24 Eylül 2014
DİĞER YAZILARI
YAZI ARŞİVİ

Medeniyet doğduğu yerde mi yok olacak?..

Olan bitene biraz da bu gözle bakmaya başladım...

Olan bitenden kastım,  Ortadoğu’daki son gelişmeler...

Hoş, meseleyi artık sadece ‘Ortadoğu’ olarak almak ne kadar isabetli, tartışılır.

Zira malum... ‘Stratejik derinlik’ girdabı, Türkiye’yi ziyadesi ile bölgenin parçası haline getirdi...  

Öyle ki, Irak, Suriye, Mısır... Hatta Libya’yı konuşmak, biraz da Türkiye’den bahsetmek oluyor... 

Sadece komplikasyonları itibariyle değil... 

Revaçtaki tabirle söyleyeyim; ‘Aktör’ olarak... Türkiye bizatihi “oyun kurucu” olma peşinde fink atıyor... Ya da attırılıyor, bölgede...

TÜRKİYE, LİBYA ÇÖLÜNDE CİHATÇI ORDUSU YETİŞTİRİYOR

Misal.

Korkut Boratav’ın girişteki soruma da ilham veren, Uygarlığın Sonu mu Geliyor, başlıklı yazısında rastladım. 

Hoca, 28 Ağustos (2014) tarihli Defense and Foreign Affairs dergisinde çıkan habere atıf yapıyor:

“Yazıya göre Türkiye ve Katar, Müslüman Kardeşler’le bağlantılı cihatçılarla işbirliği yapmakta; Batı Libya çöllerinde bir Özgür Mısır Ordusu oluşturmaya çalışmaktadır. Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri bu nedenle Libya’daki cihatçı gruplara karşı  Ağustos’ta iki hava saldırısı düzenledi ve ABD tarafından uyarıldı. 25 Ağustos tarihli New York  Times da bu bilgileri kısmen doğrulamaktadır.” (sendika.org, 12 Eylül 2014, 2014)

Libya çöllerinde cihatçılara eğitim veren... Özgür Mısır Ordusu teşkil etmeye çabalayan Türkiye...

Neydi  geçen günkü o haber:

“(Cumhurbaşkanının ‘gelebilirler’ açıklamasının ardından...) Müslüman Kardeşler’in sözcüsü İstanbul’da... Katar’ın ayrılmasını istediği 7 kişiden Darrag’a kapıların açıldığı iddia edildi... Cemal Abdülsettar’ın da İstanbul’a geleceği belirtildi.” (16 Eylül 2014)

Mısır’daki darbe sonrası takınılan tavır ve Müslüman Kardeşler’in hamiliği..

Fotoğraf daha net... Ama...  

İTTİHATÇI ENVER’İN BAYRAĞINI TAYYİBAN MI DEVRALDI

Şüphe yok... Bilmediğimiz o kadar çok şey var ki...

İttihatçı Enver ve adamlarının ayak izleri İran’dan Kafkaslara... Hindistan’a uzanmıştı... 

Cihatçı Tayyiban’ın postalları bakalım nerelerden çıkacak...

Gerçi bazı silahları adresine ulaşmış:

“YPG Komutanı Sipan Hemo:

IŞİD’in ağır silahları Türkiye’nindir.” (21 Eylül 2014)

HDP’li  Ayla Akat Ata’nın, Başbakana sorusundan anlıyoruz ki,  demir yolları da yan gelip yatmamış: 

“TCDD’ye ait trenlerin IŞİD’e cephane taşıdığı iddialarına ilişkin olarak acil bir soruşturma başlatılmış mıdır?​”   (20 Eylül 2014)

Bilmiyoruz...

IŞİD muammasını ve... 

IŞİD ile AKP-T.C.nin ne ve nasıl ilişki içinde olduğunu bilmediğimiz gibi...

Misal...  Sadece Rojava’yı boğmak için mi destek atıyor IŞİD’e, AKP... 

Yoksa, İslami/ideolojik kardeşlik-yakınlık sebebiyle mi bu sıcaklık?

Cihadi akrabalık ise bahis konusu olan, selefi IŞİD ile AKP-Tayyiban zihniyeti arasındaki İslami anlayış farklılığı, aradaki münasebetin neresine oturuyor?  

Cevapsız o kadar çok soru var ki... 

Muhtelif iddia ve spekülasyonlar, IŞİD’sel süreci iyice sislerin içine gömüyor. 

Bilgi kirliliği bulanıklık yaratıyor.. 

Ama fragmanlar da veriyor... 

Hani... Vizyona girmeden filmin fragmanı, çarpıcı, merak uyandırıcı sahnelerden oluşan tanıtıcı parçası yayımlanır ya... 

O şekil...  Esas filmi daha görmedik... Fragmanları izliyoruz... Sanki. 

Olanlar olacakları haber veriyor... Aaazz sonra....

En azından bana öyle geliyor... 

Yazının başlığını biraz bu nedenle ‘Fragmanlar’ koydum...

Bi’de... Böylesi kafa karışıklığı içinde öyle köşeli laflar etmenin daha zor olduğu...

Anlamak için ucu açık laflar etmenin... ‘Açık metinler’ yazmanın isabetli olacağını düşündüğüm için ‘fragmanlar’...

Buraya kadar yaptığım gibi... Biraz daha devam...

Bİ’NEVİ KUŞ GRİBİ SENDROMU...

Ya da AIDS...

Hatırlayın. Ne zaman yeni bi’virüs, salgın, hastalık filan zuhur etse...Hep aynı durum: Panik, şaşkınlık ve... 

Menşei ve yapısı sır olan hastalığa karşı palyatif çözümler üretilir... Rivayetler ile hakikatler bir birine karışır...

IŞİD meselesi de bana öyle geliyor...

Ya da öyle havaya büründürülüyor... Emin değilim. 

 Sadece kiminle, ne ilişkisi var, mevzuu değil...

Nasıl ortaya çıktığı da tez konusu mahiyetinde...

IŞİD,  ABD icadı mı? 

İddia listesi o kadar kabarık ki...

Galiba en kesin olan şu: 

Bundan sonra Ortadoğu’da mezhep savaşlarından daha çok söz edeceğiz... Ulus devletler de sınırlar da epey darbelenecek... Belki de...

Sahi bütün bunlar, yıllar önce sözü edilen şu ünlü made ın USA strateji ile alakalı olabilir mi?

Emperyalizm düzeni değil düzensizliği... Kaos ve sürekli savaşı yönetecek!..

SİYASAL İSLAM İMTİHANDA...

En azından IŞİD ve benzeri vahşet teşkilatlarıyla aralarına kesin sınır çekene kadar.... 

Siyasal İslamcı hareket, biraz IŞİD olarak algılanacak...

Dahası...  “İslamofobinin pompalaması”na bağlanamaz bu...

Sosyalist hareket içindeki “reel sosyalizm” eksenli tartışma ve saflaşmanın benzerini İslamcılardan beklemeye hakkımız var...

Fıtratları ne der, bilemem...

Ama IŞİD’in ‘vebali’nden azade tutulmak istiyorlarsa, o mesafeyi çok net göstermeliler...

AKP mücahidi kalemşorlardan İslamcı entelektüellerine... Hiçbiri bu noktada değil... Maiyet medyası tersine: 

IŞİD mazeret yaratarak savunma patinajında.   

En azından şimdiye dek...

IŞİD, TÜRKİYE’DEKİ MUHTEMEL İÇ SAVAŞIN TARAFI

Kaldı ki, Kobani’de muhtemel iç savaşımızın kimi kuvvetleri çarpışıyor.. 

Şöyle de diyebilirim:

Rojava, ihtimal dahilinde olan Türkiye iç savaşının ön cephesi...  Laboratuvarı...

İslamcı enternasyonal dayanışma, cihatçı güçler dünyanın dört yanından savaşçıları IŞİD saflarına taşıyor...

“İnsanlık gerillaları” Kürt savaşçılar aynı çeşitlilikte yoldaş bulabiliyor mu cephede?

Emperyalist merkezler koalisyon peşindeyken...

İspanya İç Savaşı’ndaki enternasyonal tugayları nevi teşekküller Rojava’da oluşur mu? 

Kaybederse Rojava, kim kazanacak? 

Biz hangi tarafta olacağız... Fiilen. Geç kalmadan...

KEMALİSTLER İÇİN KARAR VAKTİ

IŞİD mi?.. PYD’mi?

Orta Çağ bakiyesi gerici vahşet mi?..

Ortadoğu’nun tek laik ve aydınlanmacı odağı Kürt hevaller mi?

Kadın tecavüzcüleri mi, kadın gerillalar mı?

Kemalizm’den laik, demokrat ve aydınlanmanın ilerici değerlerini, modern yaşam tarzını anladığını savunanlara sözüm:

Hangi taraftasınız?  

SATIR ALTINDAN NOTLAR...

MUHTEREMLER, HAYIRDIR, PEK SOSYOLOJİK GÖRDÜK SİZİ

Bu İslamcı münevverler bi’alem...

Gezi direnişi/haziran isyanından esirgedikleri “sosyolojik” maruzatları, IŞİD bahsinde sonuna kadar kanırtıyorlar... Ziyadesiyle.

Hani kesiyorlarsa kelleleri, tecavüz ediyorsa kadınlara, Ortadoğu coğrafyasını kanla taksime kalkıyorlarsa yeniden, bi’sebebi varmış... Gibi. 

Hani o fildeki repliğin versiyonu mahiyetinde: 

“Tamam katliam var ama sor bakalım neden!” 

IŞİD’in sosyolojik mazeretlerini sıralayıp duruyorlar...  

Bu savunma hali...

İdrak probleminden kaynaklansa kolay...

Resmi rakamlara... Sizin İçişleri Bakanlığınız açıklamıştı vaktiyle... İçişleri Bakanlığı, ‘Gezi’ bilançosunu çıkardı: 79 ilde, 2.5 milyon insan eylemlere katıldı; (23 Haziran 2013)

Türkiye tarihinin en ‘sivil’ ve kitlesel eylemler silsilesini hiç öyle sosyolojiye filan müracaat ederek kritik etmemişti bu İslamcı zevat... 

Milyonların isyanına Reis’in beyanını müteakip teşhisi koymuşlardı, ki hâlâ aynı noktadalar: Darbe...

Kafkaesk bu tespit mahkeme koridorlarına taşındı... Taşınıyor.

Malum; çArşı’ya müebbetten “dava” açıldı...

Neyse dediğim gibi...

Bu izansızlık ve çifte standart, idrak yolları probleminden kaynaklansa nispeten kolay...

Bilâl’in bile anlayacağı şekilde anlatılır...

Misal... Hazretler, Hitler faşizmi de sosyolojik hadise... idi...

Nazizm’in de arka planında bi’sürü faktör yatıyordu... Ki bunları, Alman milletinin sosyopsikolojik arkeolojisini kazımaya kadar bile götüren oldu...

Ama aklı selim kimse de kalkıp “Ya şu toplama kamplarını ve fırınları anlamak lazım” mealinde sosyoloji attırmaya kalkmadı...

(Akit vesaire İslamcıları hatırlatmayın; ‘aklı selim kimse” dedim ya...)

Öyleyse nedir bu IŞİD’e toz kondurma telaşı.. 

Sosyolojiye sardırmanın hikmeti?..

“Dava” kardeşliği olabilir mi?

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et