31 Ağustos 2014 00:08

Sırtımızdaki küfe

Sırtımızdaki küfe

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yeni Türkiye…
“Yeni” tamlaması ile var olan eskiyi kötü halleriyle, o hallerden memnun olanlara bırakarak  özgürlüğün önünü açacak bir toplum tasarımının uygulamaya geçirilmesi ifade edilmek isteniyorsa, yeni bir şey yok demektir.
Yeni olan bir şey yok; peki nedir bu yeri göğü inletme sevdası ve sevdalılardan kimilerinin tek sesli koronun disiplinli rap raplarına uygun horon tepmeleri, kimilerinin tek sesliliği elektrik prizine sokarak çok seslileştirme modernizminin ahengine uygun adımlarla sallanırken dik duruyor görünme çabasında olmaları?
Devleti kendi siyasi ideolojisi ve tercihleri temelinde, var olan devletin örgütlenmiş bugünkü halinden farklı biçimde örgütlemeye yönelik siyasi, ekonomik ve toplumsal strateji ve taktiklerle oluşturulmuş iktidar anlayışını herkese, en azından ülkenin yarı nüfusu olduğunu iddia ettiği ‘kendi tabanına’, itirazsız, homurtusuz hatta mırıldanmasız oybirliğiyle benimsetmeyi başarı ve beceri olarak değerlendiren bir siyasi hareket; bu hareketin kurgulayıcıları, yöneticileri, iletişimcileri, propagandacıları, uygulayıcıları kendi anlayışlarını yaygınlaştırabilmenim aracı olarak görebilirler disiplinli, tek sesli, ‘Yeni Türkiye’ ahengiyle cami hoparlörlerini bastıran koro gürültüsünde varsaydıkları müziği.
Ama kendinizi tüm bu olup bitmişi, olup biteni, olup biteceği kendinizden başkalarının da değerlendirmesini sağlayacak her türlü veriyi aktarma göreviyle mücehhez bir ‘siyasi analizci’ olarak görüyorsanız, köşe yazılarınızda, televizyon programlarınızda, kitaplarınızda tek sesli koroda söylerken sanki tek sesli koroya dışarıdan eleştirisel bakıyormuş da Mathaeus Passion’u dinlerken hidayete ermenin eşiğinde geziniyormuş gibi hallere bürünemezsiniz.
Çünkü sırtınızda küfe vardır.
Ve bu küfe söylediklerinizde, yazdıklarınızda, tek ses elektrik prizine takılırsa çok sesli olur yanılsamasını yaygınlaştıracak göz ardı etmelerin, göz ardı ettirmelerin, saptırmaların, anlamamaların, nedeni, nasılı, neredesi belirtilmeyen olgu belirlemelerinin, kanıtlanmıştan çok söylenegelmişlerin üst üsteliğiyle dolar; ve ‘siyasi analizinizde’ ‘yanılmışsanız’ tüm iddialarınızla ve farklı düşünenleri  küçümseyerek, suçlayarak yükselmişliğinizin girdabıyla üst üste konulmuşlar küfeden taşar.
Sırtında küfe olmayanlar da vardır. Hep olmuşlardır, olacaklardır. Onlar kendilerinin nereden düşerlerse düşsünler hep dört ayak üzerine düşmesiyle övünürler; sırtında küfe taşımamayı erdemden sayan ‘siyasi analizciler’ kedideki zarafeti de insanca olumsuzlarlar böylece…
Etyen Mahcupyan’ın yazdıkları ve yazdıklarına getirilen eleştiriler, “Yeni Türkiye’nin” bir “toplumlaşma projesi” olduğu iddiasını gündeme taşıdı: “Türkiye Kürt cemaat, sol cemaat, Müslüman olmayan cemaat gibi cemaatlerden oluşan bir ülkedir; cemaatleşmeyi aşamamıştır. Şimdi ‘Yeni Türkiye’ projesi bu makus talihi kırıyor, toplum olma ve olabilmeyi düşünsel tasarımlarımızın temeline oturtabilmemizi sağlıyor” diyorlar.
Bu iddia olgularla doğrulanmış değil; bana sorarsanız gerçeğin zerresini bile yansıtmıyor. Hangi olgu toplum olma tasarımının göstergesi diye gösterilebilir? ‘Milli irade’ anlayışı ve uygulaması mı? Geleceğimize atıfla ‘Millet için, Allah için, Ümmet için’ heyecanı mı? ‘Dindar gençlik’, ‘Sağlıklı Toplum’ gibi bireyi isteğine ve tercihlerine rağmen siyaset bilimcilerinin, toplum bilimcilerinin, ekonomi bilimcilerinin, hukuk bilimcilerinin, tıp bilimcilerinin, her türden çok bilmiş bilimcilerin üstün gayretle yontarak oluşturacakları yekpare, tek sesli, tek renkli, disiplinli, ‘sağlam irade milli şefte bulunur’ pankartlarıyla yönlendirilen, yerel seçimlerden onlarca ay sonra caddelerden hâlâ kaldırılmayan ‘halkımıza teşekkür’ bayraklarıyla pohpohlanan toplulukların dinamizmiyle mi ‘toplum’ olacağız?
Biraz “kendimizi bilirlik” sırtımızda küfe taşıma gereğini hatırlatmalı bize. Bırakın yanılmanın bedelini ödemeyi, ‘yanılmışız’ diyebileceğimiz günler bile olmayabilir, eğer yanılıyorsak…
Toplum olma düşüncesini temeli ve gerçekliği bulunmayan bir ‘Yeni’ projesinin yapmacık ya da geçici heyecanında ve coşkusunda yeşertmeye kalkarsak, sırtımızdaki küfe katliam günahlarının üst üsteliğiyle dolar, taşar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa