23 Eylül 2014 00:41

Sır siyaseti ve rejim

Sır siyaseti ve rejim

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kobanê’ye IŞİD saldırısının örgütün elindeki rehinelerin hükümete iadesine denk gelmesi ciddi soruları gündeme getirdi. Hükümetin dış politika ve güvenlik politikasına ilişkin birçok uygulama ve yaklaşımı gibi rehinelere ilgili yürüttüğü çalışmalar konusunda kamuoyunu bilgilendirmek yerine “Büyük Türkiye’yi engellemeye çalışan iç ve dış mihraklar başarılı olamayacaklar” gibi hamasi nutuklara başvurması bu soruları gündemde tutacak ve her geçen gün yeni soruları ekleyecektir. AKP rejiminin bir yandan basın ve yargı üzerindeki kontrolünü arttırıp diğer yandan parlamentonun denetim mekanizmalarını işlevsizleştirerek yürütmeye çalıştığı siyasetin her yeni aşamada yeni sorunlar üreteceği muhakkaktır. 28 Şubat döneminin basın brifinglerini anımsatan uygulamalar, basındaki sermaye yapısını fırsat bilerek yayınlar üzerinde uygulanan denetim, yargı ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) vasıtasıyla internet ve sosyal medya üzerindeki izleme ve sınırlama faaliyetleri ve nihayet dış basına yönelik sürdürülen düşmanlaştırıcı söylem hükümetin kamuoyunu biçimlendirme, veya hükümete yakın çevrelerin sürekli dile getirdiği kavramla söyleyecek olursak bir “algı operasyonu”, çabasında olduğu izlenimini veriyor. Hükümetin kendi siyasetini savunma ve meşrulaştırma çabasında elbette beklenmeyen bir şey değildir, ancak “siyasi sorumluluk” kurumunu fiilen ortadan kaldıran uygulamalar sadece bir siyasetin meşrulaştırılması ötesinde bir rejim değişikliğinin işaretidir. Her hükümetin dış politika ve güvenlik alanında gizli tuttuğu bazı bilgilerin olduğu aşikardır, ancak bu bilgilerin bilhassa TBMM’de temsil edilen partilerin temsilcileriyle paylaşılması temsili demokrasinin olmazsa olmaz bir koşuludur. 

Türkiye siyasal rejiminde parlamentonun hükümet üzerindeki denetiminin önemli araçlarından biri soru önergesi kurumudur. Geçtiğimiz günlerde TBMM Başkanlığı’na sunulan iki soru önergesi hükümetin izlediği siyaset hakkında önemli iddialar içermekte olduğundan derhal ve ciddiyetle cevaplanması gerekir. Birinci soru önergesi HDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata tarafından 19 Eylül tarihinde Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun cevaplaması isteğiyle verildi. Akat Ata’nın sorusu şöyle: “TCDD’ye ait trenlerin IŞİD’e cephane taşıdığına dair tanık ifadeleri basına yansımıştır. Aktarımlara göre, trenler Gaziantep-Nusaybin arasındaki demiryolundan geçerek Rojava’daki Tel Abyad’a bağlı olan ve istasyon bulunmayan Silib Qeran köyünde durup cephane indirmekte, IŞİD çeteleri de cephaneleri sandıklarla kendi hakimiyetlerindeki karşı köye taşımaktadır. TCDD’nin internet sitesinde ise Gaziantep-Nusaybin hattında yol çalışması olduğu gerekçesiyle tren seferlerinin iptal edildiği belirtilmiştir. Ayrıca, uluslararası basına yansıyan haberlerde IŞİD’in Ankara’da örgütlendiği, 100’den fazla militanın buradaki bir mahalleden devşirildiği belirtilmiştir. Buna karşın, militan olarak IŞİD’e katılanlarla ilgili herhangi bir yasal işlem başlatılmadığı da mahalleliler tarafından ifade edilmektedir. Bu bağlamda 1. Gaziantep-Nusaybin hattındaki tren seferleri hangi tarihte iptal edilmiştir? 2. TCDD’ye ait trenlerin IŞİD’e cephane taşıdığı iddialarına ilişkin olarak acil bir soruşturma başlatılmış mıdır? 3. Daha önce defalarca basına yansıyan, IŞİD çetelerinde tırlarla askeri mühimmat yardımı yapıldığına dair iddialar soruşturulmuş mudur? Soruşturulduysa hangi bilgiler elde edilmiştir? 4. IŞİD çetelerinin Ankara’nın bir mahallesinde yürüttüğü örgütlenme faaliyetlerine dair tarafınıza ulaşmış bir şikayet bulunmakta mıdır? 5. IŞİD’e katıldığı ya da örgütlenme faaliyetinde bulunduğu gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatılan kaç kişi bulunmaktadır? 6. Hükümetiniz IŞİD çetelerine Türkiye içinden katılımın olmasını önlemek ve kentlerdeki IŞİD faaliyetlerini engellemek amacıyla hangi tedbirleri almıştır? 7. Hükümetiniz tarafından, Türkiye’ye sınır olan bölgelerde vahşi katliamlar gerçekleştiren ve soykırım uygulayan IŞİD çetelerine Türkiye’den askeri malzeme desteği gönderildiği iddialarına ilişkin kamuoyunu aydınlatacak bir açıklama yapılması planlanmakta mıdır?​” 

20 Eylül’de rehinelerin iadesi üzerine CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun verdiği soru önergesine TBMM internet sitesinde güncel yazılı sorular bölümünden ulaşmak henüz mümkün değil. Ancak basına yansıyan bölümü şöyle (Birgün, 21.08.2014): “Rehinelerin serbest bırakılması için IŞİD’le gerçekleştirilen ‘diplomatik pazarlığın’ içeriği nedir? Rehinelerin serbest bırakılması karşılığında IŞİD’e ne vaat edilmiştir? Rehineler karşılığında Türkiye’nin elinde bulunan IŞİD üyelerinin serbest bırakıldığı iddia edilmekte, Cumhurbaşkanı’nın ‘velev ki olsa dahi böyle bir takas olmuş olsa bile’ cümlesi de bu iddiayı kanıtlamaktadır. Kaç IŞİD üyesi rehineler karşılığında serbest bırakılmıştır? Takas edilen IŞİD üyeleri hangi suçlara bulaşmışlardır? Rehinelerin serbest bırakılması ile IŞİD’in Kobanê’ye saldırısının aynı günlere denk gelmesi, Türkiye’den trenlerle IŞİD’e lojistik desteği gittiğine dair iddialar, IŞİD’le yapılan ‘diplomatik pazarlığın’ sonucu mudur? Suruç’un Suriye sınırında iki gündür sığınmacılara yönelik müdahale de IŞİD’le yapılan diplomatik pazarlığın bir sonucu mudur? Rehineler serbest kaldığına göre Türkiye’nin IŞİD’e karşı politikası değişecek midir? Uluslararası koalisyonda Türkiye yer alacak mıdır? Almayacaksa, gerekçesi nedir? IŞİD’le, 49 personel rehin alınmadan önce de herhangi bir ‘diplomatik pazarlık’ yapılmış mıdır?​”

Alman tarihçi Andreas Gestrich erken modernitede mutlakiyetçilik ve kamuoyu üzerine önemli bir çalışmasında sır sahibi olmanın ve bu sırların belli bir çevre tarafından bilinmesine izin vermenin hükümdara kendi kişiliğinin yüceltilmesi ve iktidarının meşrulaştırılması için bir araç sağladığını belirtir. Bu anlamda hükümetin izlediği “sır siyasetinin” sadece belirli politikalar açısından değil, aynı zamanda bir rejim meselesi olarak ele almak gerekir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa