28 Ağustos 2014 00:02

'Süper' Kupa mı? Hadi canım...

\'Süper\' Kupa mı? Hadi canım...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Fenerbahçe-Galatasaray arasındaki “Süper Kupa” maçıyla 2014-15 futbol sezonun açılış galasını yaptık.
“Gala” malum ön gösterim anlamında kullanılan bir terim.
Bu ön gösterim ile önümüzdeki sezon futbolda bizi nelerin beklediğini de açık biçimde bir kez daha gördük.
Mesela, futbolu yönetmek yerine “Çalık grubunun”, “passolig” garabetinin aktif pazarlamacılığına yönelen TFF yönetiminin, bu sezonda basiretsizliğinin devam edeceği belli oldu.
TFF yönetimi süper kupa finalinin Manisa’da oynanacağını ve tüm gelirinin Soma’da hayatını kaybeden işçilere verileceği kararını 16 Mayıs tarihinde aldı. O zaman da bu karara birçok açıdan itiraz edildi.
17 bin kişilik Manisa stadı yerine, İstanbul Olimpiyat, İzmir Atatürk hatta Kayseri stadının bile daha uygun olacağı söylendi.
Ama TFF manevi boyuta dikkat çekerek Manisa’da ısrarlı oldu.
Peki, zemini berbat olan Manisa stadı için üç ay boyunca bir iyileştirme girişiminde bulunuldu mu? Hayır.
Sonuç, top kontrolünün çok zor olduğu bir zeminde, aşırı sıcak ve nemde oynanan sözde “süper” olan kupa finali, TFF karar almasına alıyor da sonuçlarıyla fazla ilgilenmiyor.
Maçın başlama vuruşundan kısa bir süre sonra anlaşılıyor ki yeni sezonda hakemler açısından da pek bir yenilik yok. Memleketin “en büyük kupası” olarak pazarlanmaya çalışılan kupa maçına Kamil Abitoğlu’nun atanması zaten vahimdi, Abitoğlu’nun yönetimi vahametin büyüklüğünü fark etmemizi sağladı.
“Hakemleri konuşmak doğru değil” klişesine hiç sarılmamak gerekiyor. Hakem, “adaleti dağıtan hakimdir”, yanlış ya da manipülatif kararlar söz konusu oluyorsa tabi ki tartışmak gerekir. Henüz daha lig yarışının gerginliği ortada yokken Abitoğlu’nun yönetiminin başarılı olduğunu söyleyebilecek tek kişi var mı?
Sorun basit bir “çifte standart” ya da “beceriksizlik” değil, sorun TFF ve MHK yöneticilerinin kendisinden beklediğini düşündüğü bir sonucu sahada gerçekleştirmeye çalışmak. Bu maç için Abitoğlu’nun amacı maçın penaltılara kalmasıydı. Bir de bu gözle maçı tekrar izleyin derim.
Netice, bu sezonda “adaletsiz” hakem hatalarından yakınanlar bağıracak, kararlar lehine olanlarsa “hakemde insandır hata yapabilir” klişesine sığınacak, kimsenin aklına çok “hata” yapanların ayıklanması, futbolun futbol kurallarıyla yönetilmesi gelmeyecek.
Bir notta taraftara düşmek gerekiyor.
Dakika daha 3, Caner korner kullanmak üzere köşeye gidiyor üzerine yağmadık madde kalmıyor, emniyetin kalkan koruması altında atış kullanılıyor. Kısa bir süre sonra ters köşede Meireles’in korner atışında da aynı durum. İkinci yarı Volkan’ın koruduğu kaleye yağan maddeler nedeniyle maç neredeyse 5 dakikalık bir gecikmeyle başlıyor.
İnsan hayret ediyor, ebilet ve passolig muhalefetinin bu kadar yükseldiği bir dönemde bu saçma hareketler neden yapılır?
Sonra her deneyimli memleket yurttaşı gibi bir düşünce saplanıyor insanın beynine, sakın “passolig” ve “ebilet” uygulamasını meşrulaştırmak isteyenler, bu maddelerin girişine ve atılmasına göz yummuş olmasın? Kadir Çöpdemir’in “passolig” reklamına neredeyse gönderme yapılacak biçimde “domates, patates, soğan” atılmasının, bunların tribüne girmesinin başka açıklaması var mıdır? Ya buna alet olanlar “passolig”lerini aldılar mı?
Velhasıl 2014-15 sezonunda da futbol sistemi açısından yeni bir şey beklemeyin, her şey aynı. Sadece “çalık grubu”, “passolig” ile yeni bir aktör olarak hayatımıza dahil oldu.
Günlerdir konuşulan futbolcular mı?
Onlara bir şey yazmayacağım onlar bu sistemin en masumları.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa