'Bizler' ve 'Onlar' meselesi (2)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Hepimizin bildiği gibi, başımızın başı başbakanımız Erdoğan, devlet ricalinde bir “kademe” daha atlayıp, böylece varılması mümkün olan en “top” seviyeye, en “yüce makam”a, “cumhur”umuzun şu kadar oyuyla gelip, sonra da anayasamızın amir hükmü gereğince “yemin billah” faslının ardından nihayet yeni koltuğuyla buluştu elhamdülillah!
Allah’ın her “kul”a kolay kolay lütfetmeyeceği, dolayısıyla dostu sevindiren, buna mukabil düşmanları çatlatacak böylesine bir “görev”le halkımız tarafından “onur”landırılan cumhurumuzun “yeni” başkanına, bu ülkenin “teferruat” konumundaki bir garip “vatandaş”ı olarak, önce sağlıklı uzun ömürler dilerken, keza, kazara da olsa yolum kiliseye düştüğünde, nur yüzlü İsa peygamberimizin huzurunda önce boyum kadar bir mum yakıp,sonra da göklere doğru el açıp, başarıları için içtenlikle yalvaracağım Astvatz vıga!
Aslında benim gibi daha doğar doğmaz “fıtrat”ında, “kader”inde “günahkâr” notu düşülen bir “kefere”nin, anadilimiz Ermeniceyle “Astvatz vıga”, yani “Allah şahidimdir” diyerek yapacağı duanın, yedi kat göklerdeki Tanrı makamına kolay kolay ulaşmayacağı kesin olmasına kesin ama, yine de “dua” etmenin kimseye zararı olmadığı gibi, ayrıca “maliyet”i, “kadeve”si de ne ki!
Çankaya’daki koltuğuna cumhurumuzun başkanı olarak oturan Erdoğan’ın, daha önce başımızın başıyken sergilediği “icraat”larının yine aynı “çizgi” doğrultusunda, keza “vizyon” diye meydanlarda dillendirdiği bilumum “vaat”lerinin de, her zamanki gibi “beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısıyla mı, yoksa bir başka “fasıl”la mı devam edecek acaba?
Mesela başta “Kürdi”,”Kürdülühicazkâr”, “Acemkürdi” makamlarındaki şarkılarla memleket semalarında “yeni” bir “ufuk” mu belirecek şimdilik henüz meçhul ama, hani aptala malum olur kabilinden kendi payıma illa da “peşin peşin kırmızı meşin” babında iki kelam yumurtlamam gerekirse, özüme göre bu konuda “mazi”, tıpkı “dön baba dönelim, hacılara gidelim” minvalinde sanki “yarın”larımıza ayna tutup, bunu yansıtacak!
Tamam! Ukalalık ediyorum, henüz doğmamış çocuğa don biçer gibi, önyargılı davranıyorum, hatta bu bapta yazıp çizdiklerimden belki de ileride utanıp pişmanlık duyacağım ama, yine de henüz “cehennem”i boylamadan, meşe odunlarının harlı ateşinde kavrulup yanmadan önce kendi bildiğimi okuyup, yarım porsiyon da olsa keferelik edeyim bari!
Diyorum ki, “kardeş”likten dem vurup, “yetmiş yedi milyon”un başbakanı olduğunu beyan eden o “dil”ler, günün birinde kırtıpil hesaplarla ülke tarihinde “bizler” ve “onlar” diye bir terim, böylesine bölücü, “gâvur” icadı “mikser” misali parçalayıcı bir kavram yaratıp, dolayısıyla “cumhur”umuzun bir kısmını “muhabbet”le selamlayıp,, “en kalbi duygular”la kucaklarken, diğer yandan geride kalanları en hafifinden “hain” damgasıyla yaftalayıp kem gözle bakabildiyse, ehh o zaman aynı kafa, aynı mermer zihniyetlerin kolay kolay değişmediği bir diyarı vatanda “mazi”yi unutup, “ati”için parlak hayaller kurmak ne denli mümkün, ya da gerçekten de mümkün mü, kim bilir Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30