Monte Kristo imamı
Fotoğraf: Envato
Monte Kristo Kontu romanını bilir misiniz? Bir intikam hikayesidir. Eserin kahramanı bir siyasi kumpasa kurban gider ve bu yüzden zindanda yatar. Defalarca filmi, hatta dizi filmi de çekilmiştir. Romanı okuyanlar, filmleri ve dizi filmleri izleyenler intikam amacıyla dönen kahramanın yaptıklarına alkış tutarlar. Çünkü kendisine kötülük yapanlarla savaşmak için dönmüştür. Sadece kendisine kötülük yapanları cezalandırmaz, onların ailelerini de cezalandırır.
Bu esere yönelik bir yorumda şöyle deniyor: “Tüm olup bitenin, kendisini, o kadar sene kaldığı hapisten, aklını koruyarak çıkaran Tanrının isteğinin tecellisi olarak düşünmektedir”. Yani kendisine kötülük yapanları ve onların ailelerini cezalandırırken meydana gelenler Tanrının isteğinin bir görünümü. Onların kaderi yani… Kendisi de Tanrının isteğini yerine getiren elçi gibi sanki…
Türkiye coğrafyası eğitim tarihi, partizanca (partici anlamında) amaçlar doğrultusunda okul kapatıp açma ve kadrolaşma öyküleriyle doludur. Sözde siyasi, özde “sen, ben, bizimoğlan” partileri, gerekli sermayeyi yatırdıktan sonra, parlamentoda çoğunluğu sağlayacak oyları alıp istedikleri kanunları geçirirken, beğenmedikleri ve amaçlarını gerçekleştirmek üzere araç olarak kullanamayacakları kurumları kapatıp kendi kafalarına uygun kurumları kurdular ve kendilerine yakın insanları gerekli kilit kadrolara atadılar. Bu süreçte Monte Kristo Kontunun intikamına benzer bir sürü intikam öyküsü seyre konuldu. Biri diğerini yok etmeye çalıştı, yok edemedi. Diğeri geldi intikamını almaya çalıştı. Böyle sürüp gitti.
Son intikam öyküsünü AKP döneminde izliyoruz. 28 Şubat döneminde yapılanların intikamını almaya çalışan ve mağdur rolünü oynayan AKP, haksızlık olduğunu iddia ettiği eylemlerin aynısını düşman bellediklerine karşı gerçekleştiriyor. Yeni mağdurlar ve mağduriyetler yaratmaktan başka bir şey yapmıyor. Çünkü düşman bellediği partilere karşı savaşırken bu arada memleketin çocuklarına da zarar veriyor. Tıpkı, kendinden önceki “sen, ben, bizimoğlan” partilerinin yaptığı gibi… Dolayısıyla bir siyasi parti olmaktan çıkıyor. Neden böyle dedim? Çünkü bir siyasi parti, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ünlü balkon konuşmalarında her zaman vurguladığı gibi, kendisine oy verenlerin de vermeyenlerin de partisidir. Yani çocuğunu imam hatip lisesine göndermek isteyenlerin de, istemeyenlerin de…
Bugün ne olmaktadır? Çocukların önemli bir kısmı imam hatip ortaokullarına ve liselerine zorla gönderilmeye çalışılmaktadır. Çeşitli kentlerde, ilçelerde, mahallelerde kapatılan genel ortaokullar ve liseler yerine imam hatip okulları açılmaktadır. İmam hatip liselerinin kontenjanları arttırılmaktadır. Mezunları öğretmenlik yapmıyor diye öğretmen liseleri kapatılmaktadır ama mezunları imamlık ya da hatiplik yapmayacak olan çok sayıda imam hatip lisesi açılmaktadır. Okullara imam hatip sınıfları açılması düşünülmektedir, hem de büyük talepler sonucunda olduğu söylenerek… Bunların yanında bir Rum okulunu da imam hatip okuluna dönüştürmüşlerdir. Hatta Edirne’de bir halk eğitim merkezini bile imam hatip lisesine dönüştürmeyi başarmıştır bu iktidar. TEOG sisteminde Ermeni ve Süryani çocuklar imam hatip liselerine yerleştirilmiştir. 28 Şubat darbesinde imam hatip liselerinin ve bu liselere giden çocukların başına gelenler, şimdi öteki çocukların başına gelmektedir. Ötekilik rolleri değişmektedir. Olan, bu memleketin çocuklarına olmaktadır. Çocuklar, sözde siyasetçi, özde “sen, ben, bizimoğlan” partilerinde particilik oynayan hırslı particilerin elinde oyuncak olmuştur.
İntikamım kötü olacak, diyen bir iktidarla karşı karşıya bu memleket. Bunun sonucunda ne olacak peki? Bu intikama kaynaklık eden duygu durumunun gelişmesini sağlayan yasakları üreten sözde laik CHP zihniyeti, bir gün gelip intikam çığlıklarıyla sahneye mi çıkacaktır? Kan davası gibi bir şey…
Evrensel etik, demokrasi, özgürlük ve eşitlik ilkeleri göz ardı edilerek konulan yasaklarla ve kanunlarla kurulan ve yönetilen bir memleket kimseye ait değildir, kimse de kendini ait hissetmez o memlekete. Böyle memleketlerde siyaset yaptığını iddia eden hiçbir partiye ve particilik oynayana da inanmamak gerekir.
Gerçek demokrasi, eşitlik ve özgürlük için, halklar eğer çocuklarını düşünüyorlarsa gerçekten, yabancılaşmamış bir siyaset ve hayat kurma yolunda inisiyatifi ellerine almalıdır.
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13