20 Ağustos 2014 00:36

Sorunları Suriyeliler mi getirdi; Yoksa?

Sorunları Suriyeliler mi getirdi; Yoksa?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sanki Suriyeliler Türkiye’ye gelmeden önce, komşu çocukları hiç kavga etmiyordu da Suriyeli çocuklar gelince çocuklar arasında kavgalar başladı?
- Sanki Suriyeliler Türkiye’ye gelmeden önce, kiralar üç otuz paraydı da Suriyeliler gelince beş yüzlere, binlere fırladı?
- Sanki Suriyeliler Türkiye’ye gelmeden önce, Türkiye’de işsizlik yoktu da, ücretler zirvedeydi de Suriyeliler gelince 400’e 500’e düştü?
- Sanki Suriyeliler Türkiye’ye gelmeden önce, hırsızlık yoktu, herkes kapısı bacası açık yatardı da hırsızlığı Suriyeliler icat etti?
- Sanki Suriyeliler Türkiye’ye gelmeden önce, hiçbir kiracı ev sahibini öldürmemişti de bunu ilk kez Suriyeliler yaptı?
Oysa bunların hepsi vardı Türkiye’de ama şimdi bir günah keçisi bulundu!

Eyyamcı yerel politika erbabı ve yerel yöneticiler, ırkçılar, şovenist çevreler, fırsatçı “muhalif” çevreler, şovenist, ırkçı medya organları, halkları birbirine kırdırmayı varlık sebebi yapan kontra güçler, göçle gelen sorunları ya da var olan sorunların büyümesini bahane ederek, “Güllük gülistanlık ülkemizi Suriyeliler berbat ettiler. Onları kovarsak, ne kiraların yüksekliği ne ücret düşüklüğü, ne komşular ve çocuklar arasında kavga, ne hırsızlık haydutluk kalır” propagandası yürütüyor.

Bu yalanlara kanan çocuklar, gençler, işsiz güçsüzler, aklı karışık düşük ücretin ve işsizliğin bunalttığı işçiler; kontra güçler ve ırkçı şoven siyasi çevreler tarafından vurucu bir güce dönüştürülüp, polis güçlerinin de desteği ile kentin yoksul semtlerini terörize ediyor. Daha da kötüsü, ırkçı-şoven güçler ve kontrgerilla yoksulluğun, işsizliğin kıskacında, bir kurtuluş yolu arayan işsizleri, yoksulları kendi militanları haline getiriyor. İşte bu yalan propaganda ve istismarcılık üstünden sürdürülen yalan propaganda, sonunda “Gaziantep’in suyuna Suriyeliler fare zehri kattı; 10 kişi öldü!” kara propagandasıyla Göbelsçi bir düzeye de ulaştı. Bu elbette çok açık bir yalandı, yetkililerden de “yalan” açıklaması geldi.

Ama artık anlaşılmaktadır ki kontra güçler ve ırkçı şoven çevreler, medyadaki uzantılarını da kullanarak kara propagandada sınır tanımayacak ve her gün yeni bir yalanla, her gün şu ya da bu biçimde ortaya çıkan sorunları istismarda sınır tanımadan yollarına devam edecektir.

Bu yüzden de ırkçı, şoven çevrelerin kontra güçlerin “Yalanları açığa çıktı” diye kendiliğinden yalan propagandadan, halkları birbirine karşı kışkırtmadan vazgeçeceklerini beklemek hayaldir. Tersine bu güçler, yalanlarına karşı mücadele sürekli olduğu ve halk içinde ciddi bir aydınlatma ve örgütlenme çabası yürütüldüğü ölçüde etkisizleştirilebilecektir.
Ve elbette bu aydınlatma faaliyetinin merkezinde halkların kardeşleşmesi, işçi sınıfı enternasyonalizmi çerçevesinde birlik; emperyalist müdahaleler ve bölgedeki gericiliklerin oyunlarına karşı Türkiyeli, Suriyeli, Iraklı, Arap, Türk, Kürt, Türkmen, Ermeni, Êzidi… demeden tüm halkların ortak mücadelesini savunma olacaktır.

Eğer bir kentin nüfusuna bir-iki yıl içinde kent nüfusunun dörtte biri kadar yeni nüfus eklenirse, konut sorunu da işsizlik sorunu da, pek çok başka ekonomik-sosyal sorunlar da ortaya çıkar. Suriyeli düşmanlığının had safhaya ulaştığı Antep’te de bu olmuştur. Ama bütün bu sorunların büyüyüp devasa boyutlara varmasında Suriyeli göçmenlerin hiçbir sorumluluğu yoktur. Tersine Suriye’deki çatışmaya müdahale eden ve mülteciliği Esad’ı devirmenin dolaysız unsuru olarak kullanmak isteyen Türkiye Hükümetinin, Suriye ve bölge politikası vardır. Suriyeli göçmenleri yerinden yurdundan edip canlarını kurtarmak için Türkiye’ye; Antep’e, Ankara’ya İstanbul’a… sürükleyen de bu politikadır. Bu yüzden de Antepli, Urfalı, İstanbullu, Ankaralı …. işçiler, emekçiler, çeşitli halk kesimleri de sorunu çözmek istiyorsa, bölgedeki gelişmelerin en baş kurbanı olan Suriyelileri değil, onları yerinden yurdundan eden hükümetin ve bölge gericiliklerinin politikasını hedef almalıdır.

Hele de bugün bu politikaların teorisyeni ve mimarı olan Ahmet Davutoğlu’nun adım adım başbakanlığa yürüdüğü şu günlerde bu politikaları sorgulamak, bu politikalara karşı mücadele etmek daha da önem kazanmıştır. Ki, Suriyeliler bu mücadelede Türkiye halklarının mücadele edeceği değil birleşeceği bir kesimdir.

Yoksa Suriyelileri suçlamak, onların yeniden kamplara kapatılmasını istemek ya da “Bizim ülkemizden gitsinler de nereye giderlerse gitsinler” gibi sorumsuz, vicdani de olmayan tutumlar işçilere, emekçilere, her kesimden halka yakışmaz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa