02 Eylül 2014 00:09

ABD'nin IŞİD stratejisi

ABD\'nin IŞİD stratejisi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Obama’nın IŞİD’le nasıl mücadele edileceğine dair “Henüz bir stratejimiz yok” açıklamasıyla ABD’de ciddi bir tartışma çıkmış durumda. Obama yönetiminin iktidara geldiği günden beri başlıca dış politika hedefi askerlerini Irak ve Afganistan’dan çekmek ve stratejik önceliğini Doğu Asya’ya kaydırmaktı. ABD’ye gelecekte rakip olabilecek tek devlet Çin olduğu için Obama’nın bu politikası genel hatlarıyla kabul gördü. Ancak ABD’nin küresel ve bölgesel çıkarları açısından IŞİD’e müdahale ve yerel ve bölgesel siyasi düzenin kurulması bir zorunluluktur. Bunun nedenlerini şöyle sıralayabiliriz: Bir, NATO’nun yanı başında kendi askeri müdahalelerinin sonucu olan bir bölgesel krizi görmezden gelmesi ABD için mümkün değil. İki, hem Avrupalı hem de Asyalı müttefiklerinin enerji kaynaklarının bulunduğu bir bölgenin güvenliğini sağlamaktan çekinmesi ABD’nin küresel güç olma iddiasına ciddi bir darbe vurur. Üç, dünyadaki fiyat istikrarı ABD’nin görev tanımlarına dahildir ve IŞİD’in bölgedeki hakimiyeti petrol fiyatlarını doğrudan etkileyecek düzeydedir. Dört, ABD hegemonyasının temelindeki ilke dünyadaki her bölgenin Amerikan sermaye ve asker girişine açık olmasıdır. Beş, Suudi Arabistan ve İran rekabeti bölgenin tümünü etkileyen bir vekalet savaşına dönüşmüştür ve kontrol altına alınması gerekmektedir. 

Suriye ve Irak’taki gelişmelerin Amerikan siyasetindeki etkisi de Obama’yı müdahaleye doğru itmektedir. 2016 başkanlık seçimleri için Demokrat Partinin adaylarından birinin Hilary Clinton olacağı açık. Gerek senatörlük ve dışişleri bakanlığı tecrübesi ve gerek daha önceki kampanya altyapısıyla Clinton çok güçlü bir aday. Cumhuriyetçi Parti ise Clinton’ın karşısında rakip aday çıkarmakta zorlanıyor. Partinin gündelik siyaseti Amerikan merkez siyaseti açısından aşırı kabul edilen Çay Partisi gibi gruplara rehin olmuş durumda. Bu durumda Ortadoğu Cumhuriyetçilerin Demokratlara karşı yürüteceği kampanyanın temelini oluşturacak. Cumhuriyetçilerin Senato’daki iki ağır topu olan Arizona Senatörü John McCain ve Güney Carolina Senatörü Lindsey Graham liberallere yakın New York Times gazetesine yazdıkları bir yazıda Obama’yı IŞİD’e karşı askeri müdahaleye çağırdılar ve bu müdahalenin her iki partiden destek alacağını belirttiler. (29.08.2014) Clinton ise Cumhuriyetçilerin eleştirilerinin kendi kampanyasını hedef almasını önleyecek şekilde bir önceki dönem kabinesinde görev yaptığı Obama’nın Suriye politikasını açıkça eleştirdi. Hilary’ye göre Obama’nın sürekli vurguladığı “Aptalca bir şey yapma” ilkesi büyük bir ulus için bir örgütlenme ilkesi olamaz. 

Bu konjonktürde Obama’nın en büyük sorunu Suriye ve Irak’taki politikasının başarısızlığını açıkça kabullenmeyeceği bir şekilde, savaş yorgunu bir ülkeyi Ortadoğu’da yeni bir savaşa hazırlamak. Obama’nın geçmiş politikalarından bunu öncelikle müttefiklerini ve bölgesel diplomasiyi devreye sokarak yapacağını çıkarsayabiliriz. ABD bir yandan İran’ı Irak ve Suriye’de iş birliğine zorlayacaktır. Maliki’nin ayrılması bu iş birliğinin ilk işareti sayılabilir. Benzer bir süreç Esad için de işletilebilir. Suriyeli eski bir diplomat Bassam Barabandi Atlantic Council sitesine yazdığı bir değerlendirmede Beşar Esad’ın babası Hafız Esad’ın yürüttüğü dikkatli diplomasinin aksine İran’a tamamen bağımlı hale geldiğini vurguluyor (28.08.2014). Mesaj açık: İran’ı Esad’ı değiştirmeye ikna ederek Suriye’de “yeni bir siyasi yol haritası” yaratmak mümkün. Görünüşe göre İran diplomasisi ABD’nin Irak ve Suriye politikası için büyük önem arz edecek, ancak bu iş birliğinin sınırlarının ne olacağı henüz kesin değil ve diplomatların ifadelerinin tersine nükleer enerji görüşmeleriyle yakından bağlantılı. 

Bölgesel müttefiklere ilişkin diplomasiye gelince: 2012’de Obama’nın Suriye özel danışmanı olarak büyükelçi olarak atanan Frederic Hof’un yine Atlantic Council sitesinde yayınlanan yazısı IŞİD’e karşı askeri operasyonun nasıl gerçekleştirilebileceğine dair önemli ipuçları barındırıyor. (29.08.2014) Yazıda İstanbul’da bulunan Suriye Ulusal Koalisyonunun (SUK) Suriye’ye taşınacağını ve silahlı muhalefeti birleştirerek hem Esad hem de IŞİD’le savaşan bir güç yaratacağı önerisini ABD’ye ilettiği belirtiliyor. Hof’a göre IŞİD krizi sayesinde çoğu zaman örtük kalan bir konuyu açığa çıkarmanın zamanı geldi. Türkiye ve diğer bölgesel Amerikan müttefikleri “Kuzey Suriye’de bir Suriye Ulusal Koalisyonu bölgesini destekleyecek yeterli askeri kapasiteye sahip” ve bu doğrultuda YPG güçleriyle iş birliğine girmeli. Şöyle devam ediyor Hof: “Eğer Türkiye ve diğerlerinin bu hizmeti yerine getirmeleri için ihtiyaç duydukları şey Amerikan desteğiyse, Washington -IŞİD tehdidi ve Esad’la iş birliğinin kabul edilemezliği göz önünde bulundurularak- ikna edici bir şekilde sağlanmalıdır. Eğer Amerikan teminatlarının tümü ancak bir Türk blöfünü açığa çıkaracaksa, bırakın olsun. En azından Koalisyon başka bir boş laf yığınını kesip atmış olur”. Bu öneri IŞİD’e karşı Amerikan hava kuvvetiyle ve karada Türkiye desteğiyle SUK ve YPG güçleri tarafından girişilecek bir harekatın hazırlığının işaretini veriyor. Türkiye’yi YPG’yle iş birliğine zorlayacak böyle bir harekatın ciddi siyasi sonuçları olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa