11 Eylül 2014 00:41

Bir, iki yetmez daha çok Fatih Terim stadı...

Bir, iki yetmez daha çok Fatih Terim stadı...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Futbolun güzel oyun olmasını, milyonlarca insanın heyecanla onu takip etmesini ve sevmesini sağlayan faktörlerin başında hiç kuşkusuz sürprizlere açık olması geliyor.

Gerçi endüstriyel futbolun hakimiyetini iyice hissettirdiği 1990’lı yıllardan beri sürpriz beklentisinde önemli bir düşme oldu. Avrupa’nın, dünyanın en pahalı ilk on takımının dönüşümlü olarak üst düzey turnuvalarda final oynaması endüstriyel futbolun kemikleşmiş yapısını gösteriyor.

Örneğin, Türkiye kupasında Fenerbahçe’nin Pendikspor’a, Galatasaray’ın 1461 Trabzonspor’a ya da Beşiktaş’ın Bucaspor’a elenmesi taraftarların birbirleri ile inceden dalga geçmesi açısından hoş anılar bıraksa da adı üstünde sürpriz niteliği taşıyor ve bir sürekliliğe tekabül etmiyor. 

Bunları niye yazıyorum? Az evvel Avrupa Kupası 2016 için başlayan eleme maçlarının ilkinde Türkiye milli takımı İzlanda’ya 3-0 yenildi. Maç sonrasında yorum yapanlar adeta şok içinde büyük bir sürpriz ile karşı karşıya olunduğunu anlatıyordu. En büyük şaşkınlığı maç öncesinde “İzlanda bizim kaleye topu elle taşısa bile üç kereden fazla gelemez” diyen çiçeği burnunda yorumcu Hasan Şaş yaşadı.

Futbol dünyamız, bu sütunda hep vurguladığım gibi gündelik dünyamızın, toplumsal yaşantımızın dışında değil. Hasan Şaş da bunun en güzel örneklerinden biri. Bir konunun uzmanı olmak için, merkez medyanın sizi “yorumcu” olarak yaftalaması biraz da tanınır olmanız ve belli ağlara (network) bağlı olmanız yetiyor. Mesela Hasan Şaş, 2012 başında İzlanda milli takımının başına geçen Lars Lagerback ile yardımcısı Heimir Hallgrimsson yönetiminde İzlanda milli takımının neler yaptığını, kimler ile oynadığını, hangi sonuçları aldığını izlese ve takımı seyretse maçtan önce bu kadar rahat konuşup maçtan sonra bu kadar şaşırır mıydı?

Hasan Şaş’ın “yorumculuğundaki” başarısı, konusuna hakimiyeti, işindeki başarısı son tahlilde kendisini istihdam eden özel kanalı bağlar.

Ama konu Fatih Terim olunca orada hepimizin, bütün futbolseverlerin ve futbol sevmese de bütün memleket yurttaşlarının söz hakkı var…

Çok basit bir nedenden dolayı Fatih Terim’in maaşı, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından ödeniyor. 

TFF bunu nereden ödüyor?

Kulüplerin sattığı biletlerdeki TFF payından, devlete ödenen vergilerden TFF’ye aktarılanlardan, kulüplere her hafta daha ağır biçimde kesilen cezalardan elde ettiği bütçeyle.

Yani Terim’in maaşını Yıldırım Demirören cebinden değil, futbolseverlerden ve halktan kesilen vergilerle ödüyor.

O zaman esas sürprizi konuşabiliriz…

2014 Ağustos ayı itibariyle FİFA milli takımlar listesinde 35. sırada olan Çek cumhuriyetinin 3. sırada olan Hollanda’yı yenmesi sürpriz değildir.

2014 Ağustos ayı itibariyle FİFA milli takımlar listesinde 46. sırada olan İzlanda’nın,32. sırada olan Türkiye’yi yenmesi de bir sürpriz değildir.

Sürpriz olan bu ülkelerin futbola harcadığı parayla elde ettikleri başarıların orantılı olmamasıdır…

Sürpriz olan İzlanda’da 15.000 euro aylık ücretle çalışan Lars Lagerback’in başarısıyla 250.000 avro aylık ücret alan Fatih Terim’in başarısının, sadece bu maç ile ilgili değil, genel olarak uyumlu olmamasıdır.

Açık olan şudur, bu geceden sonra Kazakistan ve Letonya’yı (?) yenip medya gazıyla “imparator” unvanını sürdürmeyi başarsa da Terim’in bir Lars Lagerback olmadığı kesindir.

Başarı oranlaması açısından, bu coğrafyada en az 2 stadyuma Fatih Terim ismi verildiyse, İzlanda’nın memleket ismini değiştirmesi lazım ama İzlandalılar bizim kadar irrasyonel değil… 

Neyse biz “passolig” alalım daha ödenecek çok maaş var…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa