TEOG yerleştirme mucizesi
Fotoğraf: Envato
Temel eğitimden ortaöğretime geçiş sistemine yapılan başvurular sonuçlandı. Birkaç hafta boyunca bu köşeden yaptığım uyarıların gerçekleşip gerçekleşmediğini henüz bilmiyorum. Yalnız ilk gelen haberlere göre Aziz Nesin’in öykülerini hatırlatan, tam da bizim coğrafyaya hakim olan yaklaşım, anlayış, iletişim ve iş yürütme biçimini düşündürten sonuçlar ortaya çıktı. Bunlara geçmeden önce ortaöğretime yerleştirme sonuçlarına sayısal olarak bakalım.
Ortaöğretime geçişte tercih yapmama seçeneğini kullanan çok kalabalık bir öğrenci grubu var: yüzde 12.02. Yerleştirmeye esas puanı hesaplanan 1milyon 291bin 851 öğrencinin 155 bin 305’i hiçbir tercihte bulunmadı. Bu köşede belirttiğim sorunlardan biri olan tercih sisteminin insanları köşeye sıkıştıran, tez canlı, aceleye getiren özelliği ve insanları birden fazla seçeneği aynı anda düşünerek ve aşırı kaygıya sevk ederek tercihler yapmaya zorlaması nedeniyle öğrenciler ve aileleri stratejik davranarak tercih yapmadılar ve yaz döneminde gelen haberlere göre özel okulların ön kayıtlarında yaşanan patlamalara bakılacak olursa, kazara imam hatip liselerine veya meslek liselerine ya da hiç istemedikleri türden bir okula yerleşmek zorunda kalmamak için aileler imkanlarını zorlayarak çocuklarının ön kayıtlarını özel okullara yaptırdılar.Yani bir tür belirsizlik halinden korktukları için yaptılar bunu. Ama yerleştirme kılavuzunda bir bilgiyi mi dikkat almadılar acaba? Çünkü tercih yapmayanlar bile bir yere yerleştirildiler. Hiçbir tercih yapmayanların aşağı yukarı yüzde 87’si bir yere yerleştirildi. Bu yerleştirmelerin nasıl olduğuna dair bilgiye ihtiyaç var. Olur da, tercih yapmayanlar hedeflerine ulaşamazlarsa yerleştirilmiş oldukları bu okullara gitmek zorunda kalacaklar. Bekleyelim…
Sonuçlarda beklediğimin dışında bir durum var. Ben tercih yapanların A grubu tercihlerine yerleşme oranlarının bu kadar yüksek olacağını beklememiştim. Bu oran, yüzde 93 civarında olmuş. Oldukça yüksek… Yazılan 15 okul isminin bilinçli yapılmış bir tercihi yansıttığını varsayacak olursak büyük bir çoğunluk istediği okula yerleşmiş görünüyor. Yani bu, şu anlama geliyor. A grubu tercihlerine yerleşen bu 1milyon 57 bin 799 öğrenci o kadar mükemmele yakın düzeyde dengeli bir şekilde yerleştirilmişler ki, puan sırasıydı, ikamet edilen yerdi, en çok tercih edilen okul türüydü derken her şey cuk oturmuş. Ailelerin talepleri acayip örtüşmüş. Olabilir tabii…
Hiçbir yere yerleştirilmemiş öğrenci sayısı ise şu anda 20 bin 817 civarında görünüyor. Bunların 300 tanesi tercih yapmasına rağmen ne A grubu ne de B grubu tercihine yerleşebilmiş.
İlerleyen günlerde bu sayılarla ilgili daha ayrıntılı bilgiye ihtiyaç var. Bu bilginin şu anda elimizde olmaması ki teknik olarak bu mümkün, yerleştirme sisteminin fazla hareket alanı bırakmayan özelliğiyle paralel olarak ketumluğunun da göstergesi. Son dönemlerde merkezi sınavlarda sorulan soruların açıklanmamasından tutun da, ayrıntılı sayısal sonuçların gizli tutulmasına kadar çeşitli biçimlerde bu ketumluk kendisini göstermeye başladı. Bu şekilde eleştirel haber yapmak ve köşe yazısı yazmak da zorlaşıyor haliyle…
Şimdilik gelen haberlere bakacak olursak bu yerleştirme sisteminde çok vahim iki hatalı durum ortaya çıktı. Birincisi öğrencilerin kayda değer bir kısmının evlerinden çok uzakta bulunan okullara yerleştirilmesi… İstanbul’un bir ucundan diğer ucuna, uzun süren bir seyahatin sonunda okuluna ulaşmak durumunda kalacak bazı öğrencilerimiz duruma bakılacak olursa. Üstelik de yerleştirildikleri okulun bulunduğu semti, ilçeyi hiç tercih etmemiş olmalarına rağmen bu uzaktaki okullara yerleştirilmişler. Bu teknik bir sorunsa, başka teknik sorunlar da gerçekleşmiş olabilir mi acaba? Yetkililerin bu konudaki açıklamalarını bekliyoruz. Yoksa yüzde 93 oranındaki A grubu tercihe yerleşme bir teknik sorunun sonucunda mı ortaya çıktı? Beklenenden yüksek bir yerleşme oranı olduğunu söylemiştim ya…
Gelelim en orijinal hataya… İmam hatip liselerine yerleştirilen Ermeni öğrenciler… Bilmem bu konuyla ilgili yorum yapmama gerek var mı? Tabii belki de, imam hatip liselerini genel liselerin yerine geçirmeye çalıştıkları için bu durumu “ne olacak ki?” şeklinde karşılayan bir yetkili çıkabilir. Umarım haksız çıkarım. Fakat, “Umarım haksız çıkarım” demekle iş bitmiyor, çünkü haksız çıkacak olsam bile, ortada vahim bir hata var. Bu ülkede dini İslam olmayan vatandaşların yaşadığının farkında olmayan ya da bunu göz ardı eden ya da kabullenmek istemeyen bir milli eğitim idaresi var demektir. Bunun bir maddi hata olarak savunulabilmesi imkanı bizim ülkemizde mümkün müdür? Böyle bir yanlışın yaratmış olabileceği hissiyatı tahayyül edebilecek bir milli eğitim ya da devlet yetkilisi yok mudur? Zaten her şeyi makineye bağladıklarına göre bir gün gelip şu soruyu bağıra bağıra sormak durumunda kalacağız herhalde: “Orada kimse var mıııı?”
Bilgi geldikçe bu konuya devam…
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13