4 Eylül 2014

Kabine değişikliği(değişmezliği) nasıl okunmalı?

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin zorunlu sonucu Recep Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkması ile Türkiye Cumhuriyeti’nin 62. Hükümeti, Erdoğan tarafından oluşturularak Ahmet Davutoğlu’nun başkanlığında yine cumhurbaşkanı sıfatıyla kendisine sunulmasını sağladı. Peki, bu kabine değişikliği (Aslında belki değişmezliği demek daha doğru olacak) nasıl okunmalı? Diğer bir deyişle kabinenin bu şekilde oluşmasında hangi etmenler önemli rol oynadı. Bunun iyi analiz edilmesi gelecek açısından önemli ipuçları verecektir.
Beklenti, sürdürdüğü gerek barış ve çözüm süreci, gerekse kendi deyimleriyle paralel (bize göre sarmal) yapıyla mücadelesinde kabinedeki birçok ismin Erdoğan’ı yalnız bıraktığı gerekçesiyle Erdoğan’ın kabinede önemli bir değişikliğe gideceği yönündeydi. Kabinede ilk bakışta 3 eski isim giderken 4 yeni ismin geldiği söylenebilir. Ancak, ciddi ve etraflı bir gözlemle aslında 61. Hükümet kabinesinin neredeyse hiç değiştirilmediği görülecektir. Ekonomi yönetimi de dahil icracı bakanlıklardan değişikliğe gidilmezken, değişiklik sadece Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın yerine Grup Başkan Vekili Nurettin Canikli’nin atanmasıyla sınırlı kalmıştır. Başbakan yardımcılığına 10 ay önce atanan ancak önemli bir özgül ağırlığının olmadığı kamuoyunun bilgisi dahilinde olan Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in yerine ise Has Parti transferi Numan Kurtulmuş’un getirilmesi de transferlerin parti içinde dengelenmesi açısından gerekli görülmüş gibidir. Kabinenin en önemli değişikliği, barış ve çözüm sürecinin sorumlusu ve koordinatörü Beşir Atalay’ın değiştirilmesi olarak değerlendirilebilir.
Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ustaca bir manevrayla devre dışı bırakılması  dışında değişiklikler ve kabinenin yapısı değerlendirildiğinde yeni kabinenin en önemli hedefinin AKP içinde bir tartışmaya yer vermeksizin 2015 seçimlerine gitmek olduğu görülmektedir. Parti içinde güç odağı, çıban başı olabilecek tüm güçler bir şekilde kabineye alınarak bertaraf edilmiş durumdadır. Bu tavır, siyasi iktidarın Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasıyla beraber AKP’nin ANAP ve Doğru Yol Partisi akıbetini yaşaması konusunda ciddi kaygılar içinde olduğunu göstermektedir. Bu kaygıya karşı siyasi iktidar ve Tayyip Erdoğan’ın 2015 genel seçimlerine kadar belki kendi açılarından kabine için alabilecekleri en doğru tutumu almış gibi görünmekle beraber Türkiye’nin Kürt meselesi gibi kadim sorunlarının 2015 genel seçimlerine kadar uykuya yatırılacağı açıkça ortadadır. Bunun en açık delili barış ve çözüm sürecinin sorumlusu ve koordinatörü Beşir Atalay’ın değiştirilmesi olarak değerlendirilebilir. Çünkü, Atalay’ın hem Kürt tarafının memnuniyetini kazanmış hem de daha bir kaç gün önce süreçle ilgili bir yol haritası hazırlandığını kamuoyuna deklare etmişken kabineden çıkarılması hükümetin seçimlere kadar kendi dengelerini korurken milliyetçiliğe göz kırpacağını göstermektedir. Atalay’ın yerine gelen bakan çözüm umutlarını azaltan bir diğer faktördür. Her ne kadar hükümet programında çözüm sürecine dört elle sarılacağı ifade edilse de bunun olmayacağını yaşayarak göreceğiz. Kabine ve programı AKP’nin 2015 genel seçimlerinde mutlak galibiyete kilitlendiğine işaret etmektedir. Çünkü, AKP düşüşe geçerse çıkara ve ranta dayalı yapısının hızla çözüleceğini iyi bilmektedir. Onun için AKP iplerin tek elden yönetildiği bir otoriter yapıya dönüşmüştür. Kabine dengelerin ve Erdoğan’ı sevenlerin koalisyonu olarak karşımıza çıkmıştır. Ancak kabinede tutturulan bu denge durumunun, seçimlerde 3. dönem sıkıntısı nedeniyle milletvekili adaylarının belirlenmesinde ciddi bir bunalım nedeni olacağını söylemek kahinlik olmayacaktır. Diğer taraftan çözüm sürecinde ileriye yönelik bir adımın atılmaması Kürtlerin ve demokratik kamuoyunun daha önce AKP’ye tanımış olduğu gibi yeni bir kredi tanımayacaktır. Son günlerde çözüm sürecine yönelik koparılan fırtınadan medet ummak boşunadır. Kaldı ki, Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin en önemli aktörünün başbakan olduğu bir Türkiye’de maalesef bir değişiklik beklemek abes olacaktır. Yani, yeni Türkiye eski Türkiye’nin beceriksizce makyajlanmış halinden başka bir şey ifade etmemektedir. Umarım yanılırız, yanıltırlar bizi.

Evrensel'i Takip Et