03 Eylül 2014 00:15

Tilkiler savaşı

Tilkiler savaşı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Macar asıllı bir gazeteci, savaş tarihi yazarı ve askeri biyografileriyle ünlü bir yazar olan Ladislas Farago, Türkçede de ‘70’li yılların başlarında yayımlanan ünlü kitabında, II. Paylaşım Savaşı sırasında casuslar arasında yaşanan savaş cephesini anlatır. Olağanüstü bir savaştır ve cephedeki kan ve barut kokusundan uzak bir başka çatışma alanıdır. Savaş içindeki her devletin bir diğeri hakkında istihbarat toplamak üzere kurduğu tuzaklar, yalan yanlış istihbaratlarla yapılan şaşırtmacalar, gerçekten bu özel savaşın bir “Tilkiler Savaşı” olduğunu gösterir. Farago’nun belgelere dayanarak aktardığı hikayeler arasında, örneğin Amerikan istihbaratı ile müttefik İngiliz istihbaratı arasındaki örtük yarış ve birbirinden istihbarat kapma savaşları da vardır. Almanlara ve İtalyanlara karşı savaşan güçler, fırsat buldukça birbirlerinin de ceplerini, çantalarını yoklarlar. Hele yine savaşta müttefik oldukları Sovyetler Birliği söz konusu olunca, hem birbirleriyle yarışarak hem de Sovyetlerden bilgi çalmak için akla ziyan oyunlar çevirirler.
Günümüz açısından çıkarılacak ders şudur: Casusluk ittifak tanımaz!
Hatta ittifaklar casusların çok sevdikleri bir ilişki biçimidir. Çünkü müttefik devlete istihbarat yardımı yapmak, aynı zamanda onun nelere ihtiyacını olduğunu ve bunu elde etmek için hangi araçları kullandığını öğrenmek için eşsiz fırsatlar sunmaktadır. Bilgi vermek, bilgi almak ve gizli bilgiler üstündeki örtüyü aralamak için çok iyi bir yoldur.
Almanya’nın ve ardından da Amerika’nın Türkiye’yi dinlediği açığa çıktıktan sonra ortalık fena karıştı. Bizimkiler çok öfkelendiler ve “Bir de dost olacaksınız, ayıp be ayıp!” diye bağırıp çağırdılar. ‘NATO içinde müttefik değil miyiz? Neden dinliyorsunuz bizi” gibi casusluğun tabiatına aykırı laflar ettiler. Sonra akıllar başlara geldi, “Biz de onları dinleyelim, güçlü istihbaratı olan herkesi dinler” vs. gibi aba altından sopa gösterme oyununa girdiler.
Kuşkusuz günümüz teknolojik olanakları, casusluk eğer sırf dinlemekten ibaretse, oldukça elverişli imkanlar sunmakta ve görünüşte bütün istihbarat örgütlerini birbirine eşitlemektedir. Paran varsa verirsin, cihazı alırsın, oturur dinlersin! Yani, sanki tilkiler savaşı sona ermiş, teknik ekipman ve teknisyenlerin yarışı başlamış gibidir! Acaba öyle midir?
Der Spiegel’in İngilizce online haber sitesinde dün ilginç ve bazıları için korkunç bir yazı yayınlandı. Malum Der Spiegel, bu aralar Türkiye hükümetini pek sevmiyor ve her fırsatta bir kılçık atıyor. Ama bu araştırma yazısı gerçekten ürpertici iddialar ileri sürüyor ve istihbarat savaşlarının hiç de salt teknolojik düzeye düşmediğini, hâlâ bir tilkiler savaşı özelliğini taşımaya devam ettiğini gösteriyor.
Roboskî katliamı sırasında, Amerikan askeri istihbaratı insansız hava araçları vasıtasıyla elde ettikleri bir hareket bilgisini Türk tarafına bildiriyorlar ve ardından bilinen o büyük felaket yaşanıyor. Buraya kadar bilmediğimiz bir şey yok. Daha önce de yazıldı. Ancak üstü örtük kalan bilgi şu: Amerikan istihbaratı Türklere bilgi verirken, Türklerin içine de aynayı koymuşlar. PKK, Kürt siyasi önderleri, Kürt özgürlük hareketinin güncel hareket bilgileri, kimi zaman saat be saat verilirken, İngiliz’i, Amerikan’ı, Alman’ı aynı dakiklik ve hassasiyetle Türk bakanları, Türk ordusunu, Türk istihbaratını doyasıya dinlemişler.
Meraklısı makaleyi bulup okur. Bizim yerimiz dar.
Bir zamanlar İsmet İnönü, “Büyük devletlerle ilişki, ayıyla yatağa girmeye benzer!” demişti. Hele bu ilişki istihbarat alanındaysa, “küçük” devletin kârlı çıkma şansı hiç yoktur. Anlaşılıyor ki, PKK hakkında bilgi vermek, onlar için sadece Türkiye’yi yemlemek anlamına geliyormuş. Konu Kürt düşmanlığı olunca gözü kararan hükümetlerin hepsi bu tuzağa düşmüştür ve “dostları ve müttefikleri” tarafından tek kelimeyle rahatça söğüşlenmişlerdir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa