Sendikasızlaştırmada ustalık dönemi: Diren Eğitim Sen!
Türkiye’nin zaten hiç parlak olmayan sendikal örgütlülük düzeyi AKP iktidarı süresince dibe vurdu. Yüksek işsizlik oranlarının yanısıra esneklik/ taşeronlaştırma gibi emek gücü piyasalarını tümüyle güvencesizleştiren politikalar, sendikal haklara yönelik yasal ve idari kısıtlamalar ve nihayet Hükümetin sendikacılara hakaret etmeye vardırdığı sendika karşıtı tutumuyla bugün işçilerin sendikalaşma oranı yüzde 10’un altında.
Ayrıca bizi bu orana ulaştıran hesaplama yönteminin uluslararası alanda kabul edilmediğini de vurgulamak gerek. OECD veya ILO tarafından kullanılan hesaplama yöntemleriyle Türkiye’deki sendikalaşma düzeyi bu oranın da çok daha gerisinde.
Buna karşılık kamu görevlileri bakımından ise bambaşka bir tablo söz konusu. Resmi Gazete’de yayınlanan 2014 istatistiklerine göre kamu görevlilerinin yüzde 70’inden fazlası örgütlü. Yani AKP iktidarı zamanında kamu çalışanlarında sendikalaşma yüzde 151 oranında artmış. Ancak sadece bu rakamlara bakarak Türkiye’deki kamu sendikalarının birer “örgütlenme sihirbazı” olduğunu düşünürsek yanılırız. Çünkü bu “hüner” esasen tek bir konfederasyona ait; Memur- Sen’e.
Son olarak almayı reddettiği zam ve enflasyon farkıyla gündeme gelen Memur- Sen, AKP iktidarı zamanında üye sayısını yüzde 1715 oranında arttırmış. Örgütlü kamu görevlileri arasındaki temsil gücü 2002’de yüzde 0.06 düzeyindeyken, bugün yüzde 48’e ulaşmış. Memur-Sen’e bağlı sendikalar 11 hizmet kolunun tümünde yetkili.
Memur-Sen, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonuna (ITUC) üyelik talebi ‘bağımsız olmadığı’ gerekçesiyle reddedilmiş, yandaşlığı uluslararası raporlarla tescilli bir konfederasyondur. Ve çalışanları belli bir sendikada örgütlenmeye zorlamak da tıpkı örgütsüzlüğe zorlamak gibi bir sendikasızlaştırma yöntemidir. Böylece örgütlülüğün biçimsel koşulları oluşturulurken, patron güdümündeki sendikaların yetki alması sağlanır.
Memur-Sen’in AKP döneminde hızla artan üye sayısı, KESK’e uygulanan tasfiye politikalarıyla birlikte düşünüldüğünde ise bu istatistikleri kamu çalışanlarının sendikalaşma oranlarından ziyade, büyük ölçüde, sendikasızlaştırmanın boyutlarını ortaya koyan veriler olarak değerlendirmek gerekir.
Özellikle sağlık alanındaki kamu emekçilerinin Memur-Sen’e bağlı Sağlık-Sen Sendikasında örgütlenmeye zorlandığı, AKP’nin bu yolla yaptığı sendikal hak ihlalleri ITUC’un 2012 yılı Türkiye raporunda açıkça yer almış. Rapora göre, KESK’e bağlı hastane çalışanları Hükümete yakın olan Sağlık- Sen’e üye olmaya zorlanmış ve bu yolla 30 üyenin KESK’ten istifa etmesi sağlanmıştır.
AKP iktidarı, yandaş sendikaya üye olmayı kamuda bir atama kriteri haline dönüştürmüştür. Örneğin Bursa Milli Eğitim Müdürlüğüne yapılan 22 vekil şube müdürü atamasını iptal eden Bölge İdare Mahkemesi verdiği kararda “Atanan 22 personelin tümünün aynı sendikaya üye olması dışında hiçbir kriter gözetilmedi” iddiasının idare tarafından çürütülemediğini vurgulamaktadır.
Bu bağlamda AKP’nin en fazla hedef aldığı sendikalardan biri de Eğitim Sen’dir. Üyeleri geçici görevlendirmelerle sürülmekte, tehdit ve tacizlere maruz kalmakta, hukuksuz soruşturmalara muhatap olmaktadır. Son olarak Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı yönetici değerlendirme sonuçlarına göre de sözde “Gerekli puanı alamadığı için” yöneticilik görevinden uzaklaştırılan 7 bin eğitimcinin çok önemli bir bölümü Eğitim Sen üyesidir. Böylece muhalif eğitimciler görevden uzaklaştırılırken geride kalanlara da gözdağı verilmektedir.
AKP iktidarı; eğitimcileri bir “işletme maliyeti” haline dönüştüren performans sistemini aynı zamanda bir sendikasızlaştırma unsuru olarak da kullanmaktadır. Ancak unutmamak gerekir ki; Türkiye’de kamu çalışanlarının sendikal hakları büyük mücadeleler ve yaratılan fiili durumlar sonrasında yasalaşmıştır. Ve KESK de tüm bileşenleriyle her zaman bu mücadelenin en ön saflarında olmuştur. Dün olduğu gibi bugün de mücadelenin ve direnişin merkezinde yer almayı sürdürecektir.
Evrensel'i Takip Et