Erdoğan ateşle oynuyor!
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümeti, ülkeyi yeniden çatışmalı sürece sokabilecek tehlikeli bir macera peşinde koşuyor. Erdoğan’ın Suriye’de IŞİD ile birlikte PYD’yi de kapsayacak bir müdahalenin yapılması gerektiğini söylemesi ve yine AKP Hükümeti tarafından Kobanê’ye yönelik saldırılar ile ‘çözüm süreci’ arasında bir ilişki olmadığı yönündeki açıklamalar, çözümden ne anladıklarını gözler önüne sererken ülkeyi de çatışmalı sürecin eşiğine getirdi. Çünkü devlet cephesinden ortaya konan bu tutum karşısında KCK’nin Yürütme Kurulu üyesi ve HPG’nin komutanı olan Murat Karayılan, Kobanê saldırısının AKP ve IŞİD’in ortak saldırısı olduğu ve kendileri için ‘çözüm süreci’nin bittiği açıklamasını yaptı. Devletin kolluk güçlerinin Kobanê ile dayanışma için Suruç sınırına gidenlere saldırmakta ısrar etmesi ve ardından HPG’nin ‘uyarı eylemleri’ geçekleştirmesi, ‘çözüm süreci’nin ciddi bir açmaza sürüklendiğini gösteriyor.
Önce Erdoğan’ın New York’taki BM toplantısında gündeme getirdiği ‘tampon bölge’ye dayalı müdahale planından başlayalım.
Acaba bu planın hedefinde IŞİD mi var?
Hatırlanacağı gibi, Erdoğan Suriye’ye müdahale girişimlerinin başladığı günden bu yana ‘tampon bölge’ deyip duruyor. Hatta bunun için Suriye’den Türkiye’ye mülteci akınını teşvik edici bir politika izlediği de biliniyor. Bu plan, Suriye’de Esad için uçuşa yasak bir bölge ilan edilmesi, savaştan kaçanların ‘tampon bölge’de toplanması ve muhaliflerin burada eğitilip silahlandırılmasına dayanıyor. Erdoğan BM’de bu planını anlatırken rastlantıya bakın ki IŞİD üç koldan Kobanê’ye saldırıyor ve AKP de Kobanêlilere “sınırlarımız açık, gelin” diyordu! Yani Erdoğan’ın planı için ortam hazırlanıyordu: Suriye rejiminin sınır bölgelerinde IŞİD’i bombalaması engellenecek ve IŞİD’den kurtarma görüntüsü altında Kobanê işgal edilecek. Böylece bir yandan Esad’ın eli kolu bağlanacak ve öte yandan Rojava’daki kantonlar fiilen ortadan kaldırılmış olacak.
IŞİD’e karşı mükemmel bir mücadele planı değil mi!
Hükümet cephesinden Rojava ile ‘çözüm süreci’ arasında bir ilişki olmadığı yönünde yapılan açıklamalara gelince, aslında bu açıklamaları yapanlar da kendi söylediklerine inanmıyorlar. Ama onlar için mesele farklıdır. Bu açıklamalara biraz yakından bakınca aslında söylenmek istenenin Rojava’daki demokratik-özerk yönetimler var oldukça AKP için çözümün mümkün olmadığı/olamayacağı görülecektir. Dün Rojava’da ‘statü tahayyülü’nün Kürtlerde ‘çözüm süreci’nde “tatminsizlik ve şımarıklık yarattığı”nı söyleyen Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, bugün “PYD’ye karşı pozisyonumuzu değiştirmemiz için PYD’nin Esad’la savaşması lazım” diyor. Yani PYD, AKP’nin emrine girer ve Erdoğan’ın planına dahil olursa o zaman PYD’ye karşı tutumları değişirmiş! Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik de “IŞİD’e karşı savaşıyor diye kendi terörist faaliyetlerine göz yumamayız” diyor. Çelik’e göre “kendi siyasi projelerine göz yumulmadığı için ‘çözüm süreci bitti’ demek aslında çözüm sürecine karşı olmak”mış. Hakkını yemeyelim, Çelik kendince haklı! Çünkü ancak Rojava’daki kantonlar yok edilebilirse AKP kendi çözümünü dayatabilir.
Bir de bakanın Ala’sı var. KCK’nin açıklamaları için “Onların açıklamaları önemli değil. Bizim yönlendirmemizle ‘çözüm süreci’ devam ediyor” diyor. İçişleri Bakanı, ya barış süreçlerinin iki tarafı olduğunu bilmiyor, ya da farkında olmadan AKP’nin zaten Kürt hareketiyle siyasi müzakereye dayalı bir çözümden yana olmadığını itiraf etmiş oluyor. Ama her iki durumda da durumun vahameti değişmiyor!
Görüldüğü gibi Erdoğan ve AKP Hükümeti, bugüne kadar Esad rejimine ve Rojava Kürtlerine karşı destekledikleri IŞİD’in Bölgesel bir tehdit haline gelmesini, Suriye’de içine düştükleri bataktan kurtulmak için bir fırsat olarak kullanmaya çalışıyor. 2 Ekim’de Meclise gelecek tezkere, asker gönderme dâhil Suriye’de amaçlarını gerçekleştirmek için her yolu deneyeceklerini gösteriyor. Ve bu politika ülkedeki çatışmasızlık koşullarını da ciddi biçimde tehdit ediyor. Musul Konsolosluğu’ndaki 49 rehine için “IŞİD ile siyasi müzakere yaptık” diyen Erdoğan, ülkede 50 bin insanın yaşamına mal olmuş 90 yıllık bir sorunun çözümü için siyasi müzakereyi başlatmak bir tarafa; Rojava’yı işgal etme planları yaparak Kürt sorununda öncesinden çok daha büyük felaketlere yol açabilecek çatışmalı bir sürece zemin hazırlıyor.
O yüzden bugün Kobanê’yi savunmak, sadece emperyalizm ve gericiliğin saldırılarına karşı halkların demokratik geleceğini savunmak değildir. Aynı zamanda Erdoğan ve AKP’nin ülkeyi yeniden savaş ve çatışmalara sürükleyecek politikalarına karşı barışı savunmaktır.
Evrensel'i Takip Et