Kanlı Pazar'dan bugüne
Fotoğraf: Envato
Çok ülkenin Kanlı Pazar’ı vardır. Rus Çarlığının 1905’te, Kuzey İrlanda’nın 1972’de... İngiltere, daha yeni kendi Kanlı Pazar’ından dolayı özür diledi.
Türkiye’den sorumlu olan, Süleyman Demirel ise, “kimse yapmıyor, bari ben yapayım” deyip Isparta’da kendi Anıt Mezar’ını yaptırmakla meşgul.
Ben kendi yaşadığım Kanlı Pazar’ı anlatayım. Sene 1969. Aylardan Şubat. Şubat’ın 16’sı...
6. Filo’ya karşı en büyük kitlesel gösteri. Taksim’e vardığımızda, sözde toplum polisinin oluşturduğu set, Gezi Parkı’nda sosyalizm düşmanı İslamcı ve milliyetçi kesimlerin, Bugün gazetesinin (o zamanın Akit’i de diyebiliriz) bir haftadır süren ajitasyonu ile İstanbul’dan ve Anadolu’dan taşınan bir güruhu bir anda serbest bırakıyor. Başımıza yağmur gibi taşlar yağıyor. Ellerinde “6-7 Eylül’den kalma” sopalar... Ve kiminde de sustalılar. Toplum polisi, onları engelleyeceğine, bizim gerimizden gelen asıl kitlenin önünü kesiyor ve onları geri sürüyor. Biz meydana ilk girenler ise polisle birlikte “gericiler” tarafından oluşturulan tuzağa düşmüş oluyoruz. Toplum polisinin bakışları altında iki sosyalist bıçaklanıp, daha sonra hayatını yitiriyor. Dolmabahçe’de toplanan cemaat, bizden önce Taksim’e ulaşmadan, 6. Filo’ya kayıtsızca bakarak, ikindi namazlarını eda ediyorlar.
Bu “operasyon”un karargahı ise, “Muhafazakar milliyetçi gençliğin”, CHP’lilerden düşürüp, ilk ele geçirdikleri “kale” olan MTTB. (MTTB’yi onlara hediye eden, genç CHP’li ise daha sonra, CHP milletvekili olacaktı. Herhalde “mükafat” olarak!)
O MTTB’nin genç liderlerinden biri de, Çankaya’yı şu sıralarda terk etmek üzere olan Bay Gül. Bugünü hazırlayan tohumlar, o günlerde, MTTB’de atılmıştı. Oysa, MTTB, TİP’in ilk kitlesel toplantılarının yapıldığı, bu nedenle de sık sık “muhafazakar milliyetçi gençliğin Komünistler Moskova’ya” sloganları ile saldırdığı bir merkezdi. En radikalleri “Mücadele Birliği” idi. Ülkücülerden değil onlardan çekinirdik. Çünkü cennete gideceklerine inandıkları için, fanatikçe saldırırlardı. Oysa Ülkücüler sıkıştı mı kaçardı.
İktisat’tan sınıf arkadaşım Yücel Özbek’i yanı başımda üniversite bahçesinde acımasızca bıçaklayacaklardı. Yücel Özbek, 12 Mart darbesi sonrası gittiği Filistin’de, bir İsrail saldırısı sonucu öldü. Onun için sonradan Filistinci kesilen bu kesimin Filistin sorununu sömürmesini iğrenç buluyorum. Zaten Hamas da, İsrail saksısında yetişmedi mi?
Neyse...
O yıllarda gençlik hızla Kemalizm ve CHP’yi terk edip, sosyalizme kayıyordu. Tabanını yitiren Yüksel Çengel başkanlığındaki MTTB yönetimi, burayı, sosyalistlerin eline geçmesin diye, “emanet” olarak, “muhafazakar milliyetçi gençliğe” armağan edecekti. Daha sonra CHP’liler yine yanlış politikaları ile TMTF’nin de iki başlı olmasına ve fiilen kapanmasına neden olacaklardı. Onlar da daha sonra milletvekili olacaklardı. Üniversite Öğrenci Birliklerinin üst organları böylece işlevsiz hale getirilecekti.
MTTB eliti bugün Türkiye’yi yönetiyor. Bay Gül’ün, Deniz Gezmişlerden çekinerek 1969 yılında, okumakta olduğu İÜ İktisat Fakültesine gelemediği söylenir. Bay Gül, daha sonra Suudi sermayesinin sağladığı olanaklarla, yükselişin aşamalarını birer ikişer sıçrayıp, en üst makama kadar ulaşmayı başaracaktı. Bay Gül hem Cemaate, hem AKP’ye oynayınca, tüm şansını yitirdi. Bay Gül’ün, Cemaate, Sola, Kürtlere, Kemalistlere yönelik operasyonlarda “alet” olarak kullanılırken hiçbir itirazı olmadı. Yetkisini bir önceki C.Başkanı gibi, hasta tutsakların serbest bırakılması doğrultusunda vicdani olarak asla kullanmadı.
Bay Erdoğan, kamuoyunun tepkisini toplarken, o ise “iyi polis”i oynuyordu. Otoriterleşmeyi güçlendiren hiçbir yasaya itirazı olmadı. Bir iki kez olduysa o da, ne hikmet, tam Bay Erdoğan’ın ülkede olmadığı anlara denk düştü! 1960’lı yıllarda sosyalizm Türkiye’de kitleselleşirken, pıtrak başı gibi Komünizmle Mücadele Dernekleri oluşturuldu. (28 Şubat darbesi sonrası, ASİMKK Derneklerinin ve benzerlerini pıtrak başı gibi kurulması gibi)
Bay Gülen 60’lı yıllarda kahredici dualarını sosyalistlere yöneltiyordu, Erzurum KMD’nin genç başkanı olarak.
Ve sosyalistler Taksim Meydanında linç edilmeye çalışılıp, şişleniyordu. Şimdi birbirlerine lanet okuyorlar. Bay Gülen bir yandan “diyalog”dan bahsediyor, ama TV kanalları, hâlâ en keskin Kürt karşıtı programları, Genelkurmay paralelinde yayınlamaya devam ediyor. 1960’ların anti-komünist ruhunu anti-Kürt olarak günümüze taşıyor. Ve bazen yolu Kürt karşıtı eski solcu, likidatör, neo-liberaller ile de kesişebiliyor.
Onları buluşturan ise Kürt karşıtlığı oluyor.
Onlar Nurculuğu bile asimile edip Türkleştirerek, Said-i Kürdi adını bile sansür ediyorlar.
Bundan daha iyi “hizmet” olabilir mi?
- Vatansızlığı vatan eylemek 05 Aralık 2023 04:29
- Uzun mesafe koşucusuydu Osman 04 Kasım 2023 03:50
- Kitap yakmanın dayanılmaz ayıbı 02 Temmuz 2023 03:14
- İsveç’in de ATY’si var artık! 05 Mayıs 2023 04:14
- İhsan Doğan (Sinan Oza) ve Niyazi Dalyancı için 11 Nisan 2023 04:00
- Dünya Anadil Günü vesilesiyle 09 Mart 2023 04:15
- Soykırımı tartışmak 19 Ocak 2023 03:19
- Mahmut Baksi anısına 14 Aralık 2022 04:32
- Kendi kutsalına bomba koyan 06 Aralık 2022 04:10
- Yorum yetmez! 28 Kasım 2022 04:00
- Kesişen yollar 15 Kasım 2022 04:16
- Seyfo ya da kılıçtan geçirilmek 08 Kasım 2022 04:10