Sistemsel vaka
Fotoğraf: Envato
Mecidiyeköy’de 10 işçinin 32. kattan zemine çakılarak feci bir şekilde can verdiği olayla ilgili Torunlar İnşaat şirketinin sahibi Aziz Torun’un sözleri, Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamının yaşandığı Soma’nın ardından dönemin Başbakanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamaların devamı gibiydi. Erdoğan, bu ölümlerin madenciliğin “fıtratında” olduğunu iddia etmişti, Aziz Torun da, “Bu tür kazaların olduğu da sektörel bir vaka” dedi.
Aslında bu tür ifadelerin sistemsel bir vaka olduğunu ifade ederek devam edelim. Kapitalist sistemde patronlar ve onların temsilcileri bu tür olaylar karşısında böyle açıklamalar yapıyorlar. Her birinin tek farkı ise, Aziz Torun’un “Elbette bizim şantiyemizde olmamasını arzu ederiz” sözlerinde saklı. Yani kapitalist sistemin ağır sektörlerin bu tür ölümler olur ama her patronun bunun bir şirket olarak kendisine dönecek yıpratma maliyeti nedeniyle bunun kendi şirketinde olmamasını tercih eder mantıken. Ama bunun gerektirdiği işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmaz, bunun için gerekli maliyet ödenmez. Patronlar kârlarını maksimize etmek için bu tür maliyetleri hep minimize etmek isterler.
Soma’da olduğu gibi, Torunlar İnşaat’ın rezidans inşaatındaki katliama dair işçilerin anlattıkları da, karşımızdaki sistemin işleyişine dair bir vaka olduğunu ve her sınıfın da bu vakayı kendi sınıfsal konumuyla uyumlu tarif ettiğini gösteriyor. Pek çok işçi o asansörün birçok kez kaza yaptığını ve son bir hafta içinde de bu kazaların görüldüğünü ifade eden açıklamalar yaptılar. Arkadaşlarımız Eda Yıldırım ve Vedat Yalvaç’ın, yaptıkları haberde orada çalışan işçilerden Maruf Eren, olay günü sabah saat 10’da asansörde yine arıza olduğunu belirterek, “Acil arıza giderme ile tekrar asansörü çalıştırdılar. Buradaki önlemler hep böyle. Eğer 31. ve 32. kat arasında stop sensörü olsa bu arkadaşlarımız ölmeyecekti. Arıza yapsa bile kendiliğinden duracaktı asansör” dediler. Kullanılan asansörün 10 yıllık olduğunu söyleyen Eren, daha önce de asansör kazası yaşadıklarını, paraşütlerin açılması sayesinde kaza geçiren işçilerin kurtulduğunu hatırlattı.
Olayın yaşandığı günden itibaren işçilerin üzerinde yoğun baskı kurulduğunu anlatan Eren, gazetecilere açıklama yapan ya da eyleme katılan işçilerin taşeronlar tarafından işten atılmakla tehdit edildiğini de söylüyor. Kendisinin de bu nedenle işten atılacağını ifade ediyor.
Arkadaşlarını yitiren işçi, yaşadıkları çıplak gerçekliği ifade ederken patron ‘sektörel vaka’ deyip geçiyor ve bunun aksini söyleyen işçileri de işten atmakla tehdit ediyor.
Taşeronlaşmanın çalışma düzeninin temel biçimi haline geldiği kapitalizmin bugünkü koşulları, bilindiği gibi kapitalizmin ilkel dönemi çalışma ilişkilerinin geri getirildiği koşullardır. Daha fazla kâr uğruna işçilerin ölümlerinin ‘sektörel vaka’ olarak anıldığı, bu işin fıtratının böyle tanımlandığı bir çalışma düzeninde işçilerin kendi örgütlülüklerinden başka güvenlik kalkanları yoktur.
Patronlar da zaten işçilerinin örgütsüzlüğünden, buna çok elverişli bir zemin sunan taşeron düzeninden ve sendikal hareketin mecalsizliğinden güç alarak bu kadar rahat davranıyorlar. İşçi hareketinin örgütlülük düzeyinin gelişkin olduğu bir ortamda, o iş yerindeki işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin denetimi de işçi inisiyatifinin dışında gerçekleşemez. Bu düzeyde işçi ölümleri yaşanmaz ve patronlar da böyle konuşacak cesareti kendilerinde bulamaz.
Bu son yaşadığımız olay, kapitalizme karşı mücadele bilinci olmayan, sistem içi düşünen ve ‘aynı gemideyiz’ söylemiyle patron düzeninin bir tamponuna dönüşen sendikal anlayışlarla işçilerin tamamen bir çaresizliğe itildiğini göstermiştir.
Bu düzeydeki bir işçi katliamı karşısında işçi konfederasyonları bir sınıf örgütünün sorumluluğu ile iş bırakmayı düşünmüyorlarsa tam da bu nedenledir. Bu sendikal anlayışlar o asansörden farksızdır.
Tüm bunlar, kendisini sistemin karşısında, işçi sınıfının kaleleri olarak örgütleyecek sendikal yapıların inşa edilmesi sorumluluğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00