17 Eylül 2014 00:12

Ali Paşa Hanı olayı ve Erkal kardeşler...

Ali Paşa Hanı olayı ve Erkal kardeşler...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dostlar Tiyatrosu 1969 yılında Genco Erkal, Ferit Erkal, Mehmet Akan, Şevket Altuğ, Arif Erkin ve Nurten Tuç tarafından kurulan ve onca yıl içinde Türk tiyatrosunda iz bırakan bir tiyatro.
Ve Genco Erkal…
Çok şey bilen, çok şey bildiğinden, çok şeyi birden istemeyen, gözlerimizin nuru Genco Erkal (1938).
Ve Genco Erkal gibi Bahriyeli Reşat Bey’den olma,  Birinci Dünya Savaşı’nın sıkıntılı günlerinde, sokaklarında İngiliz ve İtalyan askerlerinin kol gezdiği işgal İstanbul’unda büyüyen, moda tasarımcısı (o kendisine “terzi” dermiş) Nebahat Erkal Şerbetçi’den doğma küçük kardeş Ferit Erkal (1942).

ERKAL KARDEŞLER

Erkal kardeşler kendilerine miras kalan İstanbul Eminönü’ndeki Çorlulu Ali Paşa Han’ını geçen yılın mayıs ayında Ferit Erkal’ın kızı Selen Erkal’ın tasarımıyla açık hava tiyatrosuna dönüştürdüler.
Genco Erkal ve Tülay Günal’ın performanslarıyla herkesi kendine hayran bıraktığı, piyano ve viyolonsel eşliğinde sahnelenen “Yaşamaya Dair-Bursa Cezaevi’nden Mektuplar”ı ilk oyun olarak seçtiler, Ali Paşa Hanı’nı tiyatromuza armağan ettiler.

ŞAHİTLİĞİM

Haziran 2013 ayındaki gala gecesi, izleyiciler arasında bulunan ünlü ünsüz mimarların, tasarımcıların hanın üstünün tarihsel dokuyu bozmadan camla nasıl kapatılabileceğinin ve ısıtma sisteminin ne şekilde kurulabileceğinin hesaplarını yaptıklarına bizzat tanık oldum.
Ali Paşa Hanı’nın avlusunda “doğal dekor içinde tiyatro”yu onlar da benimsediler.
Ben de hem Ali Paşa Hanı’nı, hem de başta elbette Genco Erkal olmak üzere iki kardeşi sıradan bir tiyatrosever olarak pamuklara sarıp sarmalayarak yüreğimin ortasına oturttum.
Derken, günlerden bir gün Dostlar Tiyatrosu’nun Ali Paşa Hanı’ndaki sahnesinin, şeker bayramına denk gelen günlerde (kimlikleri daha sonra belirlenen) Ferit Erkal yönetimindeki kişiler tarafından tahrip edilmiş ve bir anlamda enkaz haline getirilmiş olduğunu duydum.
Hüzne boğuldum.

OYUN YARIN AKŞAM YENİDEN BAŞLIYOR

Gerçi bir süre sonra Ferit Erkal’ın “Genç Oyuncular” ve Atila Alpögö’ye “muhatap” beyanını okudum, ama ne yalan söyleyeyim: “… Tiyatro olarak kullanılan mekân, Hanın avlusu yani müşterek alanıdır. Bu alanın bir sahibi yoktur, çevreleyen 48 oda ya da dükkanın malikleri buranın müşterek hak sahipleridir (daimi tasarruf hakkı). Bu 48 parselin 35’i bizim aileye ait olmakla beraber geri kalan 13 mülk sahibinin herbiri bizim kadar söz ve hak sahibidirler. O kadar ki bir tanesi karşı çıksa orada, istenmeyen bir şey yapılamaz” sözlerinden tatmin olmadım ya da anlamadım Ferit Erkal’ı savunabileceğim bir anlam çıkaramadım.  
Ağabey-kardeş arasındaki anlaşmazlık sürünce, eylül ayının ilk günlerinde sahnelenmesi gereken “Yaşamaya Dair-Bursa Cezaevi’nden Mektuplar” iptal edilmek zorunda kalındı. Ancak Genco Erkal, her seferinde “kapalı gişe” oynanan oyunu, Ferit Erkal’ın: “… Umarım böyle bir teşebbüste bulunmaz çünkü o zaman avluyu işgale karşı çıkanlar arasında beni de bulacak” sözlerinden ürkmüş olacak ki, her ihtimale karşı oyunu emniyetin koruma ve gözetimi altında, yarından başlayarak haftaya pazartesi akşamına kadar oynamayı kararlaştırdı.

YAPMAYIN, ETMEYİN

Anıtlar Kurulu’ndan izinli, Fatih Belediyesi’nden ruhsatlı mekânda oyunun yarından itibaren sürmesi sevindirici bir gelişme, ama seyircilerin oturduğu tahta platformun bir kez daha kullanılamaz hale getirilme olasılığı tüyler ürpertici. Hisseli olan hanın tadilatı ve sahnenin kuruluşu aşamasında Ferit Erkal’ın da bulunduğunu yukarıda söyledim, ama Ferit Erkal’ın daha sonra ticari nedenlerden dolayı tiyatroyu istemediğini düşünmek bile istemiyorum.
Çağdaş Türk Tiyatrosunun en seçkin öncülerinden Genco Erkal’ın tiyatrosuna karşı yapılan gece yarısı saldırısına ve sanatını korku içinde sürdürmesine üzülüyorum. Ferit Erkal’ın: “… Bu konuyu basının önünde tartışmak bizim ailemize yakışmaz. Genco ailemizin büyüğüdür. Suç duyurusunda bulunduysa da canı sağ olsun. Sonuçta kim haklı, kim haksız ortaya çıkar” demesinden hiç mi hiç tatmin olmuyorum.
Genco Erkal’ın, kardeşi ve handa bakır döküm dükkânı bulunan Osman adlı kişi hakkında savcılığa olan başvurusunu geri almasını istiyorum.
Ferit Erkal’dan, Genco Erkal’ın duyumsadığı büyük acı ve öfkesini dindirmesini; uğradığı maddi- manevi zararı bir yolunu bulup telafi etmesini bekliyorum.  
“… Yapılanlara gelince, benim yorumum farklı. Vandalizm, sanat düşmanlığı filan değil, hele hele heykel yıktırmakla, sanatçıya tükürmekle filan hiç alakası yok. Sadece, verdiği sözlere sadık kalmayan bir zorbaya karşı, saygı duyulması gereken bir başkaldırı var” sözünü geri almasını önemle rica ediyorum.

AKLISELİM KAZANSIN

Şimdiii!
İki kardeşin arasına neden giriyorum, olaya neden burnumu sokuyorum, anlatayım.
Çünkü Ferit Erkal, İtalyan Lisesi’nden çok sevdiğim, saygı duyduğum, zarifliğiyle, yaşama kültürüyle her zaman kesintisiz onur duyduğum elli küsur yıllık can arkadaşım.
Genco Erkal ise tiyatroyu yaşam biçimi olarak evetlemiş, 7/24 yönetmen/oyuncu olarak önünde her zaman önümü ilikleyerek ayağa kalktığım çok yıllık büyük tutkum, aşkım
Rant menfaati/sanat çarpışması mıdır ya da olay başka boyutta bir olay mıdır hiç mi hiç aldırmıyorum, bu ülkenin yetiştirdiği böylesine iki güzide insanın çekişmesinin (hele hele günümüz ortamında) tiyatromuza büyük zarar verdiğini/vereceğini düşünüyorum.
Ben, onları çok seviyorum...

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa