Ey Almanya!
Fotoğraf: Envato
Türkiye’nin dinlenmesi ile başlayan deşifre yayınlar gittikçe netleşiyor. Özellikle son dönem Suriye politikaları yanında iktidar çevrelerinin parasal ilişkileri elbette her ülkenin ilgisini çekecek niteliktedir. Önemli olan kendi ilişkilerini bilen iktidarın, başka devletlerin istihbaratları tarafından bunların ne kadarının bilinip bilinmediğine yönelik merakıdır.
Bu nedenle yeni cumhurbaşkanından kimse “Ey Almanya!..” diye başlayan konuşmalar beklememelidir. Her açıdan bu konunun şakası olmadığı ortadadır.
Türkiye’nin dış ticaretinin ciddi kısmı bölge ülkeleri ve Almanya ile yapılmaktadır. Bölge ülkelerindeki durum ortadadır. Sınır kapılarından neredeyse sadece yardım kamyonları, sigara getiren taksiler ve akaryakıt tankerleri geçmektedir. Almanya ile kavga etmenin aynı zamanda başka kavgaları da tetikleyeceği açıktır.
Bu nedenle tartışmayı CHP ile Almanya ilişkilerine odaklamak isteyen iktidar savunucuları bile işi fazla uzatma lüksüne sahip değildir. Kavga büyürse kabağın kimin başına patlayacağı açıkken bu durumu önlemeye gücü yetmeyecek gazeteciler ya da danışmanların meydan okuma tavırlarının da katlanılabilir olmayacağı açıktır.
Yolsuzluk iddiaları HSYK seçimlerinden sonra başka bir anlam ifade edecektir. Görünen o ki eski yargı kadroları cemaatle ittifak kurmadan bile hükümete yakın kadrolardan daha etkin olma fırsatını yakalamış bulunmaktalar.
Yürütmenin kendi içinde cumhurbaşkanı ile başbakan arasında son derece uyumlu bir ilişki kurulsa bile iktidar partisinde etkinliğini kaybedecek isimler kaderlerine razı olmanın ötesinde hamleleri denemek için fırsat kollayacaklardır. Düşüşün hissedilmeye başladığı anda iç kırılma ve ihbar mekanizmaları, birbirinin ayağını kaydırma hamleleri ortaya çıkacaktır.
Bu sürecin sadece “paralel” üzerine kurulu hedef gösterme stratejisi ile aşılması kolay olmaz.
Yeni başbakan, bu sıkışmışlığı yeni Anayasa ve Kürt sorununda çözümden yana olma ile atlatamayacağını yakında fark edecektir. Elbette bu konularda eski statüko aklı üzerinden zaten yapılacak bir şey kalmamıştır. Artık tercihler değişime taraftar olmak ya da karşıt olmak ayrışmasına değil hangi değişim, ne kadar değişim, kimin için değişim ayrışmaları üzerine şekillenecektir.
Bu nedenle CHP kongresi sadece parti içi iktidar mücadelesi değil yeni muhalefet merkezinin neresi olacağını etkileyecek niteliktedir.
Kürt sorunu gibi zor alanlarda nerede durulacağı Türkiye’de iktidarın da muhalefetin de kaderini belirleyecektir.
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00