Canavara karşı ‘iyi savaşanlar’
Festivaller, daha çok ulusal uzun metraj yarışmalarıyla anılsa da, kısa filmden belgesele, dünya sineması örneklerinden klasiklerin yeniden gösterimlerine kadar zengin programlara sahip oluyorlar. 15-21 Eylül tarihleri arasında yapılan Adana Altın Koza Film Festivali’nin 21’incisi örneğin, dünya sinemasının birçok ustasının filmlerinin Türkiye’deki ilk gösterimlerine ev sahipliği yapıyor. Bizde, en iyi film seçilerek Altın Palmiye alan Kış Uykusu ile bilinen Cannes Film Festivali’nin seçkisi Adana’da hemen dikkati çekenlerden. Dünyanın, özellikle Avrupa ve Amerika’nın farklı yerlerinden, dünyanın bugünkü haline dair derin gözlemlere yer veren ve sıkı eleştiriler getiren filmlermiş, Kış Uykusu’nun “rakipleri”.
Cannes’ın ileri gelenlerinin hemen hepsi Ekim’de Antalya’da Altın Portakal ve İstanbul’da Filmekimi izleyicisi ile de buluşacak ve muhtemelen vizyona yıl içinde girecekler. Kış Uykusu’nda otelci yazar Aydın’ın kibri karşısındaki tutumlarıyla görünen emekçilerin hayatlarına daha yakından bakan filmler, bu yılın önemli filmleri arasında. Zvyagintsev ve Dardenne kardeşler gibi ustaların güçlü kamerası, neoliberal çağın halklar üzerindeki etkilerine dair, “küçük insan” hikayelerine dönmüş. İşte Cannes’ın, Rusya, İtalya ve Belçika’dan işini korumaya çalışan emekçileri, bunlar:
İKİ GÜN BİR GECE: ‘İYİ SAVAŞTIK’
İşçi sınıfı filmleriyle tanınan Belçikalı Dardenne Kardeşler, İki Gün Bir Gece’de, tek tek iş arkadaşlarını dolaşan bir kadının haftasonuna odaklanıyor. Jüri tartışmasıyla geçen 12 Kızgın Adam’ı andıran hikayesi, işyerinde yapılacak “ikramiye almak mı istersiniz, Sandra’nın işten çıkarılmasını mı?” şeklindeki alçak oylama üzerine. Sandra hasta olduğu dönemde işlerin onsuz da yapılabildiğini gören patron, iyileşince kadını işten çıkarmaya karar verir. Sandra’nın işe ihtiyacı vardır ve elbette çalışma arkadaşlarının da 1000 avroluk ikramiyeye. Kocasının da ısrarıyla pazartesi günkü oylama için 16 iş arkadaşıyla gidip konuşmayı deneyen Sandra’nın umutsuz boşvermişlikle umutlu direniş arasında gidip gelen ruh hali Marion Cotillard’ın oyunculuğu ile de başarıyla veriliyor. Filmde geçen replikle “kendini salacağına tepki göstersene”, sınıfın bu çağda çok güncel ve yaygın bir meselesi olduğundan, İki Gün Bir Gece çok etkileyici bir gerçekçilikle inşa edilmiş. Kimi birkaç dakika görünen çalışanların her birinin derin ve sahici emekçi karakterler olarak görünmeleri de, filmin günümüz işçi sınıfının sorunlarına ve hayatına dair çarpıcı bir yapıt olarak ortaya çıkmasının sebeplerinden. Aynı anda böylesine coşkulu, duygusal, gerilimli ve umutlu olabilen bir film. Haftasonuna kambur başlayıp giderek duruşu dikleşen Sandra’nın deyimiyle “iyi savaştık” diyen final, bir çeşit “bu daha başlangıç” ruhuna denk düşüyor.
MUCİZELER: HAYALLER BAL, GERÇEKLER ZEHİR
İtalya’dan Mucizeler (Le Meraviglie) Altın Palmiye’den sonra ikincilik ödülü kabul edilen Büyük Ödülü (Grand Prix) alan film. Arıcılık yapan ailenin dört kızının 12 yaşındaki ablası Gelsomina’nın bir yaz mevsiminde verdiği mücadeleyi anlatırken, bir ucu televizyon dünyasının çekiciliğine, diğeri yanı kapitalizmin tarımı yok etme ve toprağı zehirlemesine uzanıyor. Ünlü duvar yazısından esinle; adeta hayaller bal, gerçekler zehir. Tarım ilacı kullanımı arazileri, toprağı, balı bile yok ederken, her tadanın bayıldığı bal da bundan nasibini alır. Çalışkan ama öfkeli babası da, bütün işlerin başındaki Gelsomina’nın küçük yaştaki büyük sorumluluğu da, bir “peri” tarafından sunulan “Köy Mucizeleri” yarışmasını kazanma hayalleri önünde engel olmayacaktır tabii. Sonunda, sade ve çocukların dünyasını başarıyla yansıtan hoş bir film ortaya çıkıyor. Masalların gerçeğe dönmediği ama arılarla yaşayan küçük kadının ve ailenin her şeye rağmen doğada hayatta kaldığı bir sonla.
LEVIATHAN: ASIL CANAVAR KAPİTALİZM
Yine bir “yeni Rusya” hikayesi anlatan Rus yönetmen Zvyagintsev, bu kez İncil’deki canavardan adını alan Leviathan’da mafyatik kapitalizmi baştan sona resmediyor. Belediye başkanı, aynı zamanda Nikolai ve ailesini evinden atmaya çalışan bir tüccar. Ondan başlayarak en sıradan karakterler bile bir araya gelince küçük bir ülke ediyor. Kuzeydeki balıkçı kasabasında karanlık sulardaki dev balinalar, açgözlü kapitalizmin yanında pek masum çünkü. Eşi ve oğluyla yaşayan Nikolai, başkana karşı asker arkadaşı avukatı çağırıyor ve onun gelişiyle işler daha da karışıyor. Uzun diyaloglarda kahramanların yaşamları kadar dünyanın bugününe dair de çok şey söyleyen Leviathan, yukarıdaki filmler kadar iyimser olmasa da, karamsarlığı mizahıyla dengeliyor. En kötüsü, herkesin çarkın böyle dönmesinden bir çıkarı olması, kapitalizm belasına batmanın korkunç yüzü o işte. Uzun ve geveze sayılabilecek filmdeki her ayrıntının canavarın büyük resmi için başarıyla bir araya gelişi, ustalığın eseri. Cannes’da en iyi senaryo ödülünü alan film, buydu.
Evrensel'i Takip Et