levi’yi okudukça şehrin kaybolmuşluğu yanı sıra bura topraklarının da hikayeleriyle kayboluyor olmasına hüzünleniyorum. Şehirde ‘yabancı doğamadım’, yerli doğmuş kimliğimle barışamadım; bu topraklarda ‘dışarlıklı doğdum’, bu kimliğimle barışığım. Fotoğraf topluyorum, olur ya, gün gelir hikayelerini kendime dıştan bakarak yazarım. Mario Levi’nin yaptığına özenerek…
- Yücel Sayman'ın eşinden veda notu 17 Aralık 2021 04:40
- Taburcu olmak/tezkere bırakmak 30 Ekim 2021 23:16
- YAE atışması üzerine 17 Ekim 2021 00:14
- Gülünç bile olmayan bilinçli davranışlar 12 Eylül 2021 00:12
- Makul ve makbul olmayan dilin yakın tarih serüveni 05 Eylül 2021 00:12
- Yıllara meydan okuyan kitap 22 Ağustos 2021 00:13
- Güvenlik/Özgürlük: Son aşamalara doğru 08 Ağustos 2021 00:12
- Sınırları aşan kitlesel hareketlilik 01 Ağustos 2021 00:12
- Yansımalar 27 Haziran 2021 00:30
- Yeşiller Partisi 13 Haziran 2021 00:15
- Yetilerimi kamulaştırmışlar!.. 06 Haziran 2021 00:50
- Şaşırtabildiklerimizden misiniz?.. 09 Mayıs 2021 00:02