27 Ağustos 2014 00:10

Tayyiban (iç) savaş kabinesi kuruyor

Tayyiban (iç) savaş kabinesi kuruyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ekmek çarpsın ki doğru söylüyorum...
İnanmıyor musunuz?
- AKP iktidarı içinde RT Erdoğan liderliğinde Tayyiban
rejimi inşa ediliyor...
Diye yazıp duruyorsun bi’yıldır... Eee hani!?.
- İslami referanslar üzerinde Türkiye’yi yeniden kurma gayesi...
Dinci-muhafazakar kitlenin gerilim ve kutuplaşma üzerinden saflaştırma ve mobilizasyonu hedefi...
- Gelinen nokta itibariyle AKP, varlığını korumak için de hedeflerine ulaşabilmek için de iç savaşa kadar uzanan çizgiyi benimsiyor... Bile dedin yav...
Eee hani!? Adam sandıktan şaşmıyor... Gidiyor milli iradeye, alıyor yüzde 50 bilmem kaçı, çıkıyor...
- Gerilim ve çatışma günlük değil, stratejik yöntem olarak tercih ediyor... Deyip tutturdun...
Eee hani!.. Balkona bak balkona...
Şimdi de ‘savaş kabinesi kuruyor’ diyorsun...
Pekâla akideşlee... Bana yalancı çoban muamelesi çekmeyi bırakın da şunu okuyun:
“Siz siz olun, Davutoğlu öncülüğündeki yeni hükümeti, öyle sıradan bir hükümet olarak görmeyin.”
Yahu valla ben söylemiyorum... İçeriden aldım bilgiyi:
“Türkiye devrimini tamamlayacak bir yeniden yapılanmadan söz ediyoruz.”
Hâlâ mı ikna edemiyorum...
‘İçeriden aldım bilgiyi’ kabilinden sızdırma gazetecilik fiyakasından vazgeçiyorum...
Adlı adınca kaynağımı açıklıyorum...
İktidarın medya istasyonlarından Yeni Şafak’ın Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül yazıyor, bunları köşesinde  (22 Ağustos 2014)
Elbette, bu iktidarın niyeti kötü, hazırlık yapın filan diye uyarmıyor...
Hatta KONDA’nın “Yüzde 58 alacak Tayyip” anketinin izinden gidiyor da olabilirler...
Hani ahali çıkan sonuca inandı, nasıl olsa kazanacak, sandığa gitmeyim anasını satayım umutsuzluğuna kapıldı, deniyor ya...   
Belki o şekil... Devrim kabinesi geliyor, arada kalıp hepten zebil olmayın, herkes işine baksın intibaı yaratmak için lafını sakınmadan bunları yazıp duruyorlar... Olabilir...
Madem her bi’şeyi bilip duruveriyorsunuz, onu da siz buluverin gari...
Neyse, o bu... Adam çakmış köşesine başlığı:  

BAŞBAKAN DAVUTOĞLU VE TÜRKİYE DEVRİMİ       
Türkiye Devrimi...
Nasıl ama!
Eskiden olsa parti kapatmada delil olurdu... da maazallah bizimkiler göğsünü siper ererdi, AKP kapatılamaz! filan diye...
Kapatılmadı da şükürler olsun bugünü de gördük...
Dur, şarlamayın hemen, parti kapatılmasına ben de karşıyım valla...
İsterse gelsin IŞİD partisi kursun; hakkı...
İkinci partiye ne gerek var, oylar bölünür, diye düşünmüş olabilirler, diye münafıklık yapmayın...
Saptırmayın, meselemiz bu değil...
Ben Yeni Şafak Yazarı’na dönüyorum....

PROJE BU PROJE...

“Yeni Türkiye bir slogan değildir.
... Yeni Türkiye bir projedir.”
Karagül, yazısına böyle başlıyor. Altını çizdiği kelimelere, misal, “projedir”e dikkat etmemizi istiyor...
Müsaadenizle uzun alıntılarla devam edeceğim...
Bakar mısınız şu cümlelere; İslamcı gericiliğin tarih bilinci niyetine okumanızı öneririm:  
“Yeni Türkiye, Birinci Dünya Savaşının bitişinin, yeni bir ülke inşasının ilanıdır.”
Yazarın bahsettiği”... yeni bir ülke inşasının” hangi temelde kurulacağını tahmin etmek zor değil... De... kendi cümleleri için sabır...
Devam:
“... yüzyıllık vesayet dönemine cevabıdır, meydan okuyuşudur.”
“Yeni bir kuruluş sözleşmesi, yeni bir toplum sözleşmesidir.”
Cümlenin ikinci yarısına bakarak “Yeni anayasayı kastediyor sananlara, “Yeni bir kuruluş sözleşmesi”ni hatırlatırım...
Zaten Yeni Şafak Yazarı da maksadının derinliği iyi anlaşılsın diye açıyor:
“Yeni Türkiye demek dış politikada, ekonomide, sosyal politikalarda ve Türkiye’nin yüzyıllık perspektifinde köklü, yapısal değişimler demektir... ülkeye ve dünyaya bakışımızın kökten değişmesi demektir.”
Bu “kökten değişme” nasıl olacak?
“...bir Selçuklu, bir Osmanlı idrakiyle...”

DEFTER DÜRÜLECEK DE... KİMİN?
Karagül’de bunu şöyle anlatıyor:
“(Yeni Türkiye) Ulus devletten dünya devletine dönüşün yol haritasıdır. İçe dönük devlet olmaktan dışa dönük, coğrafya ve dünyaya açılan Türkiye demektir.”
İçe dönük devlet olmaktan çıkıp, “Selçuklu ve Osmanlı idrakiyle” nasıl olacaktır?
Herhalde bölge ve dünya coğrafyası şu Türkiye bi’dışa dönse’ diye dört gözle beklemiyor...
En azından Tayyip-Ahmet D. ikilisini Suriye savaşını kışkırtan politikasında böyle olmadığını gördük...
Öyleyse... Savaş mı?
Galiba... Ki Karagül, epey iddialı:
“Erdoğan ve Davutoğlu, güçlü bir kabinenin ve güçlü halk iradesinin desteğiyle yirminci yüzyıl parantezini kapatacak, defterini dürecek, yeni Türkiye’nin kuruluşuna imza atacaktır.”
Parantezler kapatılacak, defterler dürülecek.... Güle oynaya mı olacak acep?
Devam etsin ki soru işareti kalmasın geleceğimize dair:
“Selçuklu-Osmanlı birikimi, hafızası ve bilinci Erdoğan ve Davutoğlu üzerinden Cumhuriyet’e aktarılıyor. Dünyanın en güçlü siyasal mirası ile yeni bir kuruluş şekilleniyor.”
“Bu dönem, sadece Türkiye’nin değil coğrafyanın siyasal şekillenişinde derin izler bırakacaktır.”
Sahiden doğru... Suriye, IŞİD, Libya, Êzidi soykırımı şimdiden  “derin iz”ler bıraktı...
Devamı da böyle mi olacak?

KÜRESEL İKTİDAR DA ÖYLE DİYOR
Orası muğlak... Ama şu net, yazara göre:
“Yeni Türkiye, bu anlamda, ilk kez küresel iktidar paylaşımında bir aktör olarak öne çıkacaktır.”
“Cumhuriyet’in kuruluşundan sonraki ikinci kuruluş dönemi olacak... var olanı koruma adına verdikleri mücadeleden sonra Türkiye için yeni bir kuruluş stratejisi uygulanacak... ulus devlete sıkışmanın yerini... meydan okuma, coğrafyayı şekillendirme, yeni ortaklıklar alacak.”
Yeter gari, hani savaş kabinesi,  diye soran varsa diyecek söz bulamam valla.
İktidarın Yeni Şafakı’ndan bildiren zat daha nasıl açık yazsın hacı:
Küresel iktidar paylaşımında aktör olmak...
Coğrafyayı şekillendirmek...
Bunlar nasıl  olacak, bi’söyleyiverin hele...
Anlayın artık yahu...
“Erdoğan’ın güçlü liderliğinin öncülük ettiği büyük yürüyüş asıl bundan sonra kendini gösterecek.”
Ona göre hazırlanalım...  Daha fazla geç kalmayalım!
Ben bunu anladım... Siz?

Satır altından notlar...

DEVRİM SANDIKTAN ÇIKMAYACAK

Tamam, toplum sandıksal demokrasiye kaptırmış...
Siyasete katılmanın asli yolu olarak seçimi görme anlayışı ziyadesiyle yaygın...
Hasılı... Devrimci durum yaşamıyoruz.
Pekala: Devrim süreçtir; hayatın her alanında her daim yeniden üretilir; siyasal iktidar sorununa indirgenemez... Filan...
Bunlara da tamam...
Tabii, devrimin aynı zamanda bi’siyasal iktidar meselesi temel şartını unutmamak kaydıyla...
Bütün bu yol işaretlerini dikkate alsak da...
Memleketin sosyalist alemi nezdinde....
Şu biraz fazla değil mi?:
Her bi’şeyi seçime bağlamak...
Teoride değilse bile cari söylem ve pratikte, seçim meselesinde doz aşımı yaşanmıyor mu?
Hülasası...
İfrat ile tefrit arasında gidip gelmekten...
Seçimi yok saymaktan, siyasal mücadeleyi sandığa endeksli kılmaya evrilen tutumdan kurtulmak gerekmiyor mu?
Abartmıyor ya da kuruntumdan ibaret değilse bu vaziyet...
Bi’düşünelim derim...
Sandıktan her çıkanı yiyecek miyiz?*
Bu sorudan başlayabiliriz...

* “Sandıktan her çıkanı yemem.” Evrensel’de  Mustafa Yalçıner’in yazısında geçen cümleydi...  Galiba. Beğenip, not etmiştim ama yazarken bulamadım... Haliyle net tarih ve adres veremiyorum. Yanılıyorsam, haneme yazılsın...

DERKENAR DERS
Taraf Yazarı Amberin Zaman, köşesinde, eski mücadele arkadaşlarına sitem ediyor:
“İşin en acıklısı başörtüsü için omuz omuza mücadele verdiğimiz nice kadın arkadaşlarımız bizlere yapılanların karşısında sus puslar. Tam tersi vicdanları hırslarına esir düşen bazı hemcinslerimiz aleyhimizde yürütülen kampanyaların başkomutanlığına soyunmuş vaziyetteler.” (22 Ağustos 2014)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa