IŞİD’in rehinesi, AKP’nin ‘tampon’u ve Kobanê’nin direnişi!
AKP medyası, IŞİD’in Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nda esir aldığı 49 rehineyi serbest bırakması üzerinden tıpkı Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği dönemdeki gibi kahramanlık ve zafer hikâyeleri yaratmaya çalışıyor. Oysa rehinelerin serbest bırakılması, övgüler yağdırılan MİT’in IŞİD ile kurduğu ama üstü örtülen ilişkilerin son halkası olarak anlam kazanıyor. Düşünün ki tren istasyonu bulunmayan Tel Abyad’a trenlerle silah taşındığı iddiasının gündeme gelmesinin hemen ardından rehineler yine Akçakale’nin karşı tarafındaki Tel Abyad’da serbest bırakılıyor. Sonra da devlet yetkilileri “Pazarlık yok. İstedik, verdiler” açıklamalarına inanmamızı istiyor. Dünyanın birçok medya organında MİT ve IŞİD arasındaki ilişki ve İHH üzerinden IŞİD’e taşınan silah ve yardımlar konusunda yer alan haber ve belgeler meğer yalanmış! MİT, Akçakale ve Harran’ın Arap aşiretleri üzerinden IŞİD’le ilişki kurmuş da IŞİD, bu aşiretlerin hatırını kırmayıp rehineleri serbest bırakmış! Bugün bütün güçleriyle Rojava’nın Kobanê Kantonu’na saldıran IŞİD ile bu Arap aşiretler arasında nasıl bir hatır ilişkisi oluşturulduğu da ayrı bir tartışma konusu da şimdilik geçelim…
Evet, IŞİD ağır silahlarla Rojava’ya saldırıyor. Dün sınırdan geçen Rojavalılar için ‘vur’ emri veren AKP iktidarı, şimdi Rojavalılara “gelin, sınırlar açık” diyor. Acaba AKP, Rojavalıları IŞİD’e karşı koruyor mu? Yoksa ortada başka bir hesap mı var?
Açıktır ki artık ABD’li yetkililer tarafından bile dillendirilen AKP’nin IŞİD’le birlikte el Nusra ve Ahraruş Şam gibi çetelere destek vermesinin tek nedeni Esad rejimini devirmek istemesi değildi. AKP, en az Esad rejiminin devrilmesini istediği kadar Rojava’da PYD öncülüğünde kurulan Kürt kantonlarının da ortadan kaldırılması istiyordu. Çünkü Rojava’daki demokratik yönetimler AKP’nin Kürt hareketine kendi çözümünü dayatma koşullarını ortadan kaldırıyor, dahası Bölgesel kamplaşma ve çatışmaların orta yerinde Kürt hareketinin önemini arttırıyordu. O yüzden daha dün IŞİD’e karşı Barzani yönetimine silah verilmesi tartışmalarına “silahlar PKK’nin eline geçer” diyerek şerh koyan Türkiye’nin Rojava’ya el uzattığına inanmamız için bir sebep bulunmuyor. Aksine Rojava’nın insansızlaştırılması hem IŞİD’in YPG’ye karşı işini kolaylaştırıyor, hem de Türkiye’nin “uçuşa yasak” ya da “tampon bölge” oluşturulması önerisine kapı aralıyor.
IŞİD, Irak’ta egemenlik kurduğu topraklar ile Suriye’deki “Rakka Emirliği” arasında coğrafi bir engel durumunda bulunduğu ve daha da önemlisi kurmak istediği düzene karşı halkların demokratik alternatifini yaratmış olması nedeniyle var gücüyle Rojava’ya saldırıyor.
AKP/devlet, IŞİD barbarlığından kaçanları “tampon/uçuşa yasak bölge” önerisinin hayata geçirilmesinin bir olanağı haline getirmeye çalışıyor. Oysa bu plan, insani yardım görüntüsü altında Esad rejiminin hareket alanını kısıtlamayı ve fiili olarak Rojava’nın işgal edilmesi amacını taşıyor.
Irak’ta IŞİD’i vuran ABD, Kobanê saldırısıyla ilgili olarak “Durumu yakından izliyoruz” açıklamasını yapıyor. Hatırlanırsa ABD Irak’ta da önce IŞİD’in saldırılarını ve ilerleyişini izlemişti. Ardından da bu saldırıları sorun haline gelen Maliki Hükümeti’nin yerine yeni hükümetin kurulmasının dayanağı yaptıktan sonra IŞİD’i havadan bombalamaya başlamıştı. Bu nedenle Kobanê saldırısını izlemesi, akla ilk olarak bugüne kadar ABD’ye mesafeli durmuş olan Kürt hareketini (PKK/PYD’yi) zayıflatarak kendiyle ittifaka zorlama hesabının yapıldığını getiriyor.
Maliki Hükümeti ile gerilimli olduğu dönemlerde Türkiye ile yakınlaşan Barzani yönetimi, IŞİD’le mücadele ve Irak’ta yeni hükümetin kurulması süreci üzerinden yeniden ABD stratejisine bağlandı. Türkiye’den beklediği desteği görememenin hayal kırıklığını yaşayan Barzani, ilk kez bugüne kadar oldukça sorunlu ve mesafeli olduğu PYD-YPG’nin Kobanê’deki direnişine sahip çıkma çağrısı yapıyor.
Ve Kobanê direniyor. Bu direniş, tarihi yüz yıldır egemenler tarafından yazılan bir coğrafyada halkların kendi tarihlerini kendilerinin yazabilecekleri başka bir yolun daha bulunduğunu gösteriyor. O yüzden Kobanê ve Rojava’nın direnişi, yüz yıldır emperyalizm ve gericiliğin zulmüne uğramış tüm halkların ve inançların direnişidir. Her milliyetten işçi emekçiler ve tüm halk güçleri, Kobanê’den yükselen kendi geleceklerini ve insanlık değerlerini savunma çağrısına bugünden dayanışma ve mücadeleyi yükselterek ses vermelidir. Yoksa yarın çok geç olabilir!
Evrensel'i Takip Et