Hiçliği demir kapılarla örtemezsin
Okulun bahçesinde oynayan çocuklardan birinin üzerine demir kapı düştü. Tanıkların ifadesine göre üzerine kapı düşen çocuk kapıyla oynuyormuş. Birileri hemen bunu kullanarak kapının çocuk yüzünden düştüğünü de söylemişler ama inanmak zor. Öyle olsa bile kapının zaten sağlam olmadığını da gösterir bu… O da ayrı konu…
Çocukları demir kapılar ardında hapseder gibi okullar. Bu demir kapı şiirlere, öykülere, romanlara da hep konu olur. Tezer Özlü de okul ve okul yolunu anlatırken okulunun demir kapısından söz eder başka yazarların söz ettiği gibi. Tezer Özlü ile mezun olduğumuz okul aynı. O çok daha eski bir zamanda bense daha yeni. Benim aklımda da yeşil demir kapı olarak kalmıştır okulumun kapısı. Önünde beklerdik açılmasını içeri girmek için. Ağır ağır açılırdı. Koştura koştura içeri girerdik. Arkamızdan kapanırdı büyük bir ses çıkartarak. Çıkarken daha hızlı koştururduk tabii. Özellikle de cuma öğleden sonraları… Sadece kapı mı? Yüksek parmaklıklar ve duvarlar da cabası… Ne işlevi vardır bu demir kapılarla demir parmaklıkların ve yüksek duvarların? Nasıl bir mesaj iletilir çocuğa bunlarla? Çocuk ne hisseder? Belki de bir şey hissetmez gibi görünür ama demir kapının altında kalan Y. S’nin kapıyla oynamasında olduğu gibi ele verir kendini hisler.
Kapılar ayırır. Ya çocukları “dış dünya” diye adlandırılan dünyadan… Ya mahkumları, diğerlerinden… Ya zengini yoksuldan… Demir kapı önemli bir semboldür aslında. Okul söz konusu olduğunda nasıl bir anlam taşır? Küçücük çocukları bile ağır demir kapılarla hapsedeceksek öğrenciliğe, okul nasıl bir kurumdur? Demir kapı nasıl bir sembol oluyorsa, kapının altında kalan Y.S’nin de kapıyla oynaması başka türlü bir sembol. Bir zamanlar onu en sevdiği etkinlik olan oyundan ayıran ve demir kapılar ardına hapseden o okuldan kaçma kurtulma arzusunu mu temsil ediyordu demir kapı? Okulu ağır demir kapılarla, yüksek demir parmaklıklarla ya da duvarlarla, dışındaki dünyadan ayırmak ne anlama geliyor? O yüzden mi, dışındaki dünya diyoruz yoksa okulun çevresinde olup bitenlere… Yoksa okul mu hayatın dışında? O demir kapı, dışarıya mı açılıyor, içeriye mi? Demir kapı, neyi kapatıyor, neyi örtüyor? Çocuğu mu korumak istiyoruz yoksa okulun çevresinde olup bitenlerden korku üreterek ve güvenlik masallarıyla? Güvenlik masalıyla çocuğu ağır demir kapıların, yüksek demir parmaklıkların ve aşılmaz duvarların arkasına hapsettiğimizde çocuk daha fazla mı korkuyor yoksa okulun dışındakilerden? Yoksa içindekilerden mi korkuyor daha çok? Yoksa demir kapıların, parmaklıkların, yüksek duvarların bu tarafında ya da ardında olmak aynı anlama mı geliyor?
Y.S. gibi yaralı kurtulma şansına sahip olamadı birçok çocuk okul kapılarının üzerlerine devrilmesinden ya da sıkıştırmasından… Ölümle sonuçlanan birçok kaza yaşandı. İş kazası olduğu söylenen kazalar gibi… Zaten ya okullarda demir kapılar altında öldürüyoruz çocukları ya da büyüdüklerinde demirden ve betondan binalar inşa ederken… Ya da depremlerde, eksik malzemeyle inşa edilen demir ve beton yığınlarının yıkılmasıyla…Buradan da anlıyoruz ki, ne okulun demir kapısı sağlam, ne o demir ve beton yığını inşaatın kendisi ne de inşaat sırasında işçilere kullandırılan demirden asansörler… İler tutar yanı yok sanki bu coğrafyada konuşlanmış bu toplumun… Kaygan zemin, sallanan binalar, çocukları odun yerine koyan ve öğrenmeye değer vermeyen bir eğitim sistemi, emeğini üretmek için kullanan insana saygı duymayan bir iş hayatı…
Evet, herhalde o demir kapıların, parmaklıkların, yüksek duvarların bu tarafında da öte tarafında da olmak çok fark etmiyor. Bu tarafında da olsan bir hiçsin, öte tarafında da olsan bir hiçsin…
Evrensel'i Takip Et