Savaş makinesine öğrenci aranıyor!
Halkların Demokratik Kongresi Eğitim Meclisi ilk toplantısını yaptı. Toplantıda eğitimin çeşitli boyutlarıyla ilgili sorunlar ortaya konulduktan sonra meclisin yapılanması tartışıldı. Mecliste konuşulan konuların ilk önce hangi birini ele alıp harekete geçmek lazım, diye düşünürken, bunlardan ilk adımda sadece birkaçıyla ilgilenmenin sorunları ortadan kaldırmak için yanlış bir adım olacağına kanaat getirdim. Eksik bir adım atılmış olur, demiyorum. Yanlış yapılmış olur, diyorum. Çünkü bu sorunlar veya eğitim meclisinin sorun olarak gördüğü hükümet stratejisinin adımlarını oluşturan parçalar, bir bütüne, devasa bir savaş makinesine hizmet ediyor.
Neden savaş makinesi, çünkü yeni (!) Türkiye bölgede lider bir güç olma yolunda, çevresindeki sıcak ya da soğuk çatışmalara müdahil olmakta, bu çatışmalardan çıkar elde etmeye çalışmakta, gerektiğinde savaşacağını vurgulamakta, büyük güçlere kafa tutmakta… Bu savaş makinesi, kendi içinde tutarlı, yekvücut, organize, disiplinli olmalı… Sırtını güçlü bir sermaye ve piyasa düzenine dayamalı. Bu makineye kaç kişinin, hangi düzeyde hizmet edeceği belli olmalı. Yabancılaştırmalı, hiçleştirmeli, şeyleştirmeli, yok saymalı… Savaş makinesini besleyen üretim bantlarına, nefes alan, bir makinenin belirli bir noktasını kullanabilecek kadar kafası çalışan ama bulunduğu noktanın neye hizmet ettiğini sorgulayacak kadar zeki olmayan insanlar yerleştirilmeli.
Mecliste bu savaş makinesinin saydığım özelliklerini taşıyan bir eğitim sisteminden söz etti katılımcılar. Mesela yeni TEOG sistemi buna hizmet ediyor. Meslek liselerine, mesleki eğitim merkezlerine öğrenci nüfusunun büyük bir kısmını yerleştirirken, sorgulamadan üretim bandında çalışacak olan teknik personeli yetiştirmeye çalışıyor ortaöğretim sistemi. Sözde zorunlu ortaöğretime rağmen çok sayıda öğrenci nüfusu açık liseler yoluyla örgün eğitimin dışına ve iş piyasasına itiliyor.
Ekolojiyi yok eden kapitalist üretim ilişkilerinin aleti olan okulun ekoloji kavramının zenginliğine ve derinliğine ilişkin hiçbir şey öğretmemesi de yine bu savaş makinesinin işine yarıyor. Oysaki ekoloji dediğin şey, ağaç, çiçek, böcek, orman, nehir, vesaire değil sadece… Ekoloji, bir bütündür. İnsan ve insanın ürettikleri de onun parçasıdır. İnsan üretirken ekoloji sandığımız doğa parçalarını da yok ederse, kendisine zarar vermiş olur. Kapitalizm bu zararı hızlandırır. Kapitalist üretim ilişkilerinin değerlerini, hedeflerini yeniden üreten bir okulda ısrar ederseniz okul antiekolojik bir özellik kazanır. Ama savaş makinesinin de zaten buna ihtiyacı vardır.
Savaş makinesi, öyle farklılıklara da tahammül edemez. Dini, etnik, ulusal… Böyle tek türden olacaksın ki, savaş makinesine o tek tür, o tek anlayış, o tek zihniyet uğruna hizmet edesin. Bu yüzden okullarımızda farklı dinlere, etnik gruplara, uluslara, farklı görüşten olanlara ve farklı cinsel yönelimlere saygı duyulmaz. Yoksa, savaş makinesi aksardı. Ve tabii ki özel eğitimin sorunlarını düşünecek olursak, özel eğitime ihtiyaç duyan sakatlara (!) savaş makinesinde ne ihtiyaç olabilir ki? At onları, bir kenara… Aralarından becerebilenler bir işe yarar elbet. Ama üstün yeteneklileri devşirmekte fayda var. Onlar savaş makinesinin işine yarar.
Eğitim sistemi sanki bir entegre tesis gibi çalışıyor. Bu entegre tesis kin, nefret, düşmanlık üretiyor. Bunları üretecek olan makineleri üreten ve/veya çalıştıran insanları üretiyor. Sırtını da piyasaya veriyor. Her düzeyde eğitim kurumuyla piyasadan, sermayeden güç alan entegre bir tesis. Üniversiteler de, bu yolda en büyük ve en güçlü holdingleri oluşturuyorlar. Sanki üniversitenin her fakültesi, her bölümü büyüklü küçüklü anonim şirketler ve bunlar bir holdingi meydana getiriyorlar. Piyasaya sözde nitelikli eleman üretiyorlar ama bütün bu süreci sorgulayacak bilgiyi üretmek, üzerinde düşünülen bir şey bile değil.
Ders kitaplarında, vatan için ölmek benimsetilmeye çalışılıyor, çocuk asker olmak özendiriliyor. Kitapların arkasında Türk Dünyası haritası yer alıyor. Emperyalist bir anlayış… Yeni rol öyle ya… Müdahaleci yeni Türkiye…
Bu amaç doğrultusunda eğitim tabii ki cinsiyetçi olacak. Erkek ile kadını ayıracak, onlara ayrı roller verecek. Erkek savaşa, kadın doğurmaya, uygun yeteneklere sahip bazı kadınlar da cepheye…
Bu savaş makinesine uygun eğitim sistemi yaratmak AKP dönemine özgü bir şey mi? Hayır… Bu cumhuriyetin kurucu aklı, CHP ya da İttihat ve Terakki zihniyeti ya da her neyse bunun en büyük sorumlusu. Fakat pek de verimli olmayacak bir şekilde ve toplumun büyük bir kesimini dışlayarak bu savaş makinesini beslemeye çalıştı. Ama yetmedi. Şimdi de AKP bu savaş makinesine hizmet edecek bir eğitim sistemi yaratmaya çalışıyor. Ama eski zihniyetten daha etkili ve verimli bir şekilde çalışıyor. AKP zihniyetinin de sözünü ettiğimiz önceki zihniyetin bir ürünü olduğunu belirtmekte fayda var tabii.
Anne babalar! Çocuğunuzu bu savaş makinesine teslim ettiğinizin farkına varın. Bunun farkına vardığınızda korkmayın ama. HDK Eğitim Meclisi işte bu yüzden kuruldu. Korkmamak, umut beslemek, başka türlü bir eğitim sisteminin, yeni bir yaşamın ama öyle böyle değil, hem de yepyeni bir yaşamın mümkün olduğunu göstermek için kuruldu HDK Eğitim Meclisi… Bu savaş makinesinin her parçasını söküp parçalamak, insanı hiçleştiren bu savaş makinesinin bizzat kendisini hiçleştirmek için…
Evrensel'i Takip Et