29 Eylül 2014 00:12

İD ya da alt benlik

İD ya da alt benlik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dinler adına yapıldığı iddia edilen savaşlar, bir dinin mensuplarının bir başka dinin müritlerine veya bir gruba baskı ve sindirme davranışları göstermesi köleci toplumdan feodalizme insanlık tarihi kadar eski ve ne yazık ki tarih sahnesinden silinebilmiş de değil. IŞİD ya da yeni adıyla İD de kapitalist üretim ilişkilerinin son taşeronlarından biri yalnızca. Kendisine biçilen rolü büyük bir iştahla oynayan, yeni adıyla pek bir uyumlu alt benlik düzeyinde gözünü kırpmadan katliamlar gerçekleştiren bu taşeron örgütün Ortadoğu’nun yeniden şekillenip sınırlandırılması için kullanılan araçlardan biri olduğu açıkça görülüyor. Hedefinde de önemli ölçüde Kürtler var gibi görünüyor son zamanlarda, Rojava’da uygulama alanı da bulan demokratik özerklik, kadının yaşamın her alanında eşit konumda yer alabilmesi gibi insanlık gelişimine dair üst benlik özelliklerini geliştirerek son yılların en etkili değerlerinin oluşturulması ve kimlik mücadelesini sürdüren Kürtleri bu kez sınırların dışında yok etme projesinin bir parçası olarak.
Türkiye 90’lı yıllarda da sınırların içinde böyle bir örgütlenme ile bu imha projesini hayata geçirmişti anımsarsanız. Hizbullah adıyla anılan, gene dini referanslardan hareketle kendini alt benlik olarak var eden bir başka iştahlı taşeron örgüt… Her Cumartesi kayıplarını arayan annelerin ellerindeki resimlerden bize bakan o gözleriyle kayıplarımızın kemikleri bizi çağırıyor bulunmak için, bulundukça katillerini işaret ediyorlar bir bir de, o katiller aramızda geziyor durmadan. Birkaç günah keçisi dışında kimseyi bırakmadılar cezaevlerinde. Limon, nar çalan çocukları koyacak yer kalmayacaktı yoksa. Yeni taşeronlara yeni stratejistlerle asker de devşirmek gerekir hem…
Bu alt benlikle kafa kesen taşeronlara tank da dâhil teçhizat sağladığı iddia edilen “yeni” egemenlerimizin yeni ekledikleri bazı hedefleri dışında “eski”lerden pek farkı yok. Cep telefonu ve şarj aletini nereye sakladığı muamma olan ve sevgili Baskın Oran’ın Henri Charrière’in Kelebek isimli romanına gönderme yaparak sorguladığı rehin alınmış Türkiye Cumhuriyeti’nin yurt dışındaki temsilcilerinin rehin olma halleri kadar, serbest kalma durumları da pek çok soru getiriyor insanın aklına. “Yeni” egemenlerimizin bazı hedefleri, örneğin başta Kürtler olmak üzere, affedersiniz Ermeniler, Yahudiler, Rumlar gibi ders kitaplarına da yansıyan nefret suçları ile eskilerle bir olsa da yeni hedefleri de göz ardı edilemeyecek kadar vahim elbette…
Kadınlar her zaman egemenlerin hedefi olmuştur olmasına da, saldırının çocukluk dönemine indiği bir dönemden geçiyoruz artık. İntikam alma duyguları da kabarmış olsa gerek, çocuklara başörtüsü özgürlüğü getirerek nispet yapıyorlar şimdilerde. Üniversite öğrencilerinin kendilerini siyaseten tanımlama ve görünür kılma adına da seçtikleri simgeleri kullanma, istedikleri gibi giyinme özgürlükleri vardır ve bu durumu 28 Şubat sürecinde savunduğum gibi bugün de savunurum. Cinsiyet kimliğine uygun olarak giyinip gelebilmeleri ve herhangi bir ayrımcılık ve nefret suçunun nesnesine dönüştürülmemeleri de örneğin, mücadele edilmesi gereken haklardan biri olarak önümüzdeki görevlerdendir. İş çocuklara gelince durum değişmektedir. Belli bir inancı, düşünceyi ve bu inanç ve düşüncelere işaret edecek araçları çocuklara dayatmak Çocuk Hakları Sözleşmesine taraf Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkililerini hem sözleşme hükümlerini ihlal eden konumuna taşır, hem de benim çalışma alanımdan bakınca bu durum çocuk istismarı olarak tanımlanır.
Kadınların esnek çalışma modelleriyle evlere hapsedilmesi, hapsedildikleri o evlerin kadınlara mezar olması ve kendi yaptıkları sınırlı yasaların dahi uygulanmaması, tam tersine yalnız yaşayan insanlara o alt benlikli taşeron örgütün yöntemleri ile kafa kesme tehditleri kapitalist üretim ilişkilerinin alt benlikten nasıl da beslendiğini gösteriyor hepimize.
İntikam ve şiddet de  bir alt benlik itkisidir, üst benliğin gelişimi ile birlikte yerini örneğin bilimsel, sanatsal üretimler gibi insanlık değerlerini geliştirecek alanlara bırakır. Bu savaşın galipleri üst benliklerini zenginleştirenler olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa