24 Ağustos 2014 00:10

Restorasyon ( Karşı devrim) hareketi

Restorasyon ( Karşı devrim) hareketi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçilmiş Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ahmet Davutoğlu’yu “AKP’nin Genel Başkan ve Başbakan Adayı” (*) ilan etmesinden bir gün sonra bir basın toplantısı düzenleyen Ulaştırma Eski Bakanı Binali Yıldırım da Tayyip Erdoğan ve yeni AKP’sinin “küskünler” kuyruğuna katıldı.
Binali Yıldırım, Erdoğan’a en yakın adamlardan birisi, hatta birincisi olarak biliniyordu. Daha 2-3 hafta öncesine kadar da Erdoğan’ın boşaltacağı koltuklara en yakın aday olarak görülüyordu. Ve AKP içinde de başbakanlığa en layık kişi olarak gösteriliyordu. Nitekim Erdoğan’ın “istişareleri”nde de Davutoğlu’dan bile fazla destek bulduğu ama sonuçta Erdoğan’ın “tek seçici” olarak Davuoğlu’yu aday gösterdiği belirtiliyor.
Öyle ki, Davutoğlu’nun aday ilan edildiği toplantıya katılmayan ama tam da o toplantı sırasında, bir gün sonra Binali Yıldırım’ın basın toplantısı düzenleyeceği duyulduğunda, herkes, “Herhalde Davutoğlu’ya destek vermek için basın toplantısı yapacak” demişti. Ama öyle olmadı. Tersine Yıldırım, sözcüklerle “Davutoğlu’ya başarılar” dilese ve “Bizde makam mevki kavgası olamaz” gibi ortalama “AKP’li hoşnutsuz adam” sözcükleri kullansa da aslında Davutoğlu’nun değil kendisinin başbakanlığa layık olduğunu çeşitli vurgularla söyledi. Üstelik, “Ben hiçbir zaman görev beklentisi içinde olmadım. Hızlı trenler yapmamışsanız, hava yolunu halkın yolu haline getirmemişseniz, başbakan olmuşsunuz neye yarar!’’ diyerek aslında Davutoğlu’nun başbakan olmak için arkasında hiçbir eserin olmadığını da, onu biraz da aşağılayarak ilan etti.
Ama tabii Eski Bakan Yıldırım yanılıyordu. Çünkü Davutoğlu’nun arkasında da çok ciddi bir “eseri” vardı!
Türkiye’nin dış politikasını yeni Osmanlıcı çizgiye çekmek ve “komşularla sıfır sorun” politikasıyla başlayıp, ülkeyi bütün komşularıyla sorunlu hale getirmek onun eseriydi!
Aslında böyle bir eser, “normal koşullarda”, “normal bir ülke” için “Yüce Divanlık” bir suçtur. Ama Türkiye’de, devr-i AKP’de normal şeyler olmuyor; normal olan anormal, anormal olan normal sayılıyor! Bu yüzden de “tek eseri” ülkenin dış politikasını batağa sürüklemek olan kişiden başbakan yapılıyor. Tıpkı ülkenin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ilişkilendirilen kişinin cumhurbaşkanı seçilmesi gibi! Davutoğlu’nun büyük yıkımını bir zafere dönüştüren ise bu yıkımı Erdoğan’la birlikte, onun büyük desteği ile yapmış olmasıdır. Yani yıkımın suç ortaklarından birisi cumhurbaşkanı, diğeri başbakan olmuştur!
Ve bu ikili, olsa olsa ülkeyi kıyamete doğru sürükler!
Binali Yıldırım, onca siyaset deneyiminden sonra “Başbakan adayının arkasında yollar, hızlı tren, hava meydanları olmalı” gibi “hizmet eserleri” olmamasına şaşıyor.
Oysa bugüne kadar Erdoğan’ın en yakınındaki kişi olarak Binali Yıldırım da bilir ki, AKP’de yüce ‘Yaradanın’ bir kişiye “Yürü ya kulum” demesi için arkasında Erdoğan’ın olması gerekir. Bu sefer Erdoğan, Davutoğlu’nun arkasında olmuştur.
Onun için de Binali Yıldırım hayal kırıklığına uğramıştır. Hele o “havuz medyası” organizasyonunda “havuzun başındaki güvenilir kişi” olarak, böyle kenara itilmeyi hak etmediğini düşünüyor, düşündükçe de “içi kararıyor” olmalı!
Bundan sonrası için de Davutoğlu, şunları söyledi: “Bundan sonra da bu restorasyon hareketinde AK Parti kadroları omuz omuza olacaktır. …Bu devlet ve demokrasi restorasyonu hareketi içinde AK Parti’nin kökleşmesi hareketinde yepyeni bir dönem yaşanacaktır….”
Davutoğlu’nun bu konuşmasında en dikkat çekici kavram “restorasyon” kavramıdır.
“Restorasyon” “eskinin aslına uygun olarak yeniden inşa edilmesi”dir. Tarihte de iki büyük restorasyon dönemi vardır. Birincisi, 1644 İngiliz Devrimi sonrasında, devrimin yenilmesiyle 1666’da başlayan dönemdir. İkinci restorasyon dönemi ise 1789 Fransız Devrimi’nin kıta çapında yenilgisine karşılık gelen Napolyon’un yenilmesinden sonra 1815’de toplanan Viyana Kongresi’nin Avrupa’daki devrimin kazanımlarının ortadan kaldırılarak Krallara ve Kiliseye eski haklarının iade edilerek eski düzeni yeniden inşası girişimidir. Dolayısıyla restorasyon, devrimlerin kazanımlarının ortadan kaldırılarak eski düzeni yeniden kurmak isteyen bir karşı devrim girişimidir.
Davutoğlu herhalde Türkiye’nin iki yüz yıllık ilerlemesinin ne kazanımı varsa onları ortadan kaldırarak, eski düzeni, yeni koşullarda olabildiği kadar aslına uygun olarak yeniden kurmayı kastediyor. “Yeni Osmanlıcılıkla kastettikleri” de bu olmalı. Ki, Erdoğan’ın Davutoğlu’da bulduğu da bu “karşı devrim teorisi”nin eksiksiz halidir.
Ama tarih de bize açıkça gösteriyor ki; her restorasyon girişimi, eninde sonunda bir devrimle alt edilmiştir. Ve insanlığın ilerleyişini Davutoğlu ve Erdoğan’ı cebinden çıkaracak kişiler (güçler) bile durduramamıştır.

(*) Gerçekte Davutoğlu’yu Erdoğan partiye genel başkan, hükümete de henüz resmen yetkisi olmadığı halde başbakan olarak atamıştır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa