Passo fiyasko
19. yüzyılda sanayileşmiş ülkeler dünyanın her karış toprağını sömürgeleştirmek için büyük bir yarışa girmişti. Afrika’nın, Asya’nın zenginliklerini yağmalamak için yapılan bu yarışta, “beyaz adam” yerel hakları büyük silah gücüyle köleleştiriyordu. Yağma ve köleleştirme, “dünyanın barbarlık içinde yaşayan vahşilerine medeniyet götürüyoruz” söylemiyle meşrulaştırılıyordu. “Passolig”in ligin ilk haftası sonrasında yaptığı açıklamayı okuyunca aklıma 19. yüzyılın sömürgecileri geldi.
“Tribünlere huzur ve dostluğu geri getirmeyi hedefleyen bir medeniyet projesi olan Passolig’e destek çığ gibi büyümektedir. Gerçek taraftarlardan her geçen gün daha da büyük ilgi gören Passoligli ilk sezonun perdesinin açıldığı hafta hiçbir olay yaşanmaması, e-bilet uygulamasının nedenli doğru olduğunun da kanıtı niteliğindedir”.
Açıklamanın neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Taraftarları bir bankanın müşterisi haline getirip, ceplerinden “rant” sağlamayı “medeniyet projesi” olarak cilalamak tamda 19. yüzyılın sömürgecilerinin aklına gelebilecek bir cinlik.
İlk hafta maçlarında hiçbir olay yaşanmamasının e-bilet uygulamasına bağlanması da ayrı bir cinlik.
Tribünlere taraftar mı geldi?
8 bin ortalama seyirciyle Alman amatör liginden bile daha az taraftar karşısında oynanmadı mı ilk hafta maçları?
İlk haftanın ardından TFF sözcüleri tribünlere taraftarların tribünlere gelmemesini henüz devam eden tatillere bağlamıştı. Aradan bir hafta milli maç arası geçti sezonun ikinci hafta maçları oynandı ve görüldü ki “tatile” gidenlerin sayısında azalma değil artma var. İkinci hafta seyirci ortalamaları ilk haftayı arattı. Trabzon-Fenerbahçe maçı malum “önemi” nedeniyle tribünlerin en dolu olduğu maçtı ki bu maçta bile tribünlerde büyük boşluklar vardı. Diğer bütün maçlarda tribünler bomboştu. Pazartesi akşamı oynanan Akhisar-Sivas maçında yöneticiler dışında tribünde neredeyse kimse yokken, Beşiktaş-Rize maçını 1300 biletli diğerleri kombineli sadece 5000 kadar taraftar izledi.
Süper lig ve 1. ligde tribünler boşalırken, bunun nedenlerini yazan, çizen ya da ekranlarda söyleyen var mı? Tek tük, çünkü ekranlarda seyredilen spor programlarının bir bölümüne de “passolig”sponsor oldu. Böylece ücretlerinin bir kısmını “passolig”den alan “yorumcular”, “passolig” uygulamasını eleştirmek bir yana,adeta reklamcısına konumuna dönüştüler. Yazılı medyada ise az sayıda eleştiri çıksa da yorumcu olarak yazanların büyük çoğunluğu hala başka bahaneler üretiyorlar.
2012’de Lars Lagerback’in başa geçmesiyle yeniden yapılanma içine giren İzlanda Euro 2016 elemelerinde Türkiye’yi 3-0’la geçerken bir futbol dersi verdi.
Salı gecesi yaş ortalaması 22 olan ve orta sahasında 17 yaşındaki Tielemens’ı oynatan Anderlecht şampiyonlar ligi elemelerinde, transfer değeri kendisinden kat kat üstün Galatasaray ile 1-1 berabere kalırken bir başka futbol dersi verdi.
Memlekette futbolun çok temel sorunları çözüm beklerken, futbol düzeyi Avrupa’nın ekol olmayan memleketlerinden ders alınacak düzeye inmişken, futbolu yönetenlerin bütün derdi “passolig” satışlarını arttırmak ve taraftarın cebinden alacakları paralarla sözde “medeniyet projesini” hayata geçirmek.
Zaten az sayıda taraftarı olan Anadolu takımları o seyircilerini de kaybetmiş, 1. ligde zaten kötü koşullarda mücadele eden takımlar bir de taraftarlarından olmuş ne gam? Passoligin “medeniyet” getirdiği boş tribünler TFF’ye yeter.
Evrensel'i Takip Et