08 Eylül 2014 00:06

CHP ve solculuk ihtiyacı...

CHP ve solculuk ihtiyacı...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

CHP Kurultay’ında Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığının sancılı yenilenmesinin ardından yönetim organı PM seçimi de aynı şekilde sonuçlandı. Genel Başkan listesi 4 eksikle kazandı, ancak kimse Kılıçdaroğlu kadar bile oy alamadı. Görüldü ki, artık CHP’de yöneticilik “aslanın ağzında”!
Oysa Kılıçdaroğlu Baykal’ın yerine geldiğinde herkes emrine amade görünüyor ve ağzının içine bakıyordu. Lider beceriksizliği mi? Erdoğan çok becerikli çıkmış ve partisiyle kendisini uçurmuşken Kılıçdaroğlu yeterli gayreti göstermedi ya da gösteremedi mi?
Böyle bir tartışma yapılabilir. Liderliğin de yetenek gerektirdiği şüphesizdir. Ancak asıl sorun, lideri de lider yapacak “dava”sı ve “kadro”sudur. Davan ve kolektif yönetimi gerçekleştireceğin arkadaşların yoksa Allame-i Cihan olsan kâr etmez!
CHP iki yönlü de sıkıntılıdır.
Bugüne kadar iki “davası” olmuştur. Bir, başlangıçtaki Kemalizm ve iki, sonradan Ecevit’in armağanı “ortanın solu”. Kemalizm, hala CHP’nin bayrağında çakılı “altı ok”la tanımlıdır, ama hangi CHP’li vicdan sahibi kırılmamış tek bir “ok” gösterebilir? “Devletçilik”i geçelim. Seçkinci “halkçılık”ı da. Tartışmayalım; belki sadece “cumhuriyetçilik”. O da mecburen; henüz uzlaşılabilecek krallık savunuculuğu yok çünkü. “Laiklik” zaten problemliydi. Kemalizmi Kemalizm yapan milliyetçilik ve devrimcilikti; çünkü devrimci milliyetçilikti Kemalizm. Zayıflığı ve yetersizliği tartışması bir yana Kemalizm emperyalizm ve işbirlikçilerinin işgali karşısında milli devrim davasının sahiplenilmesiydi.
Elbette bir işçi davası değildi, ancak şimdi “ulusalcılık” adı altında milliyetçilik yapanların anladığı gibi “emperyalizme selam çak ama Kürt düşmanlığı yap” davası da değildi. Hatta başlangıçta Kürt düşmanı da değildi. Pragmatizm mi? Öyleyse, şimdi o pragmatizmden bile uzak durmaya “solculuk” denmektedir!
Ecevit’inki aslında “dava” da değildir, ama dava yokluğunda o bile hükümet kurdurtmuştur. “Ortalamacılık”tır, “orta”ya göreciliktir. “Sosyal demokrasi” zaten “ara buluculuk”tur. İşçiyle burjuvanın çıkarlarının olmayacak ortasının aranması “dava”sıdır: Uzlaşma.. Uzlaştırma. Bir popülizmi vardı. Kemalizmden yadigar “halkçılık” belki. Oradan yürüdü.
Ya “yeni CHP”? Onun davası hangisi? Biraz ondan biraz bundan mı? Erdoğan’ın “kapı” gibi emperyalist kapitalizme bağlanmış “Müslüman Kardeşliği” davasıyla böyle baş edilebilir mi? Edilemiyor! Sonra gelsin “iç tartışma” ve kurultaylar!
Son kurultaya “solculuk” eksikliği ileri sürülerek gidildi. El hak; doğru. Neoliberal Müslüman Kardeşliği davasının muhafazakar sağcılığı karşısına, onun etrafında oyalanarak ve onunla onun “oyun alanı”nda yarışmaya çalışılarak çıkılamazdı! Ne M. Yavaş ne de Ekmeleddin İ. taktiğiyle ayağa dikilmek olanaklıydı. Muhafazakar sağcının karşısına muhafazakar sağcı? Peki, sen neredesin, neden sana teveccüh gösterilsin? Kendi davan gerektir. Ama nerededir?
Kemalizmin eskidiğinden kuşku duyulamaz! 1900’lerin başında değiliz. Zaten kendi gelişmesi sürecinde Kenan Evrenler türemiştir. Ve çağın ayırt ediciliği olan, Ecevit’in de görmezden gelemediği ve uzlaştırmaya giriştiği –burjuva davası karşısında– işçi davası vardır. Sosyalizm!
Her yiğidin gönlünde ne aslanlar yatar! Çok oy almış, başarılı da olmuştur, ama M. İnce ile olur mu? Sol, tamam; ama milliyetçi değil! Muhafazakarlık davasının nasıl sahibi var ve onun kulvarında onunla yarışamazsan, “milliyetçilik” davasının da sahibi var. Hem “Mansur’a hayır” hem milliyetçilik/ulusalcılık –bu olmaz! Evet, yurtsever, yani anti-emperyalist; ama en azından yüzü sosyalizme ve emekçiye dönük bir sol!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa