44. yara
Fotoğraf: Envato
İster barışta, ister savaşta olsun, kadının şiddete uğramadığı yer yok. Evde, sokakta, işyerinde, gezerken, eğlenirken ya da bir savaşın orta yerinde, o savaştan kaçarken doğumdan mezara ilk hedef kadın, kadının bedeni. Beş bin yıllık tarihin yazılı belgeleri insanın insana ettiğini söylerken, ancak satır aralarına sığacak ipuçlarıyla erkin, kadınların ele geçirilmesinden geçtiğini öğreniyoruz hep. Öğrendiklerimiz okullarda testin seçeneklerine indirgendiğinden midir, “neden” sorusu daha çocukluğumuzda ayıp karşılandığından mı bilinmez, durumu değiştirmek şöyle dursun bu erk oyunlarına her gün yenisini eklemekten de geri durmuyoruz.
Bir erkek bir kadını 43 yerinden tornavidayla yaralayıp, kadının evinin karşısında ikamet edebiliyor örneğin koruma kararına rağmen. Alıp bu erkeği ekrana çıkararak gözlerimizin içine baka baka meşrulaştırabiliyorlar bu 43 tornavida yarasının bir de üstüne. Yargı 43 yaranın 43’ünü de de basit tıbbi müdahale ile giderilebilir olduğundan bahisle olsa gerek serbestçe dolaşmasına izin veriyor ya, saldırının dehşetine hiç değinmiyor. Peki ama raporu düzenleyen meslektaşlarım 43. yarayı, elinde bıçakla kendisine saldıran erkeğin tam 43 kere tornavidayı kendisine isabet ettirebilmesinin dehşetinin, çaresizliğin ruhunda açtığı yarayı da mı görmüyor diye sorarım o zaman ben de!.. Kitle haberciliğinin hali malum ama bu dehşeti meşrulaştırmanın IŞİD’in tecavüzlerini meşrulaştırmanın kapısını da araladığını hatırlatmaya gerek var mı bilmem.
Bu koşullarda, eril algının toplumun her katmanına sindiği bir ortamda yazın sıcağını katmerli kılan bir yasa değişikliğine değinememiştim hanidir, bu olay kaçınılmaz kıldı üzerine yazmayı. Türk Ceza Kanunu’nun cinsel dokunulmazlığa karşı suçları ilgilendiren kısmı, ruh sağlığı muayenesi örseleyici denilerek, daha doğrusu bu tartışmalar fırsat bilinerek değiştirildi. Ruhsal örselenmenin zaten bir delil olarak araştırılması gerekirken ve hâlâ sağlık çalışanlarınca dahi kör gözüm parmağına yaraların ötesi sisler altında kaybolurken ruhsal değerlendirmeyi saf dışı bırakmak cinsel saldırıları yeniden halının altına süpürtecek bir değişiklik ya, üstüne bir de sarkıntılık meselesi var.
Değişiklik pek manidar! “Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.” Bu değişiklik yapılırken cezaların artırıldığıyla övünüyor yasa yapıcılar. Sarkıntılık kısmı eklenmeden öncesinde 5-10 yıl, 2-7 yıldı. Yeni eklenen cümle olmadığında, gerçekten ceza artırımı olmuş gibi görünüyor ama siz inanmayın buna. Size “neden?” diye sormanın ayıp olduğu öğretilmiş olsa bile, siz sormadan söyleyeceğim nedenini. Bundan sonra tüm cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar sarkıntılık düzeyinde kalacak da ondan. O 43 tornavida yarasını meşrulaştıran eril zihniyetin, vajinası parçalanmadıkça bir kadının ruhu parçalanmış, umurunda olur mu sizce?
Hadi biraz da uluslararası sözleşme üzerinden konuyu ele alalım. Türkiye, tarafından 2011 yılında kabul edilen Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi (RG 28050/10.9.2011) gereğince cinsel şiddet suçlarıyla ilgili yasal düzenleme yapma yükümlülüğü altına girmiştir. Sözleşmenin genel yaklaşımı, ”önceliğin önlemeye verilmesi, önlemenin mümkün olmadığı durumlarda ise ikincil mağduriyetin ve tekrarların önlenmesini sağlamaya” yöneliktir. Hazırlanacak herhangi bir kanunun temel amacı cinsel suçları önlemek ve mağdurlar için ikincil mağduriyeti önlemek olmalıdır. Bu konuda ilgili uzmanlık dernekleri, ATUD ve TPD başta olmak üzere defalarca uyardılar hepimizi.
Değişikliklerin mağduru korumayı ve suçu engellemeyi hedeflemediği; “cezayı artırmak veya azaltmakla sorunun çözülebileceği” yanılgısını yaşatacağını vurguladılar.
Eril ve ahlakçı bakış açısının tümden görmezden geldiği bir başka soruna daha parmak bastılar: “Çocuk ve çocuk istismarı tanımlarının uluslararası sözleşmelerden farklı algılanması ve değerlendirilmesi bazı yaş gruplarındaki çocuklara karşı işlenen suçlarda; çocukların erişkinlerle benzer biçimde değerlendirilmesine yol açacaktır. Akranlar arasında rızaya dayalı olarak gerçekleşen cinsel eylemler cinsel şiddet davranışı olarak değerlendirilmeye devam etmektedir. Yakın yaşlardaki çocukların flört veya merak nedeniyle ve gelişimlerinin doğal bir parçası olarak gerçekleştirdikleri eylemler ağır cezalar ile karşılanmaktadır. Bu yapıldığı takdirde çocukların cinsel istismardan korunmasını amaçlayan düzenlemeler bizatihi çocukların zarar görmesine ve orantısız sonuçlar doğmasına neden olmaktadır. Akranlar arasındaki ilişkiler ceza hukukunun konusu olmayıp Avrupa Konseyi Sözleşmesi gereğince istisna tutulmalıdır.” Bakar mısınız şu ahlaksızlığa!
Yeni Türkiye(!)’de bunu da muta nikahıyla çözerler belki, ne dersiniz?
- Memoria 16 Ocak 2025 04:45
- Hoş gelmedin yeni yıl, bizsiz olmaz! 02 Ocak 2025 04:46
- Bir ödülün hikayesi 26 Aralık 2024 06:25
- Hüsnü Öndül, insan hakları mücadelesine armağandı... 19 Aralık 2024 04:45
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43