2 Eylül 2014

Sağlığımızın tamamlanan parçası: Özel sigortalar

Geçtiğimiz temmuz ayında yayınlanan Türkiye’nin 10. Kalkınma Planı, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesine denk geldiği için, deyim yerindeyse arada kaynadı. 2014-2018 yıllarını kapsayan 10. Plan, Kalkınma Bakanlığının hazırladığı ilk plan olma özelliği de taşıyor. Bilindiği gibi bundan önceki planlar, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından hazırlanmaktaydı. Öncesinde Başbakanlığa bağlı olan DPT, 2011 yılında Kalkınma Bakanlığına dönüştürüldü.

10. Plan, önümüzdeki döneme ilişkin bize pek çok bilgi sunuyor. Plan, beklendiği gibi neoliberal politikaları temel alınarak hazırlanmış resmi bir belge. Planda, “Dünyadaki hakim eğilimler, özel sektörün daha faal ve etkili olduğu bir ekonomik düzeni beraberinde getirmekte, kamu sektörünün artan oranda düzenleyici faaliyetlere, denetim işlevlerine ve koordinasyona yönelmesine yol açmakta..” diyerek neoliberal dönemin temel anlayışını yani serbest piyasa ekonomisi ve devletin düzenleyicinin rolünün altını çiziyor. Buraya kadar bilmediğimiz bir durum yok. Ondan sonra gelen ifadede “Serbest piyasa ağırlıklı açık ekonomiler yaygınlaşmış olmakla birlikte, etkileri devam eden küresel kriz, izlenecek politikalar ve alınacak tedbirler konusunda kamu sektörünün stratejik bir yaklaşımla hareket etmesinin önemini ortaya koymaktadır.” diyerek devletin sermayeyi koruyup kollayan, dadılık rolünü açıkça tanımlıyor. Raporun önceki raporlardan en temel farkı da bu gibi görünüyor.

Sağlık alanı üzerinden baktığımızda raporda giderek yaşlanan nüfusun devlete getireceği külfete, sağlık ve sosyal güvenlik harcamalarının artacağı defalarca vurgu yapıldığı,, özellikle finansmanında “sürdürülebilirlik” söyleminin ön plana çıktığı dikkat çekiyor. 

Hatırladığınız üzere AKP’nin iktidara geldikten sonra ilk el attığı konulardan biri olan sağlık, Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) adı altında yürütülmüştü. SDP’nın özünde neoliberal sağlık reformu olduğunu ise söylemeye bile gerek yok. Programın başladığı 2003 yılından bugüne gelindiğinde reformun çoğu aşamasının geçildiğini, neredeyse sürecin sonuna gelindiğini görüyoruz. 

Reformun en önemli bileşeni şüphesiz “Herkesi tek çatı altında toplayan genel sağlık sigortası” oldu. 1980’li yıllarda başlayan sağlık reformu sürecinde üzerinde en çok konuşulan Genel Sağlık Sigortası böylece (GSS) uygulamaya girdi. Böylece sağlık hizmetlerinin finansman modelinde köklü bir değişim yapılarak “kamu sigortacılığı” modeline geçilmiş oldu. 

Emek örgütlerinin yasanın kamu sigortacılığı özelliklerini taşımadığına dikkat çektiklerini, sokağa döküldüklerini hatırlarsınız. Yasa, SGK’nin kapsamı altındaki hizmetlerin “temel teminat paketi”ne göre belirlenmesini getirmişti. Burada kritik olan nokta, yasada bu paketin gelişmeler çerçevesinde değişebileceğinin, dolayısıyla vatandaşların SGK’nin ödeme kapsamında olmayan sağlık hizmetleri için tamamlayıcı sigorta yaptırmaları idi. Bu şekilde AKP, özel sağlık sigorta sektörüne yeni bir pazar açmıştı. 

Bugüne geldiğimizde tamamlayıcı sağlık sigortasının istenen düzeyde yaygınlaşmadığı yakınmaları ve “sektörün beklenti”leri son zamanlarda çokça konuşuluyor, sektörün yöneticileri tamamlayıcı sigortanın yaygınlaşması için devlet teşvikinin gerekli olduğunu her fırsatta dile getiriyor. 

SGK 2012’de yayınladığı genelgeyle özel sağlık sigortasının bir türü olan “Tamamlayıcı veya Destekleyici Sağlık Sigortası”, GSS temel teminat paketi içerisinde yer almayan, pakette yer alıp kısmen karşılanan, yani cepten ödeme yapılan ya da bireylerin daha yüksek standartlarda sağlık hizmeti talep ettiği durumlarda devreye giren özel sağlık sigortası türüdür.” olarak tanımladı. 2014 nisan ayında Hazine Müsteşarlığından yayınlanan özel sağlık sigortaları genelgesini hesaba kattığımızda Hükümetin bu alanda istim üstünde olduğu görülmektedir. 

10. Kalkınma Planı’nda “sektörün beklentisi” karşılanarak hem sağlık hem de emeklilik sigortaları ele alınmış. Emeklilik sigortasında yüzde 25 oranında devlet teşvikinin bireysel emeklilik oranlarını 2013 yılında yüzde 7.5’re çıkardığı yine bu planda yer alıyor. Sağlık sigortacılığı için verilen “müjde” planın 3. bölümü olan Öncelikli Dönüşüm Programları ana başlığı altında yer alan “Yurtiçi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi” başlığı altında yer alıyor.

Diğer yandan SGK’nin her yıl açık veren bütçesinin genel bütçeden kapatıldığını biliyoruz. Yine planda “plan dönemi sonunda merkezi yönetim bütçesinden “sosyal güvenlik sistemine yapılacak bütçe transferinin GSYH’ye oranının yüzde 4’e düşürülmesi”nin hedeflendiğini de öğreniyoruz.

Bütün bunları birleştirdiğimizde şu öngörüler mümkün: Sağlık harcamalarını azaltma adına temel teminat paketi daralıyor, tamamlayıcı sağlık sigortası yaygınlaşıyor, devlet teşviki getiriliyor. Kendi cephesinden okuduğumuzda ise, emekçilerin sağlık haklarına yeni bir saldırı dalgası geliyor, sermaye devlet yardımıyla bir kez daha palazlanıyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et