2 Eylül 2014

Dinleyenlerin dinlenmesi!

Meğer Türkiye’yi sadece Almanya dinlememiş; İngiltere ve ABD de dinlemiş!

“İngiltere ve ABD Türkiye’yi dinlememiş, sadece Almanya dinlemiş” denseydi zaten buna kimse inanmazdı. Hatta “Fransa da, İtalya da, Yunanistan da Türkiye’yi dinlemiş” dense; “Yok canım o kadar da olmaz” diyen çıkmaz. Rusya’nın gelişmiş kulaklarının Türkiye’yi dinlemediğini kim söyleyebilir.

Hele Türkiye’nin bölgede bir yandan şeriatçı terörist gruplara içli dışlı olup, komşu ülkelerle normal diplomatik ilişkilerini bile zora soktuğu, açıkça MİT’in dış politikanın aktif bir unsuru, hatta “koçbaşı” yapılmakla övünüldüğü bir dönemde batılı istihbarat örgütlerinin Türkiye’yi dinlemiş olması değil dinlememiş olması şaşırtıcı olurdu. Hatta dahası dinlemeseler, ülkeyi yönetenlerin dönüp, “Bunlar bizi ciddiye almıyorlar galiba” demesi gerekirdi! 

Ama burada elbette şaşırtıcı olan, batılı istihbarat örgütlerinin Türkiye’yi dinlemesi değil; Hükümetin, “Ben büyük devletim”, “Ecdat toprakları üstünde uçan kuş benden sorulur” havalarında dolaşırken gerçekte, kendisinin “uçan kuş” durumuna düşmüş olmasıdır. Bunun için de her vesileyle “Ey Amerika”, “Ey Almanya”, “Ey İngiltere”,… diye kendisini meydanlara atan zatın ve Hükümetin, adeta sus pus olmasıdır!

Ve bu gelişmeler içinde diğer şaşırtıcı değilse de “Eden bulur!” diyen kaderci yaklaşımın, “kaderin bir cilvesi gibi,  bu kaderci takımının yakasını bırakmamasıdır.

Öte yandan Devr-i Erdoğan herhalde, en çok “dinlenenin” olduğu ve Türkiye’nin de dostları tarafından en çok “dinlendiği” devir olmuştur.

Elbette Hükümet başka ülkelerin istihbarat örgütlerince dinlenmekten hoşnutsuz; ama kendisi de dinlemeyi pek seviyor. Nitekim Emniyet istihbaratının “ortam dinlemesi” yapan güçlü dinleme araçlarıyla donatılması, “herkesin dinlenmesi” için emniyetin motive edilmesi bizatihi Erdoğan Hükümetlerinin marifetidir. 

Bakmayın siz Hükümetin ve Erdoğan’ın, şimdilerde kimi polis şefleri ve polis memurları hakkında, “Yasa dışı dinleme yaptıkları” için soruşturuma açtığını, 3. dalgası dün başlatılan gürültülü patırtılı sürdürülen operasyonlarla, eski istihbaratçılarını gözaltına aldırıp bazılarını da tutuklattırdığına!

Aslında bugün “paralel yapı” ilan edilip lanetlenen bu kişiler,  tamamen Erdoğan ve hükümetlerinin emri altında ve onların bilgisi ve teşvikleri dahilinde “herkesi dinlemişler”dir. Zamanın Başbakanı Erdoğan, meydanlardan bu dinlemeleri savunmuştur. Dahası bugün “paralel yapı” ilan edilen emniyetçilerin dayandıkları yasa da bizzat Erdoğan Hükümetinin girişimiyle 2006’da çıkarılan Terörle Mücadele Yasası ve ona bağlı oluşturulan CMK’dir. Ki, mahkemelerin ilerleyen seyri içinde bu kişiler bu yasaları dayanak yaparak, en azından “dinleme”den ceza almayacaklardır. Çünkü Hükümetin çıkardığı yasa istihbaratçı emniyetçilere bu hakkı, herkesi sudan, hatta uydurma nedenlerle dinleme hakkını tanımaktadır.

Burada Hükümeti rahatsız eden bu emniyetçilerin kendilerine verilen yetkiyi “ciddiye” alıp Hükümeti, Başbakanı, Hükümete yakın patronlar ve siyaset erbabını da dinlemeye almış olmalarıdır. Dinlemeler öylesi bir mezbelenin içine çomak sokmuştur ki, Hükümet bundan, “Bizi devirmek için darbe hazırlıyorlar” diyecek kadar paniğe kapılmıştır. 17-25 Aralık skandalıyla ortaya çıkan gerçekler bu dinlemelerden çıkmıştır. 

Kısacası Erdoğan’ın ve yakın adamlarının, yandaş medyanın “herkesi dinlemişler” üstünden yürüttükleri gürültülü propaganda içinde ortaya çıkmıştır ki, Hükümet aslında binlerce, belki yüz binlerce kişiyi, amiyane söylemle “herkesi” dinletmiş”tir.

Almanya’nın ciddi haber dergisi Der Spiegel’in haberleriyle ortaya çıkan, bu “herkesi dinleyen” AKP Hükümetinin, kendisinin de “dost ülkelerin” istihbarat örgütleri tarafından dinlenmiş olması gerçeğidir!

Kısacası dinleyen, dinlenmiştir!

Ama az çok ciddi bir hükümet, böyle bir rezilliği, “Ne olacak dinlenmişsem, bu dinleyenlerin ayıbı” filan diye geçiştiremez. Böyle bir durum her hükümet için “zul”dür!

(*) Devletlerin ve insanların dostları onların sözlerini dinlerler. Ama burada “dinleme”, gizlisinin, sırlarının dinlenmesidir ve bu da elbette “dinleyen” için bir ahlaki sorun yaratsa da dinlenen için “hükmettiği” topraklar üstündeki egemenliğini tartışılır hale getiren utanç verici bir durumdur. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yağma iklimi

Yağma iklimi

Enerji şirketlerinin patronlarının bizzat yönetimine girdiği Saray iktidarı, “iklim değişikliğiyle mücadele” adı altında sermayeye yeni kaynak aktarma hazırlığında. İktidarın Meclise getirdiği tasarıya göre karbon emisyonu ticareti sistemi kurulacak, “atmosferi kirletme hakkı” alınıp satılan bir mala dönüşecek. Sistem karbon ticareti zenginleri yaratırken, halka zehir kalacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Erdoğan: Dünya bir imtihan yeridir, ekonomik zorluklar gelip geçer.

Evrensel'i Takip Et