32 kat yerin dibine geçesiceler...
Fotoğraf: Envato
Ya yerin dibinde madenlerde öldürüyorlar işçileri, ya da yerin 32 kat üzerinde… Kamu yararına yapıldığı iddia edilen 36 katlı rezidans inşaatında işçileri taşıyan asansör 32. kattan düştü. 10 işçi öldü. Timsah gözyaşları sel gibi... Yetkili yetkisizler açıklama yapıyor. Vali yaptığı ilk açıklamada çalışma saatlerine uyulup uyulmadığının da önemli olduğunu söylemiş. Ama bir yandan da sistemi korumaya çalışmış şu sözleriyle: “Dolayısıyla bu tür olayların tekrarı yaşanmaması noktasında da iş güvenliği açısından hangi ilave tedbirlere, kontrol mekanizmalarına ihtiyaç vardır, bunlar da mutlaka gözden geçirilecektir. Esasen mevzuatta güvenlik tedbirleriyle ilgili bir eksiklik yoktur. Kurallar bellidir, nettir. Yeni kurallar koyacak değiliz. Ama bu kurallara uymayan varsa bunun hesabını soracağız.”
Sayın Vali, hem ilave tedbirlerin alınacağını söylüyor hem de aslında ilave tedbir almayı gerektirecek bir durum olduğunu çaktırmamak için mevzuatta güvenlik tedbirlerinde bir eksiklik olmadığını vurguluyor: “Çevir kazı yanmasın” misali… Kuralların belli ve net olduğunu söylüyor ve yeni kurallar koymayacaklarını ekliyor. Kurallara uymayanlardan hesap soracaklarını da belirtiyor. E, işte kurallara uyulmamış. Kurallara uyulmamış ki, o asansör arıza vermiş. Kurallara uyulmamış olduğunu ortaya çıkartacak denetim mekanizmalarını da koymamış devlet. Ya da koymuş da, üç maymunu oynuyor. Kapitalist dediğin önemsemez işçi hayatını. Denetim mekanizmasını koyacaksın ki hukuk devleti işleyecek.
Ama zaten bu yazdıklarıma ben de inanmıyorum. Kapitalist üretim ilişkilerinin egemen olduğu yerde, hele de bizimki gibi az gelişmiş bir sosyokültürel yapı söz konusuysa istediğin kadar denetleme mekanizması kur ölen gene işçi olur. Hiçbir zaman inşaatında çalıştığı o rezidansta bir daire satın alıp oturamayacak, hiçbir zaman o alışveriş merkezindeki lüks mağazalardan alışveriş edemeyecek işçiler öldüler o işçi ve inşaat malzemesi taşıyan asansörde. Kaldı ki, o rezidans ve alışveriş merkezi bittiğinde, oranın daire sahipleri tarafından kullanılacak olan asansörler belki de hiçbir zaman arızalanmayacaklar. Ya da ufak bir arıza belirtisi söz konusu olduğunda, şimdi olduğu gibi boşlayamayacaklar o asansörden sorumlu olanlar ve daire sahiplerinin arızanın giderilmesi isteğini hemen yerine getirecekler. Ama bu işçi ve inşaat malzemesi taşıyan asansör… Ne olacak ki, bir kere arızalanır, birkaç kişi ölür, ölen unutulur, arıza giderilir, sorumlular, şimdi olduğu gibi ölenleri suçlar, sonra da inşaata devam edilir. Ölenler de cahildir zaten… Elbet bir hata yapmışlardır. Elbet, dikkatsiz davranmışlardır. Zaten bir sürü akademisyen araştırma yapıp da, iş kazalarında işçi hatası diye bir şeyden bahsetmiyor mu? Bu araştırmalar da satılık zaten. Emekte yabancılaşma, bilim alanında da geçerli ve akademisyen de yürüttüğü projeyi besleyen zenginlerin kulu olmuş durumda. Zaten belki kendisi de böyle rezidanslarda oturmayı hak edecek kadar para kazanmak peşindedir. Hiçbir zaman bu sözde bilim insanları, işçilerin günde ortalama kaç saat çalıştığını, ne kadar zor fiziki şartlarda çalışmak zorunda olduklarını, şefleri tarafından ne tür muameleyle karşılaştıklarını, sigortasız çalıştıkları için her muameleye razı olmak zorunda olduklarını ve tabii ki bu stresten dolayı hata yapma olasılığının artabileceğini düşünmezler. Ona da zaten hata denmez.
Şimdi bazı ana akım medya organları, ölen işçiler arasında bulunan üniversite öğrencisi üzerine de haber yapacaktır. Bakın böyle değerli birisi de öldü bu olayda, gibisinden garip haberler çıkacaktır. Sanki böyle durumlarda cinayete kurban gidenlerin yüksek eğitimli olmasından dolayı daha çok üzülmek gerekiyormuş gibi… “Hay Allah yazık olmuş, bak bir de üniversite öğrencisiymiş…” O inşaata 24 saat çalışma izni veren iktidarsız yetkililerle ilgili haber yapmayı hiç mi düşünmediniz? Bir de üstelik kamu yararına olduğu iddia edilerek 24 saat çalışma izni verilmiş. Nasıl bir rezidanstır ki bu kamu yararına yapılıyor? Ne o? Yoksa İstanbul’daki evsizleri mi yerleştirecektiniz o rezidansa? Ya da çarpık kentleşmeye izin verdiğiniz için selde ya da depremde evini kaybeden insanları mı yerleştirecektiniz? Ya da çocuklara, gençlere, yaşlılara, kadınlara, LGBTİ bireylere, her dinden ve etnik gruptan bireye, yoksullara, yani en çok ezdiklerinize yönelik toplumsal gelişim projeleri geliştirenlerin çalışacakları ofisler mi yapacaktınız? Yoksa çocuk parkı, sosyal alan, spor alanı ve ağaçlarla dolu bir park inşa ediyordunuz da, bir an önce bitsin diye mi 24 saat çalışma izni verdiniz?
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13