25 Ağustos 2014

Kandil’le görüşme, neden şimdi?

Müzakereden sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, geçen hafta katıldığı bir televizyon programında “Heyetimizin Kandil ile direkt görüşmesini arzu ediyorum” demişti. İmralı’da devlet heyetleri ile Öcalan arasındaki görüşmelerin başladığı dönemin başlarından bu yana Kandil; yani KCK yönetimi, görüşmelere doğrudan katılmak istediğini defalarca açıklamıştı. Ancak bu talep, her defasında AKP Hükümeti tarafından reddedilmişti.
Peki, şimdi ne oldu da “Kandil’le direkt görüşme arzusu” ortaya çıktı?
Eğer bu arzunun AKP Hükümetinin çözüm sürecini rayına oturtup hızlandırmak istemesinden kaynaklandığını düşünüyorsanız fazla iyimsersiniz. Çünkü devleti/AKP Hükümetini, Kandil ile doğrudan görüşmeye zorlayan ‘çözüm süreci’ ile ilgili kaygıları değil; dışında kaldıkça daha fazla açmaza sürükleneceği bölgesel gelişmeler ve bu gelişmeler içinde Kürt hareketinin üstlendiği rol olmuştur.
AKP’nin Suriye’de Esad rejimini devirmek, Rojava’da Kürtlerin özerkliğini engellemek ve Irak’ta Şii Maliki Hükümetine karşı Sünnilerin etkisini arttırmak için IŞİD’e her türlü desteği verdiğini artık bilmeyen yok. Ancak bu politika nedeniyle kazandığı güç ve pozisyon, bugün IŞİD’i büyük oranda AKP tarafından yönlendirilebilecek bir örgüt olmaktan çıkardı. IŞİD, artık kimsenin göz ardı edemeyeceği bir güç ve bölge halkları için büyük bir tehdit haline geldi. Öte yandan bu süreçte PYD ve PKK; hem Rojava’da, hem Irak’ta IŞİD saldırganlığını durdurabilen, ona karşı savaşma kabiliyetine sahip en önemli güç olarak öne çıktı. Bu güç; IŞİD barbarlığından kaçan Êzidî’nin de, Hıristiyan’ın da, Türkmen’in de kurtarıcısı oldu. Bu nedenle, dün Suriye’ye müdahale politikalarında Türkiye’ye en büyük desteği veren ve IŞİD’in var edilmesinde en az AKP kadar sorumlu olan Batılı emperyalistler, bugün ‘yeni tehdit’ olarak gördükleri IŞİD’i durdurabilmek için PKK’yi ‘terör örgütleri’ listesinden çıkarmayı tartışıyor. Dün Türkiye-ABD güdümlü Suriye muhalefetinin hiçbir toplantısına PYD’yi çağırmayan ve hatta PYD’nin Cenevre-2 görüşmelerine katılmasını engelleyenler, yeni durum karşısında bu politikalarını gözden geçiriyorlar. Öte yandan bölgesel kamplaşmanın diğer tarafında yer alan İran’ın uzun bir süreden beri Kandil ile görüşmeler yaptığı da biliniyordu.
Özetlemek gerekirse; KCK/PYD, yeni tehdit IŞİD’e karşı mücadele ve bölgenin yeniden dizayn edilmesinde artık hiçbir uluslararası gücün göz ardı edemeyeceği bir konuma geldi. Ve uyguladığı politikalarla Türkiye’yi stratejik derinliğin çukuruna iten Davutoğlu’nun yeni hükümetinin bu durumu göz ardı ederek bölgesel denklemin içinde yer tutma koşulları büyük oranda ortadan kalktığı için, “Kandil’le görüşme arzusu” ortaya çıktı! Tıpkı Cenevre-2 toplantısı öncesinde PYD ile doğrudan görüşmeler yapılması gibi. O zaman da Türkiye destekli muhalefetin toplantıya güçlü gidebilmesi için PYD ile ilişkilerin dengelenmesi gerekiyordu. Ancak bu görüşmeler AKP’nin, Kürtlerin Rojava’da PYD öncülüğünde kurdukları demokratik yönetimleri ortadan kaldırmak için el Nusra ve IŞİD’e her türlü desteği vermesini de engellememişti.
Türkiye’de, Kürtler ağızlarıyla kuş tutsa, “Bakın, Kürtler kuşu ağızlarıyla tutuyor!” diye muhalefet edecek ulusalcı-milliyetçi bir cephe olduğu malum. Bunların daha şimdiden  “AKP-PKK iş birliği” ve “ihanet”i üzerine söylemedikleri söz yok. Kandil’le doğrudan görüşmelerin başlamasından sonra nasıl bir propaganda yapacaklarını varın siz düşünün. Ancak Vatan gazetesinden Ruşen Çakır ile görüşen KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, görüşmeler başlamadan bu kesimlere yanıt niteliğinde açıklamalar yapıyor. Bu röportajda, AKP’nin istemeyerek de olsa, başka yolu kalmadığı için kendileriyle görüşme yapma noktasına geldiğinin altını çizen Bayık, “Hükümet bu noktaya geliyorsa o zaman biz mücadele etmeyelim. Hayır, tam tersine burada daha çok mücadele ile Türkiye’nin atması gereken adımları bir an önce attırmak gerekiyor. Bu hem Kürtlerin hem Türkiye’deki bütün halkların, kültürlerin çıkarınadır” diyor.
Devletin/AKP Hükümetinin KCK ile doğrudan görüşmeler yapma noktasına gelmek zorunda kalması, en başından beri söylediğimiz gibi, ‘Müzakere sürecinin bir mücadele süreci’ olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Çünkü “Kandil’le direkt görüşme arzusu”, bu konudaki taleplere uzun bir zamandır kulak tıkayan AKP Hükümetine ve desteklediği güçlere karşı ülkede ve bölge genelinde sürdürülen mücadelenin bir kazanımıdır. Ve bu kazanım, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi ve Kürtlerin özerkliği için Kürt hareketi ve ülkedeki demokrasi güçlerinin daha güçlü ve birleşik bir mücadeleye olan ihtiyacını ortadan kaldırmak bir tarafa, bu ihtiyacı büyütmektedir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

OVP masada

OVP masada

Kamu, metal ve liman başta olmak üzere toplu sözleşme ve zam sürecindeki yüz binlerce işçiye orta vadeli programda yer alan düşük zam dayatılıyor. Patron, iktidar ve sendikal bürokrasi eliyle işçilere kabulettirilmek istenen bu zehirli programa karşı işçiler, birleşmek ve insanca yaşanacak ücret talebini kazanmak için yol arıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİSAM: Açlık sınırı 22 bin 886 TL, yoksulluk sınırı 79 bin 165 TL.

Evrensel'i Takip Et